Davutoğlu, Nevali Hotel'de, sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle yemekte bir araya geldi.
Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde 2005'ten itibaren Çözüm Süreci ilan ettiğini ve süreçte güçlü bir irade ortaya koyduklarını söyledi.
Ret politikalarına, baskıya ve her türlü demokratik uygulamaya karşı hep beraber ayağa kalktıklarını belirten Davutoğlu, Ceylanpınar Belediye Başkanı Menderes Atilla'nın, kendisine, 1960'lı yıllarda Menderes ismi yasak olduğu için nufüs cüzdanını 6-7 yıl sonra aldığını söylediğini aktardı.
O yıllardan bu yıllara çok mesafeler katedildiğini ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunların hepsi gerçekleşmişken ve Türkiye'de örnek bir demokrasi insan hak ve özgürlüklerini teminat altına alan, işkenceye son veren, DGM'leri, OHAL'i, her türlü yasağı kaldıran bir dönem başlamışken bunlar bu dönemin taçlanmasını sağlayacak bir dönemin taçlanmasını sağlayacak bir dönemi, bir süreci nihayete götürmektense şöyle hesap ettiler. Yeni bir fırsat doğdu. Neydi fırsat? 'Suriye'de DEAŞ diye bir cani örgüt çıktı ona karşı bir mücadeleye girdik düşüncesiyle uluslararası meşruiyet kazandık, ayrıca Türkiye içinde de bir çok illegal yapılanmaları gerçekleştirdik, işte tam vaktidir bu illegal yapılar üzerinden Türkiye'yi zayıf düşürelim ve belli bölgeleri kanton ilanıydı vesaire ve Suriye benzeri yapıları yavaş yavaş yerleştirelim.' Açık söylemek lazım. Herkes, zihnindekini açık konuşsun. Demirtaş'a söylüyorum, bu fikirler serdedilirken, ayaklanma çağrıları yapılırken, Kobani olayları bahane edilerek 6-7-8 Ekim'de bütün şehirlerimiz, bir ateş görüntüsü içine sokulurken neredeydiler, niye 'Çatışmasızlık' demediler? iki polisimiz şehit edildiği gün çıkıp deselerdi ki dönüp o terör baronlarına ve kullandığı tabirle söylüyorum o terör gladyosuna 'Yapmayın bu terörü' deme cesaretini göstermeyenler şimdi çatışmasızlıktan ve bize meydan okumaktan bahsediyorlar. Şimdi yavaş yavaş 'Elleri tetikten çeksin PKK' diyor. Geç oldu ama şimdilik doğru bir çağrı."
-"Kamu düzenini bozan her şeye karşı olduklarını söylemeleri lazım"
Bu çağrının ardından kamu düzenini, milletin huzurunu bozan her şeye karşı olduklarını söylemeleri gerektiğini de belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bu çağrıyı yaptıktan sonra şunu da yapması lazım, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bütün vilayetlerin etrafında vatandaşların zorla götürüldüğü bir takım haraç alma yerleri, şehirlerde milis adı altında şehirlerimizi terörize eden yapılar, bazı dağlarda vatandaşları zorla götürüp işkence yaptıkları, bunlar duyum değil, Karayazı ilçe başkanımızı seçimlerden hemen önce dağa kaldırıp işkence yapmak istediler. O zaman hadlerini bildirecektik ama o zamanda diyeceklerdi ki 'Seçimlere şiddet bulaştırdılar.' Bunların hepsine karşı olduklarını, kamu düzenini bozan, milletin huzurunu bozan her şeye karşı olduklarını söylemeleri lazım. Yetmez. Bütün silahlı unsurların Türkiye dışına çıkmasını söylemeleri lazım. Silahları bırakmalarını söylemeleri lazım. Dillerinde barış, Ankara'da, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekilliği yaparak demokratik siyaset yaptıklarını iddia edecekler, sonra da dağlarda şehir kenarlarındaki silahlı grupların mevcudiyetini sanki doğalmış gibi konuşacaklar ve diyecekler ki 'Gelin müzakere edelim.' İşte buradan söylüyorum, Türkiye'de müzakerenin yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Orada her şey müzakere edilir. Onun dışında da kamu düzeni söz konusu olduğunda kimseyle hiç bir şey müzakere etmeyiz."
Kamu düzeninin ihdas edileceğini dile getiren Davutoğlu, "Bütün bu çeteler, bütün bu terör odakları ellerindeki silahları bırakacaklar, Türkiye topraklarını terk edecekler. Kamu düzenini bozan kim olursa olsun ister DEAŞ terör örgütü ister PKK terör örgütü ister DHKP-C ister başka isimlerle çıkacak muhtemel örgütlerin hepsine karşı tutumumuz aynıdır" diye konuştu.
-"Bütün valilerimiz bu görevi yerine getirecektir"
Davutoğlu, bütün bölge valilerini ve bazı önemli büyükşehir valilerini geçen hafta Ankara'da bir araya getirdiğini anımsatarak, hepsine açık ve net bir şekilde talimat verdiğini söyledi.
