Erdoğan, El-Cezire'de gündemi değerlendirdi (2)
Erdoğan, El-Cezire'de gündemi değerlendirdi (2)

Oluşturma Tarihi: 2015-10-03 00:47:56

Güncelleme Tarihi: 2015-10-03 00:47:56

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mülteciler konusunda Avrupa Birliği'nin (AB) üzerine düşeni şu ana kadar yapmadığını belirterek "Bizler, din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın tüm bu insanlara kapımızı açtık. Onlara 'buraya niye geliyorsunuz?' diye sormadık. Onları kabul etmek, bizim insani, İslami ve vicdani görevimiz. Görevimizi yaptık, bundan sonra da yapacağız" diye konuştu.

Erdoğan, El-Cezire Arapça kanalında Mahmud Murad'ın gündeme ilişkin soruları yanıtlayarak, değerlendirmelerde bulundu.

Mültecilerle ilgili soruyu yanıtlayan Erdoğan, "Avrupa Birliği şu ana kadar üzerine düşeni yapmadı. Akdeniz'de, Ege'de insanlar hayatlarını kaybedince; çocuklar, kadınların da aralarında olduğu bu insanların naaşları sahillere vurunca, artık bazı şeyleri görmeye başladılar diye düşünüyorum" dedi.

Türk Sahil Güvenlik birimlerinin, bu yıl itibarıyla içinde bulunduğumuz bu aya kadar, denizden kurtardığı insan sayısının 60 bini bulduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Biz çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ben her şeye rağmen, AB'nin bu meselenin farkına varmış olmasını olumlu gelişme olarak görüyorum. Geçenlerde bu konuda Şansölye Merkel ile de bir telefon görüşmemiz oldu; kendisiyle bu konuyu değerlendirdik. Fakat söyledikleri şey tabii yine şu: Tüm Avrupa olarak herhalde 800 bin civarında mülteciyi ağırlamak durumunda kalabileceklerinden söz ediyorlar. Oysa Türkiye olarak biz tek başımıza, halihazırda 2 milyon mülteciyi almış durumdayız, farkımız bu. Yapmış olduğumuz harcamaya bakarsanız, şu ana kadar 7,5 milyar doları aşmış vaziyette. Böyle bir konumdayız.

Bize gelen yardıma baktığınız zaman, yardım 419 milyon dolar. Durum böyle olduğundan dolayıdır ki Birleşmiş Milletler'e, Avrupalı dostlarımıza bu konuda serzenişlerimizi iletmemiz son derece doğal. Temenni ederim ki onlar da bunları değerlendirmeye alıp mültecilerle ilgili adımları atarlar; tren rayları üzerinde insanların ölüme terk edilmesine, insanların denizlerde boğulmasına seyirci kalmazlar."

- AB'den Türk vatandaşlarına vizesiz dolaşım hakkı iddiaları

Erdoğan, Times gazetesinde çıkan bir haberde, Türkiye'nin mültecileri kendi topraklarında ağırlama karşılığında AB'den Türk vatandaşları için vizesiz serbest dolaşım hakkı alacağı yönündeki iddialar hatırlatıldığında, "Bu dedikodular gerçeği yansıtmıyor elbette. Tamamen uydurma iddialar. Bizler, din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın tüm bu insanlara kapımızı açtık. Onlara 'buraya niye geliyorsunuz?' diye sormadık. Onları kabul etmek, bizim insani, İslami ve vicdani görevimiz. Görevimizi yaptık, bundan sonra da yapacağız. Biz kapılarımızı hala kapatmıyoruz, geleni yine alıyoruz" ifadelerini kullandı.

Gelenler için tüm sosyal donatı alanlarının güçlendirildiğine değinen Erdoğan, "Eğitimdi, hastaneydi, her türlü hizmeti de sağlıyoruz. Mesela şu anda çocuklara eğitim veriyoruz. Buna büyük önem atfediyoruz. Onları nasıl daha rahat ettirebiliriz, bunun gayreti içerisindeyiz. Bu insanlar sadece kamplardaki çadırlarımızda, konteyner kentlerde yaşamıyorlar. Türkiye'nin dört bir yanında ağırlanıyorlar. İmkânı olanlar kendi imkânlarıyla, maalesef imkânsızlık içerisinde olanlar ise değişik dernek ve vakıfların yardımıyla ülkenin her yanında bulunuyorlar. Türkiye tüm bunları tek başına yapıyor. Kamplarımız noktasında, gelip gören tüm dostların tespiti şudur: 'Dünyada en iyi barınma merkezi bu kamplardır' diyorlar. Bunu başardık ve daha da iyisini yapmaya devam ediyoruz" diye konuştu.

Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:

"Bizim o tür bir pazarlığa girme niyetimiz yok. Biz Avrupalılara hep şunu söylüyoruz: Biz gönlümüzü, kapımızı insan oldukları için bu insanlara nasıl açıyorsak, aynı şeyi sizin de yapmanız lazım. Yani Avrupalılar olarak siz de, ölümden kaçan, yaşam mücadelesi veren, yaşama hakkını arayan bu insanlara kapılarınızı açmanız lazım. Çünkü bu insanlar yaşama haklarını korumanın gayreti içerisindeler. Bu çiftte standart nedir? 'Bana gelmesin, Türkiye'ye gitsin, bedelini Türkiye ödesin' Böyle bir anlayış olabilir mi? Türkiye burada elinden geleni yapıyor, yapacak. Bunları Avrupa ülkelerine bakarak, onlardan bir şey umarak da yapmadık.

Avrupa, sadece o yavrunun denizden sahile vuran o cesedini gördükten sonra mı uyandı? O ana kadar bunlar neredeydi? O ana kadar da yine Türkiye'de 1 milyon 700 bine yakın Suriyeli vardı. Burada sorun, Batı'nın yaklaşım tarzının kötü olmasında. Böyle bir yaklaşım tarzı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine de ters. Bunlar İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nden bahsediyorlar ama uygulamaya gelince de maalesef uygulamıyorlar. Yaşanan olaylarda bunu çok açık, net olarak gördük. Türkiye bu olaylar karşısında nasıl tedbirlerini almışsa, nasıl her türlü tedbiri geliştirdiyse, Batılı ülkeler de aynı şekilde gerekli tedbiri almalı ve yapılması gereken neyse yapmalı. Söyleyeceğim budur. Bizim pazarlık gibi derdimiz yok.

Avrupa Birliği'ne pazarlığa gitmiyorum. Ben normal, rutin ziyaretimi yapacağım. Fakat orada tabii ki Suriye konusu da gündeme gelecektir. Bu konularda da düşüncelerimiz onlara çok açık, net söyleriz."

- İsrail'in Kudüs'te Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlalleri

İsrail'in Kudüs'te Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlallerine ilişkin soruyu Erdoğan şöyle yanıtladı:

Her şeyden önce, İsrail'i samimi bulmuyorum. İsrail dürüst değil. Mescid-i Aksa olayında, biliyorsunuz, geçmişte birçok deneyimler yaşandı. İsrail, samimi ve dürüst olmadığı gibi, bu defa çok daha sinsice hareket ediyor. Kudüs, her üç semavi din için de kutsal bir mekan. İsrail'in, kalkıp da Müslümanları oradan tamamen dışlamak, Müslümanların oradaki ibadet haklarını ellerinden almak gibi bir hakkı olamaz.

