CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı.
Toplantının ardından basın mensuplarına açıklama yapan Böke, yeni eğitim-öğretim yılının öğrencilere, eğitim emekçilerine ve velilere başarılar getirmesini diledi.
Türkiye'de yeni bir eğitim politikasına ihtiyaç duyulduğunu belirten Böke, yeniden şekillenen dünya ekonomisine çocukların uyumlu bir şekilde yetiştirilmesi gerektiğini söyledi.
CHP'nin bu konuda bir reçetesinin olduğuna işaret eden Böke, çocukların kreş yaşından itibaren eğitildiği, laik, insan haklarına saygılı, demokratik, temel ve sosyal bilimler alanında yetenekler kazandıran eğitimden yana olduklarını ifade etti. Böke, üniversitelerin özerk olmasını, YÖK'ün kaldırılmasını istediklerini kaydederek, 14 yıllık AK Parti iktidarı döneminde eğitimdeki sorunların derinleştiğini savundu.
Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında, kişi başına eğitim harcamasında sonlarda olduğunu, uluslararası sınavlarda çocukların yeterli performansı gösteremediğini öne süren Böke, "Bu tabloda hala eleştirel düşünen, fikir özgürlüğünün garantisi olan öğretim üyeleri, öğretmenler sadece muhalif oldukları için meslekten atılıyorlar. AKP zihniyetinin öğretmene verdiği değer, geçtiğimiz birkaç hafta içerisinde KHK'larla sorgusuz, sualsiz on binlerce öğretmeni fişleyerek işten çıkarmasından bir kez daha belli oluyor." diye konuştu.
Böke, protesto eden, itiraz yükselten, düşünen, sorgulayan ODTÜ'lü 45 gencin hapis cezasına çarptırıldığını söyleyerek, bu kişilerin, gençlerin yapması gerekeni yaptığını bildirdi. CHP için eğitimin, Türkiye'nin en önemli meselesi olduğunun altını çizen Böke, eğitimi, okul bahçelerini kendilerine ideolojik arka bahçe yapmak isteyenlere karşı, laik, bilimsel, rasyonel, fırsat eşitliğine dayanan, öğretmenine ve akademisyenine değer veren, gençleri Türkiye'nin potansiyeli olarak gören bir eğitim politikasını savunmaya devam edeceklerini vurguladı.
Türkiye'de 6 milyon işsizin bulunduğunu, umudunu kaybedenler de dahil edildiğinde gerçek işsizliğin yüzde 18,1 seviyelerinde olduğunu savunan Böke, "Her 5 kişiden biri işsiz. Resmi rakamlar bu oranı daha düşük gösteriyor. Gençlerimize imkan yaratmayan bir ekonomik düzen ortaya çıktı. Durum çok vahim. Esasında siyasetin konuşması gereken en temel meseleler bunlar. Eğitimi farklılaştırmak, çocuklarımıza bir yarın sunmak ve işsizlik sorununu çözmek siyasetin ve özellikle iktidarın görevi." ifadesini kullandı.
Böke, her üç gençten birinin Türkiye'de boşta gezdiğini, kendine bir gelecek yaratma imkanına erişemeyen kadınların oranının ise yüzde 47 olduğunu iddia etti.
- "FETÖ'yü devlete yerleştirenler hesap vermeli"
Türkiye'nin çok ciddi bir işsizlik sorununun olduğuna işaret eden Böke, iktidarın 14 yıldır sürdürdüğü eğitim ve ekonomi politikalarını eleştirerek, "Sistem ne bugünü kurtarıyor ne de daha iyi bir yaşamı, başka bir geleceği mümkün kılacak politikaları ortaya koyuyor." diye konuştu.
İşsizlikteki bu ağır tabloya, bir de KHK'larla mağdur edilen yeni işsizler ordusunun katıldığını ifade eden Böke, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'yi kendi hedefleri uğruna bir darbe girişimiyle karşı karşıya bırakan, geçmişte kumpas davalarıyla binlerce insanımızı mağdur etmiş, TSK'ya kurulan komploda rol oynamış olan, Türkiye'nin kurumlarını AKP ile kol kola çökme noktasına getiren, devlete yerleştirilmiş olan ve adı FETÖ diye tanımlanan bu örgüt, her alanda ve kurumda mücadele edilerek temizlenmelidir. Bu, Türkiye'nin geleceği için bir zorunluluktur. Hem FETÖ hem de FETÖ'yü devlete yerleştirmiş olanlar mutlaka hukuk önünde hesap vermelidir. Ancak bu yapılırken insan haklarına, hukuka ve evrensel değerlere de mutlaka uyulmalıdır. Yeni haksızlıklarla, yeni mağduriyetler oluşmasına engel olunmalıdır. Unutmayalım ki darbenin ve demokrasiye karşı yönelen tehditlerin yegane panzehiri darbe hukuku değil, demokrasidir."
Böke, darbe girişiminden demokrasi değil, sivil dikta çıktığını ileri sürerek, "Eğer siz FETÖ'yü devlete bizzat, bile isteye yerleştiren AKP içindeki FETÖ'cülerle mücadele etmez, buna göz yumarsanız, onun yerine hayatları FETÖ gibi örgütlerle mücadele etmekle geçmiş olan özgürlükçü, demokrat akademisyenlere, öğretmenlere, gazetecilere fatura çıkarırsanız, FETÖ'cülük çizgisini hukuk değil, AKP'li olup olmamak üzerinden çizerseniz, bunun adı darbe ile mücadele değil, açıkça darbe fırsatçılığı olur. Üstelik darbe fırsatçılığıyla sivil darbe yapmak olur." dedi.
-"Siyaset keyfi yapılamaz"
AK Parti'nin darbe fırsatçılığı yaparak, milletin 15 Temmuz'da kendi canı pahasına ortaya koyduğu iradenin yerine, kendisini koymaya çalıştığını iddia eden Böke, geçen hafta 28 belediyeye KHK ile yeni görevlendirme yapıldığını anımsattı.
Böke, teröre destek veren belediyelere karşı hukukun nasıl işlemesi gerektiğinin açık olduğunu belirtti. Böke, hukuku işler kılmanın, ülkeyi yönetenlerin en temel görevi olduğunun altını çizdi. Böke, iktidarın ve hükümetin yükümlülüğünün, terörü besleyen her şeyi ortadan kaldırmak olduğunu ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kim hendek açılmasına destek verdiyse, kim şehirlerin bomba yığınağına dönüştürülmesine belediye kaynaklarıyla destek olduysa ve bunlar kadar önemlisi kim bizim bütün uyarılarımıza rağmen, bütün bunlara kendi siyasi çıkarı için göz yumup, teröre yardım ve yataklık yaptıysa hukukun önünde mutlaka hesap vermelidir. Ancak hukuk, oy veren vatandaşın, halkın iradesi yok sayılarak, seçilmişlerin kayyum yoluyla görevden alınması hiçbir biçimde kabul edilemez. Hiç kimse kendisini bu darbe fırsatçılığıyla hukukun, anayasal düzenin, seçmenin iradesinin yerine koymaya kalkmamalı. Demokratik düzende seçilmişlerin meşruiyet sınırlarını siyasetin keyfi değil, hukuk belirler. Siyaset keyfi yapılamaz. Bu hukuk yalnızca Güneydoğu'da teröre destek veren belediyelere değil, FETÖ'ye kentlerimizi parsel parsel peşkeş çeken AKP belediyelerine de terör örgütü PKK kentlerimizi silah deposuna çevirirken göz yuman, TSK'yı ve tüm kurumlarımızı FETÖ'ye bilerek teslim eden yöneticilere de, IŞİD'in Türkiye yapılanmasına göz yumanlara da aynı biçimde uygulanmalıdır."
Böke, "Nasıl ki o hendeklerin kazılması teröre destekse, FETÖ'yü devlete yerleştirip parsel parsel arsa satmak da, IŞİD'i bir Türkiye gerçeğine dönüştürmek de eşit derecede terörü beslemektir. Unutulmamalı ki eğer teröre yardım ve yataklıktan kayyum atanacaksa Türkiye'de ne AKP'li belediye ne de AKP'li yönetici kalır. Teröre yardımdan bir kayyum atanacaksa, ilk kayyum AKP'nin kendisine atanmalıdır." dedi.
-"Tarık Akan'ın anısını yaşatacağız"
Demokrasi, millet iradesi ve Meclis yok sayılarak OHAL'in uzatılmasının konuşulduğunu kaydeden Böke, "Buradan çağrı yapıyoruz, Sayın Başbakan '90 günü bulmaz bitiririz.' demişti, şimdi, bugün OHAL'i kaldırsınlar. Türkiye bu durumdan, Meclisten demokratik bir şekilde, parlamenter düzeni güçlendirerek çok daha sağlıklı çıkacaktır." ifadesini kullandı.