Bundan sonra demokratik hukuk devleti kuralları içinde insan hak ve özgürlüklerine riayet ederek kamu düzenini bozan kim olursa olsun onlara karşı her türlü tedbiri almanın valilerin öncelikli görevi olduğunu vurgulayan Davutoğlu, tüm valilerin bu görevi yerine getireceklerini kaydetti.
Davutoğlu, nerede, hangi ilde, ilçede, mezrada, dağda olursa olsun tüm vatandaşların baskı altında olmadan onurlu vatandaşlar olarak başı dik hür bir şekilde dolaşmasını istediğinin altını çizdi. Davutoğlu, sivil toplum kuruluşlarından çetelere karşı hep beraber omuz omuza verilmesini, kardeşliği, bağları güçlendirecek faaliyetleri yoğunlaştırmalarını istedi.
Davutoğlu, Çözüm Süreci ve ondan önceki Milli Birlik ve Kardeşlik projesinin esası demokratikleşmeyi, özgürlükleri, herkesin hangi etnik ve mezhepten olursa olsun eşit vatandaşlar ve en önemlisi de eşit insanlar olduğu gerçeğinin bütün toplum kesimlerine yaymaları gerektiğini söyledi.
Kimsenin, "Türklerin partisiyim Türkleri temsil ediyorum, Kürtlerin partisiyim Kürtleri sadece ben temsil ediyorum" deme hakkı bulunmadığını söyleyen Davutoğlu, her vatandaşın kendi iradesiyle istediği partiye oy verdiğini söyledi. Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"(Şu bölge bana ait bir bölgedir, burada bu şehirde ya da şu ilçede benim dışımda kimseye hayat hakkı yoktur) denirse biz de deriz ki 'Türkiye'nin her santimetre karesi her bir vatandaşımızın hak sahibi olduğu toprak parçasıdır'. Bir Kürt'ün Hakkari'de ne kadar hakkı varsa Edirne'de ve İstanbul'da o kadar hakkı vardır. Ceylanpınarlı bir Arap'ın ya da Kürt'ün Ceylanpınar'da ne kadar hakkı varsa benim doğduğum Konya'nın Taşkent ilçesinde o kadar hakkı vardır. Aynı şekilde Toroslarda doğan bir yörük Türkmen çocuğunun aynı şekilde Hakkari'de hakkı vardır."
Davutoğlu, Hakkari Yüksekova'ya havaalanı açılışı için uçakla ilk indiğinde o dağlarla Konya'nın dağları arasında bir fark görmediğini belirterek, "Konya'nın Torosların dağlarına aşık olduğum gibi Hakkari'nin dağlarına da aşığım. Nasıl Toroslar özgürce herkesin yaylası olmuşsa Cudi Dağı da olmalı, Gabar da Tendürek de Ağrı da olmalı. Nasıl herkes Toroslara, Kaçkar'a, Ilgaz'a çıkabiliyorsa oranın havasını teneffüs edip Rabbine hamdü senada bulunabiliyorsa yine herkesin Tendürek'e Ağrı'ya Cudi'ye çıkabilmesi lazım" diye konuştu.
-"Bunların meselesi hak ve özgürlükler meselesi değil"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, meselenin hak ve özgürlük olmadığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Arkalarındaki ağa babalarıyla bu millete kan kusturmak istiyorlar. Hak ve özgürlük söz konusu olduğunda her şeyi konuşmaya hazırız. İşte Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde her kesimden çok geniş katılımlı bir tablo oluştu. Biz o tablonun gereği olarak bir taraftan hükümet kurma çalışmaları yürütüyoruz. Gelin orada konuşalım. Silahlar konuşacağına fikirler konuşsun orada. Selam alıp selam verelim. Orada hep beraber ülkenin bütün meselelerini konuşalım ama orada konuşmadığınız meseleleri veya orada konuşmadığınız yöntemlerle bazı meseleleri farklı yerlerde konuşmaya kalkarsanız buna izin vermeyiz. Mesajımız budur. Biz kardeşliğimizi teyit etmek için buradayız."
Dağ karakolunda silah arkadaşlarının şehit Yalçın Nane için gözyaşı döktüğünü anlatan Davutoğlu, onun Kürt mü Türk mü olduğunu kimsenin sormadığını belirtti.
Davutoğlu, Ceylanpınar'da ilçenin bütün sokaklarını, iki kilometreye yakın yolu özellikle hakla kucaklaşarak gezdiğini aktardı. Davutoğlu, Ceylanpınar'da terör örgütü PKK üyelerince evlerinde uyudukları sırada şehit edilen polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar'ı tanıyanlarla karşılaştığını, bu kişilerde amcasının oğlunu kaybetmiş hissini gördüğünü söyledi.
Davutoğlu, haber vermemelerine rağmen binlerce Ceylanpınarlının meydanda toplanarak "Biz kardeşiz, kardeş kalacağız" diye seslendiğini anlattı.
(Sürecek)