GRAFİKLİ ANALİZ - ABD, Türkiye'nin güvenini neden kaybetti?
ABD, Türkiye'nin bekasına kast eden iki terör örgütünü açıktan koruyup güçlendiriyor - Türkiye'nin, ABD'yi PYD/PKK ve FETÖ'ye destek vermekten vazgeçirme çabaları sonuç vermedi - Washington yönetimi, Suriye'de Türkiye ve ılımlı muhaliflere sırtını dönüp PYD/PKK'yı ana müttefiği edindi- PYD/PKK'yı Fırat'ın batısına geçirmeme, Menbiç'ten çıkarma, DEAŞ bitince desteğini kesme, binlerce tırla

Oluşturma Tarihi: 2018-02-14 12:26:15

Güncelleme Tarihi: 2018-02-14 12:26:15

SELEN TEMİZER - ABD, Türkiye'nin bekasını tehdit eden terör örgütleri PYD/PKK ve FETÖ'yü koruyup güçlendirerek, Türkiye'nin güvenini kaybetti. Türkiye'nin eğittiği Suriyeli ılımlı muhaliflere sırtını dönen ABD, Suriye'nin dörtte birini PYD/PKK'ya kazandırdı. ABD, darbe tezgahlayan FETÖ elebaşının hamiliğini üstlenirken, bu örgütün Türkiye'ye yönelik yeni kumpaslarına alet oluyor.

ABD'nin Türkiye'nin güvenini kaybetme süreci, Washington yönetiminin Suriye politikasındaki dönüşümle başladı.

Amerikalı karar alıcılar, terör örgütü DEAŞ ile mücadele üzerinden Suriye'de nüfuz alanı kurma peşine düştü. Bunun için de PYD/PKK'ya yöneldi.

2014'ün sonunda ABD Başkanı Barack Obama yönetiminin desteğiyle Türkiye ve Ürdün'de ılımlı askeri muhaliflere yönelik eğit-donat programının hazırlıkları başladı. Bu sırada ABD, Aynularab'ın (Kobani) DEAŞ'tan kurtarılması için terör örgütü PYD/PKK'ya yoğun hava desteği sağladı.

Aynularab'taki (Kobani) işbirliği, "büyük ortaklık" için ilk adım oldu. Aynularab PYD/PKK'nın eline geçtikten sonra, ABD-PYD/PKK ortaklığının ikinci sahnesi, Tel Ebyad'da yaşandı. Eğit-donat'ın Türkiye ayağının devreye girdiği mayıs 2015'in sonunda PYD/PKK, Tel Ebyad'ı ele geçirerek, işgal alanını genişletmeye başladı.

- Ilımlılara sırt dönüp, PYD/PKK'yı ana müttefik edindi

Ekim 2015'te Obama, ılımlı muhaliflere yönelik eğit-donat programının başarısız olduğunu ve PYD/PKK ile ilişkileri geliştireceklerini duyurdu.

Türkiye'nin tepkisini önlemek için PYD/PKK unsurlarına SDG adı koyarak paravan bir örgütlenme oluşturan ABD'nin Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas, Temmuz 2017'de "SDG oyunu"nu Türkiye'den çekindikleri için icat ettiklerini itiraf etti.

Ankara'nın tüm uyarılarına rağmen, ABD ordusu PYD/PKK'nın büyümesine ve yayılmasına tüm imkanlarıyla yardımcı oldu.

- Fırat'ın batısı ve Menbiç yalanları

ABD, örgütün Fırat Nehri'nin batısına yayılmayacağı sözünü verdi. Ancak sözünde durmayıp örgütü, 2016 yazında nehrin batısına ilerletti. DEAŞ'ın Menbiç'ten çıkartılmasıyla PYD/PKK'nın buradan çekileceği şeklinde Türkiye'ye yeni güvence verdi. Ancak bu güvencesi de boşa çıktı.

Bununla yetinmeyen ABD, Fırat Kalkanı Harekatı'nın dayandığı Menbiç sınırlarında örgütü korumak adına kendi güçlerini konuşlandırdı.

