Öztunç, yaptığı yazılı açıklamada, Giresun'daki sel felaketinde yaşamını yitirenlere rahmet, yakınlarına sabır dilediğinde bulundu.
Kayıp vatandaşların sağ olarak bulunmasını, yaralananlara da acil şifa dileyen Öztunç, "Aşırı yağış, toprak kayması gibi ani doğa olayları bir gerçeğimiz haline geldi ancak bunu normalleştiremeyiz. İklim ve coğrafi özellikleri göz önüne alarak, doğanın ve yaşamının devamlılığını sağlayacak tedbirleri almalı, sakınım planları oluşturmalıyız." ifadelerini kullandı.
Aşırı doğa olaylarının sık yaşandığı riskli coğrafyalarda doğru yatırım planlamasının en önemli risk önleme biçimi olduğuna dikkati çeken Öztunç, şunları kaydetti:
"Ön tedbirlilik yaklaşımının sonucu olarak riskin artmasına ve riskin yönetilmesi için maliyetlerin şişmesine yol açacak yatırım planlamasından uzak durulmalıdır. Doğa olaylarının bir afete dönüşmesini engellemek için birtakım sakınım planlama adımlarına ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, çevre düzeni planlarının sakınım planlarına göre yeniden geliştirilmesi gerekir. Tekil afet önleme politikasından uzaklaşılarak bölge planlaması düzeyinde afet önleme politikası geliştirilmesi gerekmektedir."
- Dere yataklarındaki imar uygulamaları
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanan Karadeniz İklim Eylem Planı'nın mevcut yapılaşmaların yıkılarak yeni yapılaşma-inşaat alanlarının oluşturulmasından başka bir çözüm getirmediğini ileri süren Öztunç, planda dere yataklarındaki imar uygulamalarının aşırı doğa olaylarını tetiklediğinin belirtildiğini ifade etti.
Öztunç, şunları bildirdi:
"İnsan kaynaklı doğa tahribatları, yanlış imar ve yapılaşma politikaları, yanlış su yönetimi politikaları, HES'ler, dere ıslah çalışmaları gibi etkenler bu felaketleri tetikliyor. Her gün bir başka yerleşim yerinde bu acıları yaşıyoruz. Artık bir ders almamız gerekiyor.
İklim krizini derinleştiren ormansızlaştırma, orman alanlarının tarım alanlarına dönüştürülmesi, dere yataklarının değiştirilmesi, imara açılması, dolgu alanları yaratılması gibi çarpık kentleşme-yerleşme politikaları terk edilmeli, doğa ile uyumda yöredeki kültürel miras ve kadim bilgi de esas alınarak doğayla ve iklimle uyumlu yerleşim pratiklerine geçilmelidir. Selden zarar gören yerleşim alanları ve yurttaşlara herhangi bir ayrım gözetmeksizin eşit hizmet sunulmalı, mağduriyetleri oranında eşit koşullarda kamu hizmetlerinden yararlandırılmaları sağlanmalıdır.
Sel sonrasında evleri oturulmaz hale gelen mülkiyet sahibi ve kiracı yurttaşlara barınma imkanları sunulmalı, zararları tazmin edilmeli, eşya ve kira yardımı yapılmalıdır. Sel felaketi öncesi ve sonrasındaki ihmaller tespit edilerek ilgili kişi ve kurum yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunulmalıdır."