Beyoğlu Büyük Dönüşüm Buluşması
Çevre ve Şehircilik Bakanı Özhaseki:- 'Emin olun belediye başkanlarına tarihi, doğal kültürel mirasın ne olduğunu, bunların nasıl korunması gerektiğini, bunlara fonksiyon yüklenerek geleceğe nasıl taşınması gerektiğini, bu mirası geleceğe taşımanın önemini senelerce anlata anlata bir hal olduk. Şükür Allah'a, anlattık ama neticesinde. Şimdi belediye faaliyet raporlarına bakın Anadolu'daki birço

Oluşturma Tarihi: 2017-12-01 13:39:13

Güncelleme Tarihi: 2017-12-01 13:39:13

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, "Emin olun belediye başkanlarına tarihi, doğal kültürel mirasın ne olduğunu, bunların nasıl korunması gerektiğini, bunlara fonksiyon yüklenerek geleceğe nasıl taşınması gerektiğini, bu mirası geleceğe taşımanın önemini senelerce anlata anlata bir hal olduk. Şükür Allah'a, anlattık ama neticesinde. Şimdi belediye faaliyet raporlarına bakın Anadolu'daki birçok kentte, ilçede belediyeler, 'suyu getirdik, kanalı getirdik, şu yolu açtık.' derlerdi. Şimdi tarihi eserleri nasıl koruduklarını anlatıyorlar. Bu bilinç çok önemli bir şey bugün ülkemiz için." dedi.

Beyoğlu Belediyesi ve Beyoğlu Yatırımcılar Grubu (BIG) tarafından düzenlenen, iki gün süreyle "Beyoğlu" markasının konuşulacağı "Beyoğlu Büyük Dönüşüm Buluşması", Grand Pera Emek Salonu'nda başladı.

Bakan Özhaseki, açılışta yaptığı konuşmada, Beyoğlu'nda yürütülen çalışmalar için başta Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan olmak üzere, tüm emeği geçenlere teşekkür etti.

Belediye başkanları biraz sempatik, ufuk sahibi ve gayretliyse bulundukları bölgelere değer kattıklarını ifade eden Özhaseki, "Beldelerin, insanların yaşadığı ortak mekanların geleceğini o yörede yaşayan yerel yönetimlerin başındaki, topluma liderlik eden kişilerin ufukları belirliyor." dedi.

Bakan Özhaseki, sanayi devriminin ardından insanların can ve mal emniyeti, eğitim ve sağlık ihtiyaçlarının dükler, şansölyeler ve yerel krallar tarafından karşılandığını, şehirlerde toplanan bu kalabalıklar için belediye teşkilatlarının doğmaya başladığını anlattı.

Batı medeniyetinde ilk planlamaların çok eskilere dayandığını ifade eden Özhaseki, ziyaret ettiği Washington'da kentin planlarının 1911 yılında yapıldığının anlatıldığını aktardı. Avrupa'da da planlamaların yüzlerce yıla dayandığına işaret eden Özhaseki, "Yerel yönetimler orada çok güçlü. Adeta orada yerellik ilkesi, Avrupa'nın yeni Magna Carta'sı gibi. Her şey yerelde başlıyor orada, sonra yukarıya doğru devam ediyor." dedi.

- "Göçlerle kadim şehirlerimiz tahribata uğradı"

Türkiye'de ise belediyecilik hizmetlerinin, insanların vefa duygusu, hamiyeti, gayreti ve hayır işleme duygusuyla geliştiğini vurgulayan Özhaseki, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir müddet sonra vakıflar bu tür görevleri devralmış. İş adamlarımız, zenginlerimiz, parası olanlar, birçok belediye hizmetlerini vakıflar eliyle yürütmeye başlamışlar. Su getirme hizmeti, yol yapma hizmeti, hastalara bakma hizmeti, aşevi açma faaliyeti aklınıza gelebilecek birçok sosyal alanda vakıflar var. Ancak ne zaman ki fütuhat durmuş, gelir kısılmaya başlamış, vakıflar yavaş yavaş elini ayağını kazançtan yana çekmeye başlayınca işte o zaman şehremaneti gibi bir tesis ortaya konulmuş. İlk ciddi kanun 1900'lü yılların 30'larına denk gelir. 1580 sayılı kanun. Planlamalar yine geç. 1920'li, 30'lu, 40'lı yıllar... Bu geç planlamaya bir de 1950'lerde göçler eklenir. Yüzyıllar öncesinde Avrupa'da devam eden göçler, bizde 40'lar, 50'ler, 60'lar, 70'ler, 80'lere doğru devam eden bir süreç. Bu göçler karşısında bizim kadim şehirlerimiz ve kurduğumuz medeniyet ne yazık ki büyük bir tahribata uğruyor."