- Örgüte destek için üsler kurup binlerce tır silah verdi

ABD, terör örgütüne desteğini artırmak için Haseke ve Aynularab'ta iki hava üssü kurdu. 10 kadar askeri noktada konuşlandı. Nisan 2016'dan itibaren bu üslere inen kargo uçakları ve kuzey Irak'tan giren binlerce tır, PYD/PKK'ya silah ve mühimmat taşıdı.

Amerikalı yetkililerin PYD/PKK'ya doğrudan yardım yapmadıklarını iddia etmesine rağmen yoğun desteğinin sürmesi, Washington'a güveni hızla azalttı.

Obama'nın görevden ayrılmasıyla Türkiye-ABD arasındaki güven ilişkisinin onarılması için dikkatler Donald Trump yönetimine çevrildi.

- "DEAŞ bitince destek kesilecek" sözü de yalan çıktı

Ocak 2017'de yönetimi devralan Trump, Obama'nın DEAŞ ve PYD/PKK meselelerinden sorumlu ekibini korudu. Amerikan güvenlik bürokrasisi, 2017'de PYD/PKK'nın Rakka ve Deyrizor'daki operasyonlarını yoğun biçimde destekledi.

Suriye'nin doğusundaki Rakka'nın tamamı ile Deyrizor'un doğusu DEAŞ'tan kurtarıldı ancak topraklar PYD/PKK'ya bırakıldı.

ABD, Suriye-Türkiye sınırının yüzde 65'ini, Suriye topraklarının yüzde 25'ten fazlasını PYD/PKK'ya teslim etti.

ABD, Menbiç için olduğu gibi örgütün Rakka'da da kalıcı olmayacağı sözünü verdi. Verilen silahların geri alınacağını açıkladı.

Ancak Trump yönetimi "DEAŞ'ın geri dönüş tehlikesi" söylemine sarılıp yalanlarını sürdürdü.

- PYD/PKK'yı ordulaştırma süreci

ABD, DEAŞ'ın büyük ölçüde ortadan kaldırılmasının ardından PYD/PKK'yı Suriye'nin kuzeyinde kalıcı bir yapıya dönüştürme yoluna girdi.

ABD'nin "sınır güvenliği gücü" ve PYD/PKK'nın "kuzey ordusu" oluşumu dediği yapı, Türkiye ile yeni krizi tetikledi.

Amerikalı yetkililer, ilk olarak AA'nın haberiyle ifşa olan terör ordusu planına dair, içine düştükleri zor durumu izah etmeye çalışan çok sayıda açıklama yaptı.

Fakat ABD yönetiminin, 2019 bütçesinde PYD/PKK'nın ordulaştırmasıyla sonuçlanacak girişimlere 550 milyon dolar ayırdığının ortaya çıkmasıyla Washington'un gerçek niyeti ayan beyan görüldü.

- ABD topraklarında FETÖ "karargahı"

Türkiye'nin stratejik müttefik olarak ABD'ye duyduğu güvene büyük darbe vuran diğer neden, Amerikan yönetiminin FETÖ'yü ısrarla himaye etmesi.

ABD'nin, FETÖ'nün Türkiye'deki 15 Temmuz 2016 darbe girişimine oldukça geç ve düşük dozda tepki vermesi Türk halkının kuşkularını artırmıştı. Darbe sırasında "bekle ve sonuca göre davran" duruşu gösteren ABD'li yetkililer, ancak girişimin başarısız kalacağını anlamalarından sonra seçilmiş hükümete destek demeçleri verebilmişti.

Darbe girişiminin ardından FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in ABD'den iadesiyle ilgili süreç başlatıldı. Türkiye, ABD'ye Gülen hakkında gerekli iade dosyalarını gönderdi. Tüm belgeler paylaşıldı. Gülen'in darbe girişimi nedeniyle geçici tutuklanması talebi de iletildi.

Türkiye ile arasındaki suçluların iadesine ilişkin anlaşmayı hiçe sayan ABD, darbe tezgahlayan FETÖ elebaşını iade etmek bir yana, ifadesine dahi başvurmayarak himaye ettiğini açıkça gösterdi.

- FETÖ'yü Türkiye'ye karşı kullanmaya devam etti

2017'nin sonuna doğru ABD-Türkiye ilişkