Başbakan Yıldırım, Bloomberg News'e verdiği röportajda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.
Türkiye Varlık Fonunun ne olduğu, ne şekilde çalışacağının sorulması üzerine Yıldırım, fonun Başbakanlık altında kurulduğunu, üyeleri, yönetim kurulu ve genel müdürünün Başbakan tarafından atadığını anımsatarak şunları söyledi:
"Varlık Fonunun bir kısa-orta-uzun vadeli stratejik plan çalışması var. Bir tane ön çalışmayı tamamlayıp getirdiler. Şimdi onu arkadaşlarımız inceliyor. Ona göre bu planın hayata geçirilmesine olur vereceğiz.
Varlık Fonu, hemen üç-beş ayda, bir-iki senede sonuç almak üzere kurulmuş bir fon değil. Yani fonunun amacı, Türkiye'nin özellikle kaynak ihtiyacı duyduğu, uzun vadeli dönüşü olan projelere destek vermek esas itibariyle. Yani bütçeye yüklenmeden, maliyeti daha makul projelere destek vermek. Kamunun elindeki varlıkları çok daha iyi şekilde yönetmek ve oradan oluşturulan ilave kaynaklarla açığı kapatmak. Ayrıca iç ve dış ortaklıklara da gidebilir. Her türlü firma alım satımı, parasal işlemler, tahvil çıkarma gibi bütün bu işlemleri yapabilir.
Varlık Fonu bir anlamda Türkiye'nin yatırımla ilgili konular öncelikli olmak üzere finansal işlemlerde faiz yükünü azaltmaya yönelik ülkeye katma değer sağlayacak her türlü fırsat sağlayan işlemlere girmesini öngören bir yapı. Dünyada bunun örnekleri var. O örnekler gibi çalışacak ama daha çok yeni, zannediyorum şu anda 3 ülkeyle iyi niyet anlaşması imzaladılar, birtakım görüşmeler yapıyorlar.
Bazı projeler, o projelerin finansmanı, mesela geçmişte kaynak kullanılarak yapılmış projeler var. Onların maliyetlerini düşürücü bir destek de verebilir. Böylece o bankaların elindeki kaynaklar yeni projelere aktarılır, bu da ciddi bir imkan. Tabii ki sıradan rastgele alanlara yatırım yapmayacak, stratejik yatırım. Stratejik yatırım demek ülkeyi daha yukarılara taşıyacak ve bir mukayeseli üstünlük sağlayacak yatırımlar. Tamamen Başbakan sorumludur. Başbakanın sorumluluğunda yönetiminin oluştuğu ve profesyonellerin atandığı, uluslararası test edilmiş kuruluşların denetlediği bir yapı."
Başbakan Yıldırım, halihazırda fonun faaliyet göstereceği belirli bir projenin olup olmadığının sorulması üzerine, 3 ülkenin varlık fonlarıyla iş birliği, iyi niyet anlaşması imzaladığını vurgulayarak, üzerinde çalışılan projeler olduğunu, bunların da altyapı projelerinin finansmanı ve mevcut projelerin daha düşük maliyetlerle yeniden finansmanıyla ilgili olduğunu dile getirdi.
- "AB halk oylaması sürecinde anlamsız, taraflı bir tutum sergiledi"
Başbakan Yıldırım, Avrupa Birliği'nin (AB) 16 Nisan'da yapılan anayasa değişikiliği halk oylaması sürecinde "çok anlamsız, çok taraflı" bir tutum içine girdiğini ve Türkiye-AB ilişkilerinin gerilmesine çok ciddi katkı sağladığını belirterek, "Haklı olarak Sayın Cumhurbaşkanımız (Recep Tayyip Erdoğan) da bu tutuma tepki gösterdi. AB özellikle son bir yıl içerisinde ciddi anlamda Türkiye ile olan ilişkilerinde bir bozulma, olumsuzluk var." diye konuştu.
AB'nin gelecek vizyonuna karar vermesi gerektiğini dile getiren Yıldırım, İngiltere'nin Brexit sürecine işaret ederek, AB değerlerinin aşınmaya devam ettiğini, yok olduğunu Türkiye'nin de bunu halk oylaması sürecinde müşahede ettiğini anlattı.