Böke, Anayasada "KHK'ların yalnızca OHAL döneminde geçerli olduğu" ifadesinin bulunduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:
"KHK ile devlet yönetilmez. Meclisin etrafından dolanmak çok açık bir anayasa ihlalidir, millet iradesine yapılmış çok açık bir sivil darbedir. Biz, 15 Temmuz'dan önce de 15 Temmuz gecesi bombaların altında da halkın iradesini Meclis'te savunduk, savunmaya da devam edeceğiz. Nasıl asker üniforması giymiş teröristlerin darbesine karşı halkın iradesini savunduysak, bugün de sivil darbe anlayışına karşı bu iradeyi savunmaya devam edeceğiz. Anayasada çizilen sınırları açıkça aşan, darbe fırsatçılığıyla sivil bir diktatörlük kurmuş olan KHK'ları hemen Anayasa Mahkemesine taşıyacağız. Çünkü bizim muhalefet partisi olarak en temel görevimiz saray rejimine değil, halkın iradesine, demokratik ve anayasal düzene sahip çıkmaktır. Dolayısıyla başka muhalefet partileri ne yapar bilemeyiz ama CHP, ne halkın iradesine yedek kabul eder ne de iktidarın antidemokratik uygulamalarının yedek lastiği olur."
Tarık Akan'ın hayatını kaybetmesine de değinen Böke, "Gönül isterdi ki halkın iradesini temsil ettiğini iddia eden iktidar da bu kayıp karşısında gereken saygıyı gösterseydi. Biz CHP olarak bu değerlerin siyasi mücadelesini vermeye, elimizde olan bütün demokratik araçlarla devam edeceğiz. Biz, Tarık Akan'ın anısını onunla birlikte yaşatmaya devam edeceğiz." ifadesini kullandı.
- "Somut adımlar bekliyoruz."
Böke konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'yedek milletvekili' önerisine nasıl bakıyorsunuz?" sorusuna Böke, "Biz, 'Siyasi Partiler Yasası değişsin, ön seçimlerle vatandaşın istediği milletvekili adayı olsun' derken, şimdi çıkıp 'Benim istediklerim milletvekili olsun, ben istemediğimde de yedeğini yerine koyayım.' diyen bir yaklaşım Türkiye demokrasisini bugünden yok etmek demek olur. Biz, hiçbir işi yedekleri gözeterek yapmayız, işin esasını iyi yapmak bizim için her şeyden öncelikli." yanıtını verdi.
"Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Başbakan Binali Yıldırım görüşmesinin takvimi belli oldu mu? Konu başlıkları ne olacak?" sorusu üzerine Böke, kendilerine henüz iletilmiş bir takvimin olmadığını söyledi. Böke, görüşmedeki öncelikli gündemlerinin, temizliğin hukuka uygun yapılması, hukuk dışına çıkan yeni mağduriyetlerin ortaya çıkmaması olduğunu bildirdi.
"AK Parti içindeki FETÖ yapılanması"na ilişkin soruyu Böke, "Her şeyden önce AKP'nin de kendi içinde bir temizlik ihtiyacını dillendiriyor olması önemlidir. Ancak iktidarın en temel görevi konuşmak değil, işi yapmaktır. Biz artık bu yönde somut adımlar bekliyoruz." diye cevapladı.
"Adil Öksüz'ü jandarmanın koruduğuna yönelik bugün bir gazetede haber yer aldı. Elinizdeki bilgilerle, bu bilgiler örtüşüyor mu?" sorusuna karşılık Böke, TBMM içinde darbeyi soruşturacak bir komisyonun kurulması isteklerine iktidarın ayak dirediğini, Öksüz'e dair bilgilerin de bu komisyonda tartışılabileceğine değindi.
"MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, CHP'nin Anayasa Mahkemesine yapacağı başvuruyla ilgili 'OHAL sürecinde çıkarılan KHK'ların yargıya taşınamayacağını, yine KHK yoluyla düzeltilebileceğini' söyledi. Bu konudaki görüşünüz nedir?" sorusuna Böke, şu yanıtı verdi:
"1991'de Anayasa Mahkemesinin iki kararı var. Gönül isterdi ki bütün muhalefet partileri ödevlerini bu ciddiyetle yapmış, bizim komisyonumuz gibi bu bilgilerin ışığında açıklama yapıyor olsun. Biz onlara hatırlatalım; 1991'de Anayasa Mahkemesinin verdiği karar, 'Olağanüstü hali aşan düzenlemeler olduğu takdirde KHK'ların anayasal denetlemeye tabi olduğunu' söyler. Bugünün bütün OHAL KHK'ları da bu tanıma çok açık bir biçimde uymaktadır. Dolayısıyla biz, hiç tereddütsüz bunları hukukun gerektirdiği ve izin verdiği şekilde Anayasa Mahkemesine götüreceğiz."