Bu dönemde gecekondular ve varoşların ortaya çıktığını, buna karşılık hiçbir hazırlık yapamadıklarını vurgulayan Bakan Özhaseki, bunun bilgisizlik, teknik eleman bulunmayışı, sosyolojiyi iyi okuyamama ve ideolojiden kaynaklandığını ifade etti.

Özhaseki, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kimi belediye başkanı arkadaşımız, geçmişteki büyüklerimiz diyelim, artık çoğu rahmetlik oldular, kimsenin ismini anarak burada rahatsız etmek istemem, 'Bunları yıkalım.' demişler zabıtalarla evlerini yıkamaya çalışmışlar. Kimisi gelmiş, ideolojik bir tavır içinde, 'Durun.' demiş, 'Rahat olun, şuralar Hazine, şuralar da Vakıf, buraya yapabilirsiniz. Bizim arka bahçe olacak bunlar, yarın bir gün bize oy verecekler, eyleme giderken yanımızda olacaklar.' Böyle bir tavırla ne yazık ki büyük şehirlerimizin etrafını çepeçevre sarmışız. Çıkan manzara, 2000'li yıllara doğru geldiğimizde, kimliksiz şehirlere sahip olmuşuz, sağlıksız şehirlere sahip olmuşuz. İşte bunları yeniden, baştan sona elden geçirip yeni bir kimlik ve yeni bir ruhla ortaya çıkabilmek de gerçekten kolay değil. Bir terzi kumaşı almış mahvetmiş, kesmiş, bir şeyler etmiş sonra ustaları gelmiş veya az çok işi bilenleri gelmiş onu düzeltmeye çalışıyor. Öyle zor ki, hakikaten çok zor."

Bakan Özhaseki, ümitsizliğe kapılmadıklarını, bütün şehircilik sorunları için formülleri bulunduğunu ifade ederek, geleceğe aydınlık baktıklarını dile getirdi.

- "Birçok eseri kendi ellerimizle yok etmişiz"

Anadolu coğrafyasının dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olduğunu hatırlatan Özhaseki, Göbeklitepe'de 11 bin 500 yıl öncesine varan toplu yaşam olduğunun belirlendiğini ifade etti.

Özhaseki, Anadolu coğrafyasının her köşesinde ya heyecanlı bir macera ya hüzünlü bir anı ya da geleceğe ışık tutan eserler bulunduğunu kaydederek, "Fakat 1900'lü yılların başındaki sıkıntılarımız, genç Cumhuriyetimiz, daha sonraki gelişmeler, ayakta kalma, gelişme mücadelemiz sırasında tarihi eserler konusunda da çok bilinçli olmayan bir tavırla devam etmemiz neticesinde birçok eseri kendi ellerimizle yok etmişiz. Koruma adına sadece Ceza Kanunu'na bir şey konmuş, denmiş ki 'Bu tarihi eserlere dokunursanız şu kadar ceza alırsınız, sizi içeri atarız.' hepsi o kadar." dedi.

Definecilerin yıkımının ise eserlerin yapıldığı ilk günden sonra her 5-10 yılda bir tekrarlandığının altını çizen Özhaseki, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sonra iş bilmez belediyeciler devreye girmiş. Ben Kayseriliyim. Orada da binlerce yıllık bir yaşam var, onlarca medeniyet kurulmuş. Son dönemde de Selçuklu, Osmanlı eserleri var. Daha çok Selçuklu hakim. Belediyelerimiz bir yerde yol yaparken meşhur bir İstasyon Caddesi var, ortasında da Mimar Sinan Hamamı var. Hamam haliyle göze çok hoş gözükmüyor, eskimiş, biraz da yıpranmış. Pırıl pırıl bir cadde açacak belediye başkanı, Mimar Sinan Hamamı'nın ortadan kaldırılmasına karar vermişler. Yıkmışlar, yok etmişler, oradan İstasyon Caddesi'ni geçirmişler."

- "Belediye başkanlarına tarih bilinci anlatıldı"

Bakan Özhaseki, 1980'li yılların sonuna doğru bir başka belediye başkanının da encümen üyesine kepçeciyi de yanına alarak, çift katlı kalenin dış surlarının bir bölümünü yıkmasını ve kaçmasını söylediğini aktardı.

Encümen üyesinin denileni yaptığını ve büyük bir ceza da almadıklarını ifade eden Özhaseki, babasının manifaturacılık yaptığı dönemde de bir belediye başkanının, dış surlar içindeki "Boyacı Kapı"nın taşlarının at arabalarıyla taşınması için esnafa çağrıda bulunduğunu, esnafın da denileni yaptığını anlattı.

