Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, cumhurbaşkanlığı muhabirleriyle gerçekleştirdiği sohbet toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu ve soruları yanıtladı.
ABD-Rusya arasında yaşanan gerilim ve bu durumun yeni bölgesel riskler oluşturup oluşturmadığına yönelik bir soru üzerine Kalın, Ruslar ve Amerikalılar arasında uçuşlar konusunda bir koordinasyon mekanizması bulunduğunu ve bunun amacının da Rus ve Amerikan uçaklarının operasyon yaparken birbirleriyle karşı karşıya gelmemeleri olduğunu anımsattı. Rusya'nın, Amerika'nın Suriye uçağını düşürmesinin ardından bu mekanizmanın durdurulduğunu ilan ettiğini belirten Kalın, "Daha önce de Rusya ile Amerika arasında bu tür gerilimler oldu. Ama o mekanizmaların işletilmesi gerekiyor. Aksi halde başka riskler doğabilir, kazalar olabilir. Kim nerede uçuyor, kim kimin sahasında gibi konulara dikkat edilmezse çok ciddi riskler olabilir. Suriye savaşının geldiği noktayı göstermesi açısından kaygı verici bir durum bu. Bu savaş sürdüğü müddetçe bu sorunlar büyüyerek devam edecek." diye konuştu.
Türkiye'nin Katar'da askeri üs kurmasına yönelik çalışmalara dair soru üzerine Kalın, askeri üsse ilişkin takvimin Genelkurmay Başkanlığının oluşturduğunu ve bu plan çerçevesinde peyderpey hayata geçeceğini söyledi.
İbrahim Kalın, Katar ile yapılan anlaşmanın yeni olmadığına ve 2016'da imzalandığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hep altını çizdik, tekrar vurgulamakta fayda görüyorum, bu üssün amacı herhangi bir üçüncü ülkeye karşı tehdit veya risk oluşturmak değil. Biz Körfez bölgesinin tamamının güvenliği için bunu yapıyoruz. Bir de açıkçası Türkiye'de veya bölgede 'Türk üssünün bölgede ne işi var?' diyenlere de başka ülkelerin Katar başta olmak üzere, birçok Körfez ülkesinde çok ciddi üsleri var. Yani Amerika'nın orada ciddi bir üssü, 9 bin küsur askeri var. BAE'de, Kuveyt'te var. Teknik olarak Suudi Arabistan'da yok ama o civarda bir askeri mevcudiyet söz konusu. İngiltere'nin, Fransa'nın var. Dolayısıyla bu ilk defa olan bir şey değil. Başka ülkelerin yaptığı şeyler, Türkiye yapınca niye böyle büyük bir mesele oluyor? Bazıları için bir hazımsızlık meselesi."
- "Birileri bu süreçte Türk-Arap husumeti yaratmaya çalışıyor"
"Birileri bu süreçte bir Türk-Arap husumeti yaratmaya çalışıyor." ifadesini kullanan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkler ile Arapların arasını tekrar açmaya dönük bir kampanyaya dönüştürmeye çalışıyor. 'Türkiye, Katar'ın yanında duruyor, Türkiye asker gönderiyor.' gibi. Bir kere bu oyuna gelmemek lazım. Bunun maalesef eski bir tarihi var. Yani 'Araplar, Türkleri sırtından hançerledi, İngilizlerle işbirliği yaptı, Osmanlı'ya ihanet etti.' söylemi uzun yıllar Türkler ile Arapların arasını açmak için kullanıldı. Buna tabii malzeme taşıyan yanlış politikalar İttihat Terakki tarafından izlendi. Milliyetçilik akımının çok güçlü olduğu bir dönemde Osmanlı tebaası isyan ediyor. Arnavutlar, Yunanlar, Araplar ediyor diye yola çıkarak böyle bir perspektif geliştirdiler. Ama aslında bu baştan beri olgusal olarak yanlıştı. Şerif Hüseyin isyanı sadece Hicaz bölgesinde meydana gelmiş, çok sınırlı ve tamamen İngilizlerin bir operasyonu olarak hayata geçirilen bir hadisedir."
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, aynı dönemde Yemen, Trablus, Mısır ve Çanakkale'de Türk, Arap, Kürt bütün Osmanlı tebaasının birlikte mücadele ettiğini hatırlatarak, "Dolayısıyla buradan bir Arap ihaneti diye bir şey çıkartmak tarihi gerçeklerle örtüşmüyor. Tabii tersinden bakıldığında da Arapların Türklere karşı uzun bir süre çok ciddi önyargılar taşıdıklarını biliyoruz.' Türkler sırtını Arap-İslam dünyasına döndü, tamamen Batı sisteminin içerisine girdiler, hatta İslam'ı terk ederek gavurlaştılar.' gibi Arap milliyetçiliğinin körüklediği birtakım önyargıların öne çıktığını gördük. Ama hamdolsun Cumhurbaşkanımızın liderliğinin en önemli sonuçlarından birisi bu efsanenin yıkılması oldu." şeklinde konuştu.
Türk, Arap ve diğer Ortadoğu milletlerinin kardeşlik içinde, karşılıklı çıkar ve saygı esasına dayalı olarak birlikte yaşayabileceklerine işaret eden Kalın, "Üs meselesinde de zaman zaman Arap medyasında ve başka mecralarda Türkiye ve Erdoğan karşıtı kampanyaların yapılmaya çalışıldığını görüyoruz. Cumhurbaşkanımızın 'Arap meselesi' olarak anılan konularda ne kadar hassasiyet gösterdiğini, risk aldığını herkes biliyor. Bunun en somut göstergesi Filistin meselesidir. Bizim başka bir gündemimiz olsaydı Cumhurbaşkanımız Filistin meselesinde bu kadar ortaya çıkmaz, bu kadar risk almaz, bu kadar ilkeli bir duruş sergilemezdi. Yani 'one minute' olayını biliyorsunuz. Bunun temelinde Filistin meselesi var." ifadelerini kullandı.