Mescid-i Aksa ve Kudüs aslında sadece Müslümanların meselesi değildir. Bana göre Hristiyanların da sorunudur. Orayla ilgili Hristiyanların da gerekli adımları atması gerekir diye düşünüyorum. Bu noktada Museviler de maalesef bütün bu yapılan haksızlıklara karşı seyirci kalıyorlar. Şunu çok açık, net söylüyorum: İsrail yönetimi, burada yaptıklarıyla insan hakları noktasında bir suç işlediğini bilmelidir. İsrail, Filistin'e karşı bundan önce işlediği yüzlerce suça, bu son yaptıklarıyla bir başkasını, bir yenisini daha ekliyor."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kudüs olayı, Mescid-i Aksa olayı tüm İslam dünyasına karşı işlenen bir suçtur" değerlendirmesinde bulunarak, şu ifadeleri kullandı:

"Bu olay sadece bir Filistin meselesi değildir; onun üzerinde bir konudur. Bu hepimizi yaralamaktadır. Onun için de İsrail yönetiminin bunu çok daha farklı bir şekilde değerlendirmesi lazım. Bana göre İsrail yönetimi kesinlikle ciddi manada ateşle oynuyor. Bunun bedeli farklı yerlerde farklı şekilde tecelli eder. Çünkü yapılanların karşısında dayanan insanlar da bir yere kadar buna dayanacaklar, ondan sonra bunun farklı getirisi, farklı götürüsü olur. Bunu iyi düşünmeleri lazım, maalesef bunu düşünmüyorlar.

Ben kısa bir süre önce İsrail Parlamentosundaki bazı Filistinli milletvekilleriyle de görüşmem oldu, onlarla da bu konuları görüştük. Tabii onlar da bu sıkıntıların ne boyutta olduğunu benimle paylaştılar ve bizler de tabii sonuna kadar bu işin arkasında olacağımızı kendilerine söyledik. Ben birçok dünya lideriyle de bunları paylaştım, paylaşmaya devam ediyorum."

Gelişmeler konusunda Suud Kralı Salman bin Abdülaziz ve Ürdün Kralı ile de görüştüğünü anımsatan Erdoğan, "Aynı hassasiyet içerisinde olduklarını gördüm. Zaten özellikle Katar Emiri Sayın Temim kardeşimle yaptığımız bayramın birinci günkü görüşmede de bunu yine bu meseleyi etraflıca ele aldık. Tabii ki elimizden ne geliyorsa sonuna kadar yapacağız ama hatırlarsanız, biz bir Mavi Marmara olayı yaşadık. Mavi Marmara olayında bizim 10 tane kardeşimizi şehit ettiler. Kimler? Uluslararası sularda bunu yaptılar. Daha sonra Sayın Obama'nın da devreye girmesiyle birlikte benim kendilerine üç maddelik bir teklifim oldu. Dedim ki; Bir, özür dileyecekler, iki tazminatı ödeyecekler, üç Filistinlilere uygulanan ambargoyu kaldıracaklar. Tabii 2013'deki bu özür, Sayın Obama'nın da devreye girmesiyle oldu, özür dilediler" dedi.

İsrail'in tazminatı ödemediğine ve Filistin'e ambargoyu kaldırmadığına işaret eden Erdoğan, "Biliyorsunuz ambargo hala devam ediyor. Bu arada Gazze'yi zaman zaman bombalamaya da, devamlı bombalıyorlar. Daha da tehlikelisi ve üzücü olanı, Mısır yönetiminin Gazze'deki tünellere tuzlu su basması. Bu ne yazık ki Gazzelilerin geçim kanallarının, geçim yollarının kapanması demek. Tüm bunlar ciddi bir tehlike. Müslümanın Müslümana karşı ne tür tavır içerisine girdiğini göstermesi bakımından da bu manidar. Tabii İslam dünyasının da bunu çok iyi değerlendirmesi lazım. Ben Filistinli kardeşlerimin tespitini çok yerinde buluyorum: Araplar, özellikle de Arap Ligi ne yazık ki bu noktada üzerine düşen görevi hiçbir zaman yapmamıştır, hala da yapmıyor. Arap Ligi, birkaç ülkeyi bir kenara koyacak olursak, genel itibarıyla Mısır'la aynı tutumu paylaşıyor. Ancak Mısır yönetiminin tutumu adil değildir, adil olmadığını biz bu konuda görüyoruz. Eğer adil olsaydı Gazze'deki kardeşlerini, Filistinli kardeşlerini yalnız bırakmazdı ama neticede yalnız bıraktı" ifadelerini kullandı.

(Sürecek)