İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından TÜBİTAK desteğiyle 2015-2017 yıllarında yürütülen araştırmanın bulgularının yer aldığı "Biz'liğin Aynasından Yansıyanlar - Türkiye Gençliğinde Kimlikler ve Ötekileştirme" isimli kitap, Santralistanbul Kampüsü'nde düzenlenen etkinlikte tanıtıldı.
Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, konuşmasında, yaklaşık 10 yıldır "çocuğun iyi olma hali" üzerine çalıştıklarını belirterek, bu süreçte kendilerini ötekileştirme mevzusuna iten noktanın, bazı çocukların, "öteki" diye tanımlanan insanların çocuklarını "çocuk" olarak bile değerlendirmemesi olduğunu söyledi.
Semerci, "Bir insanın kendi çocuğuna göz bebeği olarak bakarken, nasıl oluyor da başkasının çocuğuna bu kadar gözünü kapayarak, onu çocuk olarak görmeyeceği bir noktada formüle edebiliyordu? Ekibimizin bütün derdi şuydu; 'Bunu anlayabilir miyiz?', 'Ne tür çalışmalar yaparak bunu ortaya çıkarabiliriz?' Bu sorularla bu çalışmayı başlattık." dedi.
TÜBİTAK desteğiyle yürütülen proje kapsamında 3 yıllık bir zaman diliminde disiplinler arası bir çalışma ortaya koyduklarını dile getiren Semerci, araştırmanın, "Adil, adaletli bir toplumda nasıl yaşayabiliriz?" temel sorusu çerçevesinde şekillendiğini vurguladı.
Araştırma kapsamında, 2015'in yaz ve sonbahar aylarında 37 gençle görüşüldüğünü, derinlemesine analizlerin ise Mart-Nisan 2016'da 5 ayrı kimlik grubundan gençlerle odak gruplar halinde yapıldığını belirten Semerci, hem derinlemesine görüşmeler hem de odak grupların kendi başlarına analiz edildiğini anlattı. Semerci, niceliksel çalışma çerçevesinde ise Nisan-Mayıs 2017'de 18 ilde 18-29 yaş aralığındaki gençleri temsil eden bin 224 gençle yüz yüze anketler yapıldığını kaydetti.
Semerci, "Araştırmada en çok karşılaştığımız şey, gençler aynı Türkiye'de yaşamıyor. Farklı farklı Türkiyeler var. Bu, bütün değerlerini belirliyor. Hayal ettikleri toplum çok farklı gerçeklikler üzerine inşa ediliyor. Bu çok temel bir nokta." diye konuştu.
- Tiyatro ve benzeri etkinlikler ötekileştirme algısını azaltıyor
Araştırmada, gençlere, kendi gruplarına en uzak hissettikleri grupla ne kadar "temas" içerisinde olduklarını anlamak için bir dizi soru sorduklarını belirten Semerci, şu bilgileri verdi:
"Gençlerin yüzde 22'si mahallede bu grubun mensuplarıyla karşılaştığını söylerken, okulda karşılaşanların oranı yüzde 19 oldu. Yüzde 11'lik bir kesim, diğer grup mensuplarıyla çarşıda-pazarda karşılaşıp sohbet ettiğini belirtirken, yakın arkadaş olduğunu söyleyenlerin oranı da yüzde 11'de kaldı. Bu gruptan birisine misafirliğe gidenlerin oranıysa yüzde 10. Dolayısıyla gençlerin diğer grup mensuplarıyla 'temas' oranlarının çok da yüksek olmadığı görüldü. Toplumdaki sosyal gruplar arasındaki farkları anlamaya yönelik olarak gençlerin diğer grup üyeleriyle 'sosyal mesafeleri' ölçülmeye çalışıldı. Gençlerin yüzde 90'ı 'kızlarının diğer gruptan birisiyle evlenmesini' kabul etmeyeceğini söylerken, çocuklarının çocuklarıyla arkadaşlık etmesini istemeyenlerin oranı yüzde 84. Yine yüzde 84'lük bir kesim diğer grup üyeleriyle iş yapmayacağını belirtti. Komşu olarak istemeyenlerin oranı, o gruptan birini işe almayı düşünmeyenlerin oranıyla benzer şekilde yüzde 80. Bu rakamlar da bize gençler arasında 'sosyal mesafe'nin yüksek olduğunu gösteriyor."
Katılımcıların kimliklerinin belirtilmediği araştırmanın sonucunda elde edilen bulgular ise şöyle:
"Gençlerin kendi gruplarının üstünlüğüne duydukları inanç arttıkça diğer gruplara karşı ötekileştirme algıları yükseliyor. Tiyatro ve benzeri etkinliklerde bulunan gençler, diğer gençlere kıyasla daha az ötekileştirme algılarına sahipler. Siyasal katılımın oy verme, siyasi partilere üyelik gibi geleneksel yöntemleri ötekileştirme tutumlarını artırıyor. Gençlerin sahip oldukları kimlikle daha fazla özdeşleşmeleri, daha fazla ötekileştirme tutumları göstermelerine yol açıyor. Diğeriyle kurulan temas, ötekileştirme tutumlarını azaltıyor."