Başbakan Yıldırım, halk oylaması sürecinde Avrupa'ya giden bakan ve milletvekillerine engel çıkarıldığı, buna karşılık 'Hayır' kampanyası yapanlara ise açık destek verildiğini anımsatarak, şöyle devam etti:
"Terör örgütünün Kandil'deki mensupları bile video konferansla o kampanyaya dahil oldular. Hatta bazı Avrupa ülkelerinde Türkçe başlıklı gazeteler çıkardılar. Kampanyanın başında, Türkiye'de yapılacak halk oylamasını gayrimeşru ilan etme çabasına girdiler. 'Hayır verin' dediler, 'diktatörlük, tek adam sistemi geliyor' dediler. Hatta 'Cumhurbaşkanını öldürün' diye daha geçenlerde, Fransa'da bir densiz, 'Erdoğan'dan kurtulmanın yolu, bir suikast yapıp onu ortadan kaldırmaktır.' dedi. Bunlar akla ziyan şeyler. Bunları yapanlara hukuki yönden gerekli cezalar verilecek, bunun takibini yapıyoruz. O ülkelerin yöneticilerinin de bu duruma sesiz kalmaları, seyirci kalmaları kabul edilemez. AB ile ilişkilerimizin olumlu yönde seyrine katkı sağlamıyor, bunu görmemiz lazım."
2017'de, AB ile Gümrük Birliği konusunun gözden geçirileceğini fakat henüz başlanamadığını hatırlatan Yıldırım, geçen yıl 18 Mart'ta Türkiye ile AB arasında varılan mutabakat gereği sığınmacılar için taahhüt edilen mali destek ve vize serbestisi konularında da verilen sözlerin yerine getirilmediğine dikkati çekti.
AB'nin taahhütlerini yerine getirmek yerine, Türkiye'ye ders vermeye çalıştığını ve bunun kabul edilemez olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Bunlar Türkiye'deki AB'ye olan ilgiyi, isteği artıran değil azaltan şeylerdir. Bunu tabii milletimiz ve biz de kasıtlı yaptıklarını düşünüyoruz. Aslında sizi birliğe almak istemiyoruz diyemiyorlar, böyle yollarla bizi uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Biz girmiş değiliz ki çıkmaya karar verelim." dedi.
- "AB'yi samimiyete davet ediyoruz"
Türkiye'nin birliğe üyeliği konusunda önce AB'yi samimiyete davet eden Yıldırım, "Bir kere onlar gelecek vizyonunu belirlesinler, Türkiye ile yol yürümeye devam edecekler mi, etmeyecekleri mi? Bunu açık ve seçik ortaya koymaları lazım. O kararı görelim ondan sonra biz de yolumuzu belirleriz." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, AB'nin Türkiye ile nasıl bir yol yürüyeceğini ya da yürümeyeceğini ortaya koyması gerektiğini kaydederek, "Zihinlerinin arkasında ne plan var onu bu milletin öğrenmesi lazım. Yani AB'yi bir dini birlik olarak mı görüyorlar? Yani, 'Hristiyan olmayan bir ülkenin bu birlikte yeri yok' düşüncesi kafalarının arkasında mevcutsa bunu dürüstçe, samimice ortaya koymaları lazım. Yoksa her iki tarafın da zaman kaybetmesinin bir anlamı yok." görüşünü dile getirdi.
AB ile Türkiye arasındaki sığınmacı mutabakatıyla ilgili, mayıs ayında Avrupa'ya yeni bir öneri sunulup sunulmayacağı sorusuna Yıldırım şu şekilde cevap verdi:
"Hayır, biz onlara bir seçenek falan sunmak konumunda değiliz. Şu anda bizim konumumuz, AB bize verdiği sözlerin arkasında duruyor mu durmuyor mu? Bunun sonucunu bekliyoruz. Biz onlardan bekliyoruz. Vize serbestliği, göçmenler konusu, göçmenlere yardım konusu, Gümrük Birliğinin yenilenmesi konusu ve AB'ye girip girmeme konusundaki çok sesliliğin sona erdirilmesi. Birisi, 'Efendim Türkiyesiz olmaz' diyor, öbürü, 'Türkiye ile asla olmaz' diyor. Ne diyorsunuz kardeşim? Siz birlik olarak bir söyleminiz yok bir kere. Biz bunu bekliyoruz. Ondan sonra da kararımızı veririz, yolumuza devam ederiz."
