CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu:
'Emniyet müdürleri, kaymakamlar, valiler, profesörlerin çoğunu bir paralel örgüte teslim ettiler, değil mi? Şimdi öyle uzun uzun çalışmaya gerek yok. Bir kişiyi elde ettin mi devleti ele geçiriyorsun, 24 saatte'- 'Adalet mülkün yani devletin temelidir. Bir bilgenin dediği gibi, 'Adalet kutup yıldızı gibidir, yerinde sabit durur ama bütün kainat onun etrafında döner.' Adalet bu kadar soylu bir

Oluşturma Tarihi: 2017-04-13 17:53:16

Güncelleme Tarihi: 2017-04-13 17:53:16

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Emniyet müdürleri, kaymakamlar, valiler, profesörlerin çoğunu bir paralel örgüte teslim ettiler, değil mi? Şimdi öyle uzun uzun çalışmaya gerek yok. Bir kişiyi elde ettin mi devleti ele geçiriyorsun, 24 saatte." dedi.

Kılıçdaroğlu, Balıkesir'de bir düğün salonunda, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, muhtarlar ve iş adamlarıyla bir araya geldi.

Burada bir konuşma yapan Kemal Kılıçdaroğlu, 16 Nisan'da gerçekleştirilecek referandum öncesinde ülkücüsü, milliyetçisi, demokratı, liberali, sosyal demokratı herkesin iyi düşünmesi gerektiğini belirtti.

Ülkenin geleceğinden sadece kendisinin değil, herkesin sorumlu olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Vatanseverlik sadece bana özgü bir kavram değil. 80 milyon vatanseverdir. 80 milyon vatanımızın geleceği için oturup karar vermek zorundayız. Öyle bir yönetim tarzı geliyor ki bir kişi öyle yetkilerle güçlendiriliyor ki parlamentonun elindeki bazı yetkileri alıp bir kişiye veriyoruz. Devletteki liyakat sistemini de o bir kişi belirleyecek." diye konuştu.

- "Bir kişiye her türlü yetkiyi veriyoruz"

Kılıçdaroğlu, devletteki liyakat sisteminde kimin müsteşar, genel müdür, müftü, emniyet müdürü, vali, kaymakam, hakim, doktor olacağını TBMM'nin belirlediğini, müsteşarın niteliklerinin Devlet Memurları Kanunu ile belirlendiğini anımsatarak, şöyle devam etti:

"12 yıl devlet hizmetinde çalışacak, en az 5-6 yıl üst düzey görev yapacak, o niteliklere sahip birisi ancak müsteşar olarak atanabilecek. Öyle yetkiler veriyoruz ki bir kişi bu kuralları tamamen tuzla buz ediyor. Meclisten alıyoruz bu yetkileri. İsterse dayısının oğlu ilkokul mezunu, herhangi bir bakanlığa müsteşar olarak atayabilecektir. Yeğeni orta okul mezunu genel müdür olarak tayin edebilecektir. Bu devlette liyakatı çökertmez mi? Çökertir. Bunun bir partiyle ilgisi var mı? Hayır. Bir kişiyle ilgisi var mı? Hayır. Bu bir memleket sorunudur. Mübarek kitabımız der ki; 'İşi ehline verin.' Ne demektir? 'Bilene teslim edeceksiniz bu işi' der. Ben ameliyathaneye girebilir miyim? Hayır, tıp eğitimi görmedim. Ben ressam olabilir miyim? Hayır, öyle bir yeteneğim yok. Maliyeci olabilir miyim? Olabilirim, orada eğitimini aldım. En son yapılan büyüme tanımı, gelişmiş ülke tanımı şudur; küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke gelişmiş ülkedir. Her işin uzmanı olmak zorundadır. Bana deseler ki; 'Otur halı doku.' Ben o işin uzmanı değilim. Ama bir başka annemiz oturur mükemmel halı dokur. O onun uzmanlık alanıdır. İşi ehline vermek budur. Biz şimdi işi ehline vermeyi bir tarafa bırakıyoruz. Bir kişiye her türlü yetkiyi veriyoruz. 'Al Türkiye Cumhuriyeti Devletini, al 80 milyonu tepe tepe kullan.' diyoruz. Buna razı mısınız? Hangi partiden olursak olalım, hangi partiye sempati duyarsak duyalım bu bir memleket meselesidir ve hiç kimsenin buna razı olmaması lazım."

- "Vicdan denen bir şey var, hepimizin düşünmesi lazım"

Verilecek yetkiyle bütün bakanlar, bütün başkan yardımcıları, valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, komutanlar, savcılar, hakimler bir kişinin bir kararnameyle tamamıyla değiştirebileceğini savunan Kılıçdaroğlu, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

"Hani öyle 35-40 yıl bekleyelim de paralel devlet kuralım da bekleyelim de buna hiç gerek yok. Bir kişiyi ikna ettiniz mi mesele bitmiştir. Peki Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu kadar ucuz bir devlet mi? Bir kişiye verilen yetkinin tehlikesine dikkat çekiyorum. Oysa bugün bu yetkilerin büyük bir kısmı parlamentodadır, cumhurbaşkanındadır, başbakandadır. Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar kurulu oturur, düşünürler, tartışırlar konuşurlar. Tek adama bütün bu yetkileri veriyoruz. Vicdan denen bir şey var, hepimizin düşünmesi lazım. Ve bu kişiye Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e verilmeyen bir yetkiyi daha veriyoruz, tek başına hiçbir gerekçe göstermeden Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni feshedebiliyor. 'Ben direndim, seni düşündüm.' diyeceksiniz torununuza. Çocuğunuza diyeceksiniz ki 'Seni, senin geleceğini düşündüm ve ben bütün baskılara gittim 'Hayır' oyunu kullandım, sana güzel bir Türkiye bırakmak için' Bu onur hepimizin onuru olacaktır."

