Koç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yarın Uluslararası Anadil Günü'nün kutlanacağını belirterek, bir dilin kullanım alanlarının daralarak iletişim işlevinin ortadan kalkması ve o dili konuşan kişi kalmamasının dil ölümü olduğunu söyledi.
Bu durumun, ekonomik fırsatlar, değişimler, endüstrileşme, çalışma modelleri, göçmen iş gücü, göç, resmi dil politikaları, ayrımcılık, savaş gibi nedenlerden kaynaklandığını ifade eden Koç, Asya ve Balkanlar'da yayılmacı politika güden Çarlık Rusyası'nın politikalarının, Rusçanın bölgede egemen bir konuma gelmesini sağladığını ve diğer dillerin yok olma süreçlerini hızlandırdığını anlattı.
Koç, pek çok Türk dilinin tehlike altına girdiğini dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Coğrafya bakımından çeşitli farklılıklar olmakla birlikte dünya dillerinin birçoğu bulundukları bölgede azınlık konumundaki dil toplulukları tarafından konuşulmaktadır ve tehlike altındadır. 7 milyarlık dünya nüfusunun neredeyse yarısı, toplamda 15 farklı dil konuşurken geri kalan diller 10 binden az konuşura sahiptir. Öte yandan İngilizce, bugün Birleşmiş Milletlerce tanınan 193 ulusal devletin 60'ından çoğunun başta ya da resmi dilidir. Dünyada bugün bulunan yaklaşık 7 bin kadar dilin en az yarısı, belki de daha çoğu bu yüzyılda ortadan kalkacak. UNESCO'nun öncülüğünde başlatılan Tehlikedeki Diller Programı'na bu yüzyılda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan diller arasında Türk dil ve lehçeleri ile Türkiye'deki diller de bulunuyor.
UNESCO'nun bu program kapsamında hazırladığı Dünya Tehlikedeki Diller Atlasına göre 50'ye yakın Türk dil ve lehçesi ile Türkiye'deki 15 dil tehlike altında. Kapadokya Yunancası, Mlahso, Ubıhça Türkiye'de bu yüzyılda ölen dillerden. UNESCO'ya göre farklı tehlike seviyelerinde olmakla birlikte Abazaca, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Çingene dilleri, Süryaniceye benzeyen Suret, Anadolu'da konuşulan Ermenice, Gagavuzca, Türkiyeli Yahudilerin dili olan Ladino, Süryanice ve Siirt'te konuşulan Hertevin, Abhazca, Adige, Kabar-Çerkes dilleri ve Zazaca gibi diller, Anadolu'da tehlike altında olan dillerden."
Dil bilimcilerin tarihi verilerden yola çıkarak 6 bin civarında dilin öldüğünü savunduklarını aktaran Koç, kesin bir rakam söylemenin zor olduğuna değindi.
Akadça, Ugarca, eski İbranice, Aramice, eski Mısırca ve eski Grekçenin diyalektleri ölen yazı dillerinden bazıları olduğunu ifade eden Koç, "Herhangi bir dil ailesine mensubiyeti tartışmalı olan bilinen en eski yazı dili Sümerce de tarihin karanlık sayfalarına gömülmüş bir dildir. Bilinen ilk yazı dilinin de 'ölü' bir dil olarak karşımıza çıkması 'dil ölümlerinin' ne derecede yaygın olduğuna işaret eden önemli bir örnektir." diye konuştu.
Dillerin canlandırılmasının çoğu zaman romantik bir çabadan öteye geçemeyeceğine işaret eden Koç, sosyal hayatta işlevini kaybetmiş bir dile saha çalışmaları aracılığıyla yeni işlevlerin yüklenmesinin mümkün olmadığını vurguladı.
- "UNESCO'nun Türkiye'deki diller ile ilgili herhangi bir programı bulunmuyor"
Son yıllarda dillerin yeniden canlandırılmasıyla ilgili dilbilimcilerce birçok çalışma gerçekleştirildiğine işaret eden Koç, şunları kaydetti:
"Özellikle tehlikedeki dillere yönelik canlandırma çalışmalarında verilen İbranice örneği verilir. Aynı zamanda bu dil çeşitli çevrelerce bir din dili olarak da devam etmiştir. Ancak bazı bölgelerde ana dili olarak kullanımı ortadan kalmıştır. Ayrıca dünyadaki birçok dilin İbranice örneğinde olduğu gibi politik bir güç olarak doğma olanağı sınırlıdır. Tehlikedeki dillerin canlandırılması ile ilgili altı faktörün özellikle önem taşımaktadır. Buna göre tehlikedeki dil, eğer konuşurları baskın toplum içinde prestijlerini artırırsa,konuşurları baskın toplum içinde zenginliklerini artırırsa, eğer konuşurları baskın toplum gözünde meşru güçlerini artırırsa, konuşurları eğitim sisteminde güçlü bir varlığa kavuşursa, konuşurları dillerini yazabiliyorsa, konuşurlar dijital teknolojiyi kullanabiliyorsa gelişecektir. Dikkat edilirse bu altı faktörün birçoğu dil topluluğunun sosyo-ekonomik durumlarına göre şekillenecektir."
Dil ölümlerinde bahsedilen ekonomik faktörlerin dillerin canlandırılmasında etkisinin büyük olduğuna dikkati çeken Koç, canlandırma çalışmalarının ciddi bir maliyet gerektirdiğini, UNESCO'nun Türkiye'deki dillerle ilgili herhangi bir programı bulunmadığını anlattı.
- "Dil çeşitliliği kültür çeşitliliğinin de bir göstergesidir"
Bir Gal atasözünde "Dilsiz bir millet, kalpsiz bir millettir" denildiğini aktaran Koç, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bir başka deyişle her dil, konuşurlarının ruhunu barındırır ve toplumların ruhlarının korunması herkes için önemli olmalıdır. İnsanın atalarını tanıma isteği evrensel bir istek olup bunun gerçekleşmesi dilin varlığına bağlıdır. Bir dil öldüğünde geçmişle olan bağlar yok olur. Dil çeşitliliği kültür çeşitliliğinin de bir göstergesidir. Dilin ölümü, kültürel ölümün belirtisidir. Bir dilin ölmesiyle bir yaşama biçimi de ortadan kalkar. Yalnızca bilimsel kaygılarla bile olsa dillerin korunması gerekir. Çünkü dil bilimciler, dil yapısına ilişkin kuramlarını yetkinleştirecek ve gelecek öğrenci kuşaklarını dil bilimsel çözümleme alanında yetiştireceklerse, olabildiğince çok sayıda farklı dili incelemeye ihtiyaç duyacaklardır. Dil bilimcilerin çabaları sayesinde Anadolu'da konuşulan ve artık ölü bir dil olan Ubıhça gibi 81 ünsüz ve 3 ünlüden oluşan ses dizeli bir dil ölümüne ramak kala tespit edilebilmiştir."