- "Başka bir gündemimiz olsa bu riskleri almazdık"
Kalın, Libya'da kriz olduğunda, Mısır'da Mübarek görevden ayrılıp geçiş süreci yaşandığında Türkiye'nin hep o ülkelerin yanında durduğuna dikkati çekerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Mısır'a yaptığı seyahat sırasında henüz Muhammed Mursi'nin cumhurbaşkanı seçilmediğini anımsattı.
Kalın, "Biz daha o seçimlerden önce, seçimin sonuçlarını kimse bilmiyorken, 'Kim gelirse gelsin biz Mısır halkıyla çalışmaya devam edeceğiz.' dedik. O zaman kredi tahsisleri, anlaşmalar yapıldı. Sonra Mısır'da kanlı bir darbeyle Mursi görevden uzaklaştırıldı. Libya'da aynı şekilde Kaddafi'nin bulunduğu dönemde birçok çağrı yaptık. Beyefendi, Kaddafi'yle ve oğlu Seyfülislam ile görüşerek geçiş sürecini başlatmaları yönünde telkinde bulundu. Yani bizim başka bir gündemimiz olsa bu riskleri almazdık. Dolayısıyla hep Türk-Arap ilişkilerini güçlendirme yönünde adımlar atıldı. Burada da tutumumuz farklı değil." değerlendirmesinde bulundu.
Üs meselesi üzerinden yürütülmeye çalışılan kampanyalara prim vermemek gerektiğini vurgulayan Kalın, şunları kaydetti:
"Ben aklı selim sahibi Arap kitlenin bu iddiaları çok dikkate almadığını görüyorum. Uzun vadede Türk-Arap ilişkilerinin daha da güçleneceği konusunda herkes mutabık. Bu kriz bir şekilde aşılır. Ne kadar sürer, bilemiyorum. 2014 krizi sekiz ay sürmüştü. Büyükelçiler geri çekildi vesaire ama sonunda bir uzlaşı noktasına gelindi. Bu ne kadar sürer bilemiyorum. Fakat şu anda Katar'la ilgili gündeme getirilen bu iddiaların somut verilere dayanmadığı konusunda genel bir kanaat oluşmuş durumda. Amerika'nın, Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin tavrı da bu yönde oldu Fransa'nın, İngiltere'nin açıklamalarına baktığınızda. Bundan sonra BAE ve Suudi Arabistan daha fazla pres yapmak için Katar'a yönelik yeni şeylere yeltenirler mi, bilemiyorum. Umarım böyle bir yola tevessül etmezler. Ama bu kriz aşılır. Türk-Arap, Türk-Suud, Türk-Katar ilişkileri bakidir."
- "15 Temmuz'da açılışı yapılacak"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, 15 Temmuz'un sene-i devriyesi konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın direktifleriyle çok kapsamlı bir çalışma yürütüldüğünü, bir dizi faaliyetin yapılacağını bildirdi.
Kalın, iki anıtın açılacağını, birisinin Külliye'nin hemen dışında yapılmaya başlandığını belirterek, anıtın rahatça ziyaret edilmesiyle ilgili planlamanın da yapıldığını söyledi.
Külliye'nin etrafında 15 Temmuz akşamı 29 şehidin olduğunu, onların anısına bu anıtın yapıldığını anlatan Kalın, "Böylece Külliye'yle bütünleşmiş olacak. Ana hatlarıyla 15 Temmuz direnişini anlatan bir eser olacak." dedi.
Kalın, İstanbul'daki anıtın da Ankara'dakine benzediğini dile getirerek, "İstanbul'daki anıtta Selçuklu geometrisinden faydalanıldı. Geçen cumartesi günü Cumhurbaşkanımızla giderek incelemelerde bulunduk. Boğaza hakim, köprünün hemen Avrupa tarafından gelirken çıkışında yer alacak. Etrafına şehitleri sembolize eden 250 tane selvi dikiliyor, yürüme yolları olacak. Şehitlerin isimleri o kitabelere yazılıyor. Güzel, kapsamlı bir yerleşke oluyor. İnşallah 15 Temmuz'da açılışı yapılacak." diye konuştu.
Görkemli bir tören yapılacağını, ayrıca selalar okunacağını kaydeden Kalın, 15 Temmuz'un ruhuna uygun olarak hem hüzün hem de kahramanlığı birleştiren bir anma etkinliğinin planlandığını anlattı.
Kalın, İstanbul ve Ankara dışındaki diğer illerde ve yurt dışında da anma faaliyetlerinin yapılacağına işaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Meclis'te düzenlenecek özel oturuma da katılacağı bilgisini paylaşan Kalın, "O gün Meclis'te yapılan bir anıtın da açılışı olacak. Külliye'de şehit yakınları ve gaziler için bir resepsiyon yapılması o gün için zor görünüyor. Ancak (Erdoğan) hem Meclis oturumunda hem İstanbul'daki etkinlikte olacak. Hep beraber olacağız. Basın camiası olarak 15 Temmuz konusunu ve o günden bugüne yaşananları iyi işlemeniz önemli." değerlendirmesinde bulundu.
(Sürecek)