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yapılan değişiklikle cumhurbaşkanlığı makamının aynı zamanda bir partinin genel başkanının makamı, bir partinin genel başkanının da aynı zamanda cumhurbaşkanı olacağını belirtti.

- "Devleti devlet yapan adalettir"

Cumhurbaşkanlığı makamının Türkiye'nin tahinde çok önemli olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"Bizim kültürümüzde, devlet anlayışımızda çok önemlidir. Çünkü cumhurbaşkanlığı makamı hepimizin 80 milyonun ortak paydasıdır. O makam Türkiye'yi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni temsil eder. O makama da hepimiz saygı gösteririz. Çünkü o makam bayrağı temsil eder. Arabasında Türk bayrağı taşır. Yurt dışına çıkarken Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni temsil eder. Peki bir partinin genel başkanı olursa ne olur? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni temsil edebilir mi? 80 milyonu temsil edebilir mi? Yoksa sadece kendisine oy veren partililerin mi cumhurbaşkanı olur. Tarafsızlık önemlidir. Çünkü tarafsız olduğu zaman mahkemeye hakim tayin edebilir. Hiç kimse tarafsız bir cumhurbaşkanına 'Neden mahkemeye hakim tayin ettin?' diye özel bir suçlama getiremez. Ama bir partinin genel başkanı mahkemeye hakim tayin ederse, orada adalet yıkılır, adalete gölge düşer. Adalet çok önemlidir. Devleti devlet yapan adalettir. Hak hukuk ve adalet kavramı bütün inançların ve bütün düşüncelerin en temel en belirgin özelliğidir. Adalet mülkün yani devletin temelidir. Bir bilgenin dediği gibi, 'Adalet kutup yıldızı gibidir, yerinde sabit durur ama bütün kainat onun etrafında döner.' Adalet bu kadar soylu bir kavramdır. Şimdi biz adalete, mahkemeye siyaseti bulaştırıyoruz."

Türkiye'nin bir yol ayrımında bulunduğunu ileri sürerek, onurlu yaşamanın en temel şartının demokrasi olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Benim düşündüğüm gibi karşımdaki insanı düşünmeye zorlayamam. Benim gibi düşünmeyen bir insana kızamam. O da ben de farklı düşünebiliriz. Siyasal partilerin varlık nedeni de zaten budur. Birbirimizi demokrasi içinde saygıyla dinlemeliyiz." ifadelerini kullandı.

- "Bu da bir rejimdir, adı da tek adam rejimidir"

Kemal Kılıçdaroğlu, her zaman halkın hakemliğine başvurulması gerektiğini vurgulayarak, şöyle dedi:

"Bu anayasa değişiklikleri görüşülürken, toplumun değişik kesimlerinden bize 'Neden Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuyorsunuz?' denildi. Amasya Tamimi aklımıza geldi. Gazi Mustafa Kemal, Amasya'da der ki 'Türk istiklalini milletin azim ve kararı kurtaracaktır.' 'Bir halkın kaderini bir mahkeme belirlemesin.' dedik. Bir halkın, milletin kaderini o milleti oluşturan vatandaşlar belirlesin. Sandığa gidelim, demokrasimize sahip çıkalım. Sandığa gidelim. Demokrasiyi bir tarafa atalım, demokrasi bize fazla geliyor. Ne demek demokrasi? Hiç gerek yok. Başımıza bir adam seçelim, eline de uzun bir sopa verelim, kim konuşursa kafasına vursun. Bu da bir yöntemdir. Bu da bir rejimdir, adı da tek adam rejimidir. Bu rejimi özlüyorsanız 'Evet' oyu kullanacaksınız. Demokrasi istiyorsanız onurla, gururla gidilecek 'Hayır' oyunun altına mühür vurulacak. Bu kadar basit."

"Devleti devlet yapan adalettir." diyen Kılıçaroğlu, hak, hukuk ve adalet kavramının bütün inanç ve düşüncelerin en temel ve belirgin özelliği olduğunu, yeni sistemle referandumdan sonra adalete, mahkemeye siyaset bulaştırılacağını ileri sürdü.

Kemal Kılıçdaroğlu, iş dünyasının yatırım için hukukun üstünlüğü şartı arayacağını ifade ederek, "Öyle bir yetki veriyoruz ki bir kişi istediği zaman herhangi bir il, ilçe veya ülke genelinde OHAL ilan edebilir. Bugün önce Milli Güvenlik Kurulu, Bakanlar Kurulu, TBMM ve sonra OHAL yetkisi, Meclisten çıkıyor. Şimdi bir kişi çıkacak 'Ben Balıkesir'de OHAL ilan ettim.' diyebilecek. Milli güvenlik de bir kişinin elinde olacak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde Milli Güvenlik Kurulu'nu kaldırmak istiyorsun, neden? Milli güvenlik, bir kişinin elinde. Ya yanlış yaparsa. Emniyet müdürleri, kaymakamlar, valiler, profesörlerin çoğunu bir paralel örgüte teslim ettiler, değil mi? Şimdi öyle uzun uzun çalışmaya gerek yok. Bir kişiyi elde ettin mi devleti ele geçiriyorsun, 24 saatte. Hepimizin düşünmesi lazım. Sizlere büyük görev düşüyor." değerlendirmesinde bulundu.