- Trump döneminde Türkiye-ABD ilişkileri
ABD Başkanı Donald Trump döneminde Türkiye-ABD ilişkilerine dair değerlendirmelerde bulunan Yıldırım, "ABD'nin yeni yönetiminin, geçmiş dönemde yaptığı yanlışları yapmayacağını ümit ediyoruz, düşünüyoruz. Ama bütün bu bahsettiğimizi konuları 16-17 Mayıs'taki NATO Zirvesi öncesinde, Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Trump ile bir araya gelecek ve en üst düzeyde bu konular ele alınacak." dedi.
Başbakan Yıldırım, ABD ile görüşülecek konular arasında, Suriye'de DEAŞ ile mücadelenin yanı sıra Türkiye-ABD'nin stratejik ortaklığının düzeyi ve bundan sonraki hedeflerinin ne olacağının bulunduğu kaydederek, "Ayrıca 15 Temmuz'un arkasında olduğundan zerre kadar şüphemiz olmayan Fetullah Gülen'in geleceği, iadesi konusu ve Gülen'in ABD'deki adamlarının faaliyetlerinin kısıtlanması, önlenmesi konusu, ayrıca tabii ABD'de Türkiye aleyhine, Türk vatandaşları aleyhine açılmış davalar var. Bütün bunlar görüşülecek." şeklinde konuştu.
Ayrıca Yıldırım, Türkiye'deki referandumdan hemen sonra ABD Başkanı Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı arayarak bizzat kutladığını hatırlattı.
- 15 Temmuz darbe girişimi
15 Temmuz darbe girişimi sonrası sürece ilişkin bilgi veren Başbakan Yıldırım, 27 ilde 100'ün üzerinde dava açıldığını aktararak şöyle devam etti:
"126 dava açıldı. Bu davalar takdir edersiniz görüşülürken o sanıklar birtakım ifşaatta bulunuyorlar. Kimisi pişmanlık yasasından yararlanmak istiyor, kimisi yaptığından pişman oluyor ve detaylar anlatıyorlar. Bunlar anlatıldıkça yeni gözaltılar, tutuklamalar gündeme geliyor. Dolayısıyla dava çok karmaşık bir dava. İçeride ve dışarıda boyutları olan derin bir çalışma sonucu buraya gelmiş bir konu. O yüzden de bundan sonrası mahkemelerin işi olduğu için biz artık işi mahkemelere bırakmış durumdayız."
Yıldırım, görevden alınanlarla ilgili itiraz mekanizması kurulma çalışmalarının devam ettiğini hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:
"Önceden kurulan sistem yargı yolunu kapamıştı. Şimdi ne yaptık? Yeni bir kanun çıkardık. Bu kanuna göre 7 kişilik bir itiraz heyeti var. Onun da bugünlerde atamasını yapacağız. Bu, kampanya dolayısıyla biraz gecikti. Bir de bunların güvenlik soruşturması uzun sürdü ama atamalarını yapacağız. Bunu yapınca ne olacak? Bana diyelim ki birisi haksız uygulama yaptı. Bu komisyon inceleyecek eğer itirazı yerinde görülürse görevine iade edilecek. Aksi şekilde, 'Tamam bu uygulama doğru yapılmış' derse bu kez o itiraz edenin yargı yolu açılıyor. Şimdi yargı yolu kapalı. Mahkemeye gidecek, ona göre işlem yapılacak. Bu önemli bir gelişmedir. Bu da mağduriyetlerin önüne geçecek."
Yıldırım sözlerini, "Bu davada bizim ABD'den beklentimiz FETÖ'nün iade edilmesidir. Bunda hiçbir tereddüt yok. Bu darbenin planlayıcısı, azmettiricisi, talimatlarını verenin FETÖ olduğunu hiçbir tereddüdümüz yok." şeklinde tamamladı.
(Bitti)