O dönemdeki belediye başkanının taşıdıkları taş başına esnafa 25 kuruş verdiğine işaret eden Özhaseki, "Şimdi esnafın derdini anlıyorum ben, ekmek derdi. Niye? Kayseri'de adam ne yapsın, altı ay yaz, altı ay kış. Verimli bir toprak yok. 6 bin yıllık gelenekte bile ticaret var. Yapılan kazılarda her taraftan sanat eserleri fışkırır, çanaklar, çömlekler, bizden senetler, faturalar fışkırıyor ortaya, küçük tabletlerde." dedi.

Esnafta bir tarih bilinci olmasını da beklemediklerini dile getiren Özhaseki, şöyle konuştu:

"Daha Türkiye'deki bu bilinç bile Tarihi Kentler Birliği'nde yaptığımız çabayla belediyelere anlatıldı. Ben 7 yıl başkanlığını yaptım. 500'e yakın belediye başkanı üyemiz var. Her birini topladığımızda, belediye başkanı arkadaşlarımız nihayetinde o bölgenin sevilen insanları, iş başına gelmişler ama bir eğitimden gelmiyorlar. İnsanın komutan olması için bir disiplinden gelmesi lazım. Ama belediye başkanını buluyorlar, 'Temiz adam, seçilir.' diyorlar, aday yapıyorlar. Seçiliyorsunuz fakat siz de bilmiyorsunuz, bu bilinç yok sizde. Emin olun belediye başkanlarına tarihi, doğal kültürel mirasın ne olduğunu, bunların nasıl korunması gerektiğini, bunlara fonksiyon yüklenerek geleceğe nasıl taşınması gerektiğini, bu mirası geleceğe taşımanın önemini senelerce anlata anlata bir hal olduk. Şükür Allah'a, anlattık ama neticesinde. Şimdi belediye faaliyet raporlarına bakın Anadolu'daki birçok kentte, ilçede belediyeler, 'suyu getirdik, kanalı getirdik, şu yolu açtık.' derlerdi. Şimdi tarihi eserleri nasıl koruduklarını anlatıyorlar. Bu bilinç çok önemli bir şey bugün ülkemiz için."

- "Tarihi eserlerimiz, değerlerimiz yavaş yavaş yok edilmiş"

Elde kalan tarihi eserleri "öksüz yavrular" diye nitelendiren Bakan Özhaseki, şehirlerde kümbetlerin, çeşmelerin, bedestenlerin sokakların arasında sıkışıp kaldığını ifade etti.

Geçmişte Kayseri'ye Almanya'dan getirilen bir plancının, eski yapıları korumak için kent merkezini daha sert zeminlere doğru kaydırmalarını ve modern şehrin oraya taşınmasını önerdiğini anlatan Özhaseki, aynı plancının tarihi yapıların gelecekte turizme açılabileceğini söylediğini de aktardı.

Plancının o dönemdeki kayıtlara giren "yalvarmalarına" rağmen o dönemdeki yöneticilerin bu teklifi kabul etmediğine değinen Özhaseki, "Böyle bir şehir planlaması üzerinde ve gelişen o hırslı kapitalizmin de sonuçlarıyla bizim tarihi eserlerimiz, değerlerimiz yavaş yavaş yok edilmiş. Bu kaderi benim kendi şehrim yaşadığı gibi Anadolu'da birçok şehir de yaşamış." dedi.

Özhaseki, Beyoğlu'nda ise tarihi değerlere sahip çıkıldığını ve doğru bir mantıkla restorasyonların sürdüğünü ifade ederek, İstanbul'un Türkiye'nin yüzü, Beyoğlu'nun ise göz bebeği olduğunu dile getirdi.

Beyoğlu Belediyesi'nin yürüttüğü çalışmaları "hayranlık hissi" içinde takip ettiğini dile getiren Özhaseki, emek verenlere teşekkür etti. Bu çalışmaları bir yatırım değil, sosyal sorumluluk olarak görmek gerektiğini belirten Özhaseki, "Bakmayın siz Ankara'nın gündemine, orada ağdalı şeyler olur, cafcaflı işler olur. Gazete başlıkları çıkar her gün, ama üç gün sonra unutulur. Bir başka gündem çıkar, sonra bir başka gündem çıkar o da unutulur. O taraflara çok takılmamak lazım. Yapılacak iş bu işte. Bu kalır. Şu yapılanların hepsi, onlarca, yüzlerce sene kalır. Bu ülkenin bir değeri olarak ileriye doğru hepimizin iftihar edeceği bir eser olarak kalır." dedi.