Erdoğan, El-Cezire Arapça televizyonunda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mursi'nin darbe ile görevinden uzaklaştırılmasıyla ilgili, "Ben şahsen bu makamda biri olarak, Mursi'ye ve arkadaşlarına karşı yapılan bu adaletsizlik giderilmediği sürece, bir normalleşme süreci olacağına inanmıyorum" değerlendirmesini yaptı. Şu anda bulunduğu cumhurbaşkanlığı makamının bunu gerektirdiğini belirten Erdoğan, "Çünkü ben demokratik bir ülkenin Cumhurbaşkanıyım, halkın oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanıyım. Demokrasi, darbeyi ve darbeciliği reddeder. Oysa şu anda Mısır'ın başında bir darbeci vardır" dedi.
- "Bildiğim Mursi, iddianamelerinde ortaya koydukları Mursi değildir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Üstelik bu darbeci, halkın oylarıyla, yüzde 52 oy alarak seçilmiş olan, kabinesinde de Milli Savunma Bakanı olduğu Mursi'yi devirmiştir. Bunu neyle yapmıştır? Silahla yapmıştır. Sayın Mursi hakkında uydurulan iddianameler, -dışarıdan takip ettiğimiz, gördüğümüz kadarıyla- bizleri ikna etmiyor. Şahsen ben ikna olmuyorum. Çünkü benim tanıdığım, bildiğim Mursi, bunların iddianamelerinde ortaya koydukları Mursi değildir. İşte Katar'la münasebetlerle ilgili olarak da bazı şeyler ileri sürüyorlar. Ama Katarlı dostlarımla öyle bir şey olmadığını, iddiaların uydurma olduğunu söylüyorlar. Şu anda bakın Mısır'da 2 bine yakın tutuklu idama mahkum edilmiş durumda. Batı idama karşı olduğunu söylüyor. Peki, ey Batı, madem idama karşısınız idamı ülkesinde uygulama konumunda olan veya uygulamanın arifesinde olan Mısır'a karşı niye sesiniz çıkmıyor? Bana göre Batı sınıfta kalmıştır ve bu konuyla ilgili Batı üzerine düşeni yapmamıştır, yapmamaktadır."
- "ABD de bu konuda sınıfta kalmıştır"
ABD'nin, Mısır'daki darbeyle ilgili tutumunu eleştiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Aynı şekilde çok açık, net söylüyorum, ABD de bu konuda sınıfta kalmıştır. Niye? Çünkü böyle bir adımın atılmasına Amerika müsaade etmemesi gerekirdi, o da bu konuda tavrını koyması lazımdı. Şimdi bizler demokrasiye inanıyorsak, demokrasiyi gerçekten savunuyorsak, bunun gereğini hep birlikte yapmalıyız. Ama ben buraya biraz bir şeyler satacağım diye olayı düşünürsek ve buradan işte satıp dolarlar alacağız diye bunu düşünürsek, o zaman bu dünyada biz adaleti tesis edemeyiz. Bizim derdimiz adaleti nasıl tesis edeceğiz ve o toplumun içindeki barışı nasıl tesis edeceğiz? O insanların iradesinin karşılığını bulduğu siyaseti nasıl getireceğiz? Şimdi sıkıntı burada. Bizim Mısır'ın halkıyla hiçbir sorunumuz yok, Mısır halkı bizim kardeşlerimiz, ama orada yönetim noktasında sıkıntı var. Burada ben zaten arkadaşlarıma söylüyorum, yani alt düzeydeki görüşmelerde filan asla benim söyleyecek bir şeyim yok, ama ben Cumhurbaşkanlığı düzeyinde asla böyle bir normalleşmeye taraftar değilim."
- Türkiye'nin terör örgütü PKK'ya yönelik sınır ötesi operasyonları
Erdoğan, Türkiye'nin, terör örgütü PKK'ya yönelik Kuzey Irak'a düzenlediği sınır ötesi operasyonlarla ilgili olarak, "Çok samimi olarak, çok rahat olarak şunu söylüyorum: Bir ülke, kendi topraklarında komşu ülkeyi tehdit eden teröristleri barındırıyorsa, her an bu tür operasyonlarla karşı karşıya kalabilir" şeklinde konuştu.
"Irak merkezi yönetiminin kendi topraklarında barındırdığı bu teröristleri öncelikle kendi ülkesinden çıkarması, oradan onları temizlemesi lazım" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Önce bunun bize cevabını vermeleri lazım. Biz bunu yıllarca kendilerine söyledik. 'Bakın bu teröristler sizin sınırlarınızın içerisinde yaşıyor, bunlara karşı gerekli mücadeleyi verin' dedik. O zaman bize 'Bunları beraber yapalım' diyorlardı, şimdi ne oldu da bunu farklı bir yere çekiyorlar?" dedi.
Erdoğan şöyle devam etti:
"Kuzey Irak yönetiminin kaldı ki, Kuzey Irak'taki yönetim bizim bu yaptıklarımız noktasında öyle pek de rahatsız değil. Çünkü bu gelişmelerden onlar da rahatsız. Çünkü bu teröristler onları da sıkıntıya düşürüyor. Şimdi teröre karşı dünyada hep birlikte mücadele etmeyecek miyiz? Bu benim de sorunum, Irak'ın da sorunu. Biz bu arada Irak'a iyilik yapmış oluyoruz, çünkü böyle bir terör pisliğinden onları kurtarmış oluyoruz.
Bakın DAEŞ geldi, Irak'a geldi, girdi değil mi? Nerede merkezi yönetim? Musul'un durumu ortada, Anbar'ın durumu ortada. Nerede merkezi yönetim?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak yönetiminin, DAEŞ hedeflerini vurmakla ilgili Rusya'dan gelebilecek bir öneriye açık olduğunu bildirmesiyle ilgili olarak da şunları söyledi:
"Şimdi bakın, önce bir şeyi bilmeniz lazım. Irak olayında tehdit edilen ülke biziz. Nereden tehdit ediliyoruz? Irak'tan. Şimdi Rusya'yla bizim aramızda böyle bir sorun yok. Rusya uluslararası hukuktan yola çıkıyor; 'Eğer herhangi bir ülke bir ülkeyi kendi içindeki gelişmeler sebebiyle davet ederse, o ülke oraya gidebilir' hükmünden hareket ediyor. Peki bizim ABD'nin oluşturduğu koalisyon güçlerine katılmamızın sebebi ne? Sebebi ,sınırlarımızın tehdit altında olması, Suriye sınırımız tehdit altında olması. Irak'ta da aynı durum olabilir. Yarın belki Irak böyle bir merkezi yönetim olarak davette bulunacak, belki Kuzey Irak Yerel Yönetimi buna benzer bir davette bulunabilir. Bunlar uluslararası hukuk çerçevesinde değerlendirilecek meselelerdir."
- "Biz DAEŞ'i İslam için bir yüz karası olarak görüyoruz"
Türkiye'nin, Beşşar Esed rejimine karşı mevcut tavrını devam ettireceğini belirten Erdoğan şöyle devam etti:
"Şimdi biz oradaki terör örgütlerine yönelik olarak 'Şu iyidir, şu kötüdür' şeklinde bir yaklaşım içinde değiliz. Bizim sadece Özgür Suriye Ordusu ve ılımlı muhalefet dediğimiz gruplarla zaman zaman müşterek çalışmalarımız olmuştur. Bu konuda, Suudi Arabistan'la müşterek çalışmalarımız var, görüşmelerimiz devam ediyor; bundan sonra da yine aynı şekilde olacaktır. Ama burada Esed rejimini kalkıp da bazı yerlerle benzetmeye yönelirsek bu yanlış olur. Esed rejimine karşı bizim tavrımız var, bu tavrımız devam edecektir. Amerika'nın tavrı var, Fransa'nın tavrı var. Bakın en son 'tiran' diye değerlendirdi, ben de Esed'İn devlet terörü estirdiğini söylüyorum, yine öyle değerlendiriyorum. Esed, devlet terörü estirmek suretiyle 300-350 bin vatandaşını, insanını öldürmüş biri. Şimdi biz eğer burada önce durum tespitini doğru yapmazsak, adil yapmazsak neticeye varmamız da mümkün değil.
Biz şimdi doğru olanı söylemeyelim de yani birilerine şirin görünmek için birilerini aldatacak ifadeler mi kullanalım? Yani şimdi mesela Türkiye hakkında uluslararası medyada zaman zaman ciddi tezviratlar yapılıyor, şimdi bunlara da inanlar oluyor. Ama bunu tabii kaynağından kimse öğrenmiyor, sadece o tezvirata bakıyorlar, Türkiye hakkında tezvirattan hareketle hüküm veriyorlar. Örneğin DAEŞ'e bizim yardım ettiğimizi söyleyenler çıktı; oysa böyle bir şey asla söz konusu değil. Tam aksine bizim DAEŞ'le çok ciddi kararlı bir mücadelemiz var. Biz kalkıp da herhangi bir terör örgütüne destek veremeyiz. Biz DAEŞ'i, İslam için bir yüz karası olarak görüyoruz. İslam bir barış dinidir, ama şu anda DAEŞ asla barışla falan alakası yok, kendilerine göre uydurdukları adeta bir dini dayatmaya çalışıyorlar. Bu asla kabul edilemez."
(Sürecek)