Büyüközer: 'Tükettiğimiz gıdalar modernitenin kıskacında'
GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, endüstriyel üretim sonucunda yaşanan değişikliklerle geleneksel tatların katkı maddeleriyle özünden uzaklaştığını söyledi.
9 Yıl Önce Güncellendi
2016-10-21 17:13:50
Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) Başkanı Hüseyin Kami Büyüközer yaptığı açıklamada endüstriyel üretim sonucunda yaşanan değişikliklerle geleneksel tatların katkı maddeleriyle özünden uzaklaştığını söyledi. Büyüközer, geleneksel tatların modernitenin kıskacında olduğunu belirterek "Geçmişimizi, yaşadığımız son yüzyıldan öncesini, yani henüz küreselleşmemiş durumda olan bir dünyadan bahsetmek istiyorsak, her şeyin daha doğal, daha lezzetli, içeriğinde gıdayı korumak, renklendirmek, tatlandırmak, raf ömrünü uzatmak adına kökeninin ne olduğu dahi belli olmayan bir şeylerin katılmadığı bir dönemden söz ediyoruz demektir. Sanayi çağı beraberinde fast food yeme kültürü gibi batı modernitesinin İslam toplumlarına adeta dayattığı bir beslenme kültürünün henüz yeme-içme adabımızı, beslenme biçimimizi, alışverişimizi, maddi ve manevi sağlığımızı tamamen etkisi altına almadığı bu dönemin elbette daha huzurlu, daha sağlıklı bir dönem olduğunu kaynaklar bize bildiriyor. Endüstriyel üretim sonucunda yaşanan değişikliklerle geleneksel ev ekmeğimiz, ev yoğurdumuz, ev tarhanamız, ev mantımız, ev turşumuz, reçellerimiz, şerbetlerimiz ve benzer gıdalarımız bugün şehirleşme ile market raflarında, alışveriş merkezlerinde diğerlerinin iki katı fiyatları ile yerlerini, yine fabrikalarda üretilmiş, ev tipi yoğurt, köy peyniri, köy ekmeği, köy yumurtası takma isimlerine veya kelime manalarını bilmediğimiz gazozlara, kolalara bırakmıştır. Yüzyıl önce, henüz modernitenin kıskacında bugünkü kadar kalmamış olan tükettiğimiz gıdalarımız; içi katkı maddeleri ile donatılmamış, koruması kendine özgü şartlar içerisinde gerçekleşirken, bugün yerlerini sentetik, doğala özdeş, yapay tatlandırıcılı, renklendiricili , koruyuculu olan bir içeriğe bırakmıştır" dedi.
Dr. Büyüközer sözlerine şöyle devam etti: "Özellikle son 60 yıl içinde doğal olmayan, işlenmiş ve katkı maddeleri konulmuş gıdalar, margarin gibi kimyasal yolla katılaştırılmış yağlar, genetiği ile oynanmış ayçiçeği yağı, soya yağı, mısırözü yağı, kanola yağı gibi sıcak preslenmiş sıvı yağlar aşırı şekilde kullanılmaya başlanmış; buna karşılık taze sebze, meyve, zeytinyağ, tereyağ ve tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir azalma olmuştur. Bütün bunların sonucunda karşılaştığımız durum ise; genetik yapımız ve buna bağlı vücudumuzda gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkacak yeteneğini kaybetmiş bir insan yapısı oluşmuştur.
Genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk hali ruh ve beden yapımızı iflas ettirmiş;şişmanlık, gergin ve agresif ruh yapısı, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, müzmin yorgunluk, kanser ve osteoporoz (kemik erimesi) gibi son yıllarda müthiş artış gösteren çok sayıda müzmin hastalığa neden olmaktadır.
Bu hastalıklardan korunmak istiyorsak mümkün olduğunca yıllar öncesine benzeyen helal ve tayyib bir beslenme programı uygulamalıyız. 80 yaşlarında bir ihtiyar olarak, mahallemizin fırıncısından yayılan mis gibi ekmek kokularını, eve götürürken kiloluk ekmeklerin kenarlarından kopartarak yediğimiz ekmeğin lezzetini artık hasret duyguları içerisinde hatırlıyoruz".
"İki milyarlık İslam alemi artık uyanıyor"
"İslam Alemi batının bir gece baskını ile taktığı prangaları bir bir kırıp atıyor" diyen Büyüközer, "Sahip olduğu hayat nizamının nimetlerini bütün insanlık alemine sunmaya hazırlanıyor. Bu nimetlerin genel adı helal ve tayyib yaşam sistemidir ve bu sistemin başında ise 'Helal ve tayyib gıda' yer almaktadır. Bu sebeple kendilerini Yeni Dünya Düzenini kurmakla görevlendirmiş olan nesiller bütün insanlığı, öncelikle helal ve tayyib gıda sistemine kavuşturmak zorundadırlar. Bunun için bütün üretim kaynaklarını, bütün üretim proses ve teknolojilerini yeniden dizayn etmekle mükellef olmalıdırlar. Tohumdan embriyona, çiftlikten sofraya kadar devam edecek sürecin her adımının helal damgası ile kontrolden geçmesi kaçınılmazdır. GİMDES ülkemizde işte bu süreci başlatmak üzere yola çıkmış bir hareketin adı olmuştur. Bir yandan üretimi kontrol etmeye çalışırken, bir yandan da toplumun Helal ve Tayyib yaşam bilincini artıran eğitim çalışmalarına gece gündüz devam etmektedir" şeklinde konuştu.
SON VİDEO HABER
Haber Ara