Erbaş, Kamu Başdenetçiliği Kurumunca (KDK) kurumun hizmet binasında düzenlenen "Din Eğitimi ve İlahiyat Lisans Tamamlama (İLİTAM) Çalıştayı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de dini hayat ve din eğitimi açısından yakın tarih boyunca farklı ve zorlu süreçlerin yaşandığını belirtti.
İlahiyat açık öğretim lisans eğitiminin büyük oranda ülkede yaşanan birtakım süreçlerin etkisiyle ortaya çıktığını kaydeden Erbaş, bu süreçte ilahiyat fakültelerinin kontenjanlarının azaltıldığını, toplumun önemli bir kesiminin katsayı uygulaması nedeniyle imam hatip lisesi mezunlarının farklı bölümleri tercih etmelerinin engellendiğini ve lisans eğitiminden mahrum bırakıldığını hatırlattı.
Erbaş, ön lisans mezunlarındaki artış ve dikey geçiş sınavı ile örgün eğitime geçişteki yığılma sebebiyle İLİTAM programının bir ihtiyaç olarak gündeme geldiğini anlatarak, şöyle devam etti:
"Din eğitimi açısından sıkıntılı dönemler geride kalmış, mağduriyetler giderilmiş, dini yükseköğretim yapan fakültelerin sayısı 105 olmuştur. Bu fakültelerin 2018 yılı kayıt kontenjanı 18 bini aşmış durumdadır. Bunun yanı sıra İLİTAM konusunun yani uzaktan eğitim imkanının ve tercihinin imkansızlıklar nedeniyle öğrenim çağında istediği eğitimi alamayanlara fırsat sunması, eğitim mekanı, eğitimci, konaklama ve ulaşım giderlerinden tasarruf ettirerek eğitim maliyetlerini düşürmesi, öğrenmenin sorumluluğunu büyük oranda bireye yükleyerek bireyselleştirilmiş eğitime olanak sağlaması, mevcut eğitim ortamına sıcak bakmayanlara alternatif olması ve benzeri önemli sebepleri vardır. Ayrıca İLİTAM programları, özellikle Diyanet personeline dini yükseköğretim düzeylerini yükseltme imkanı sunmaktadır."
- "Örgün eğitime göre ciddi dezavantajlar taşıyor"
Ansiklopedik bilgiye dayalı uzaktan eğitim modelinde, olayları derinliğine anlama, analiz ve eleştirel düşünme, müzakere ve problem çözme gibi imkanların biraz zayıf olduğuna dikkati çeken Erbaş, İLİTAM'ın hoca-öğrenci ilişkisi, yeteneklerin geliştirilmesi, gelişimin gözlemlenmesi, modelleme, bilgiyi üretme, kullanma ve geliştirme düzeyinin görülememesi gibi pek çok açıdan örgün eğitime göre ciddi dezavantajlar taşıdığını vurguladı.
Erbaş, Kur'an-ı Kerim ve Arapça gibi derslerdeki yeterlilik düzeyinin önemli bir sorun olduğunu dile getirerek, "Öğrencilerin bir kısmının ekonomik sebepler, kolay eğitim ve benzeri nedenlerle başarılı ve akademik düzeyleri yüksek olsa dahi diploma karşılıkları ve kazanımları eşit olduğu için örgün eğitim yerine İLİTAM'ları tercih etmeleri, örgün eğitim kurumlarına daha yetersiz seviyede olanların gitmelerine neden olacak, bu ise dini yükseköğretimde nitelik ve kalite sorununu daha derin, kapsamlı ve çok boyutlu bir hale getirecektir." değerlendirmesinde bulundu.
Bu durumun lise eğitimini de dışardan tamamlama düşüncesini öne çıkaracağını dile getiren Erbaş, böylece hayatında sınavlar dışında sıra, masa ve sınıf ortamı görmeyen bireylerin din görevlisi, öğretmen ve akademisyen olmalarının yanı sıra doğru metodoloji ve sahih dini bilgi açısından risk taşıyan yapılara daha fazla maruz kalmasına açık hale getirileceğini ifade etti.
- "Din eğitim alanı köreltildi"
Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç da Türkiye'de belli dönemlerde önemli olayların yaşandığını belirterek, ülkede bir dönem baskıların uygulandığını ve din eğitimi alanının köreltildiğini ifade etti.
Türkiye'de şu an din eğitimi konusunda geniş bir alan bulunduğuna işaret eden Malkoç, bu alanın nasıl değerlendirileceğine ilişkin getirilecek çözümlerin sadece Türkiye'yi ilgilendirmediğini vurguladı.
Malkoç, Diyanet İşleri Başkanlığının dünyanın birçok yerinde temsilciliği ve personelinin bulunduğunu anımsatarak, şunları söyledi:
"FETÖ veya Adnan Oktar gibi gruplar var. Bunlar basına yansıyan gruplar ama yansımayan benzer çok grup var. Eğer bu alanda görevliler üzerine düşeni yapmazsa, ilerde çok daha farklı gruplar ortaya çıkacak. Evet, FETÖ terör örgütünün mensuplarını yargılıyoruz. Türk adaleti onlara hak ettiği cezayı verecek ama bu olay sadece bir kriminal bir olay veya Türkiye'nin güvenliği olayı değil. Bunların dini alanda yaptığı tahribatı nasıl çözeceğiz veyahutta benzerlerinin alan bulmaması için üzerimize düşen sorumluluklarımız ne? Toplumda bu konuda öncülük yapacak insanlar, hocalarımız, kanaat önderleri nasıl yetişecek? Bunları hep beraber sizlerden dinleyeceğiz."
Çalıştayın rapor haline dönüştürüleceğini belirten Malkoç, ardından sonuçların hem TBMM Başkanlığı hem de Cumhurbaşkanlığı kurulları ile Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı nezdinde takibini yapacaklarını bildirdi. Malkoç, "Türkiye din eğitimi alanında yüzlerce yıllık bir birikime sahip." ifadesini kullandı.
Çalıştaya eski Devlet Bakanı ve Diyanet İşleri Başkanı Mustafa Said Yazıcıoğlu ile Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ramazan Muslu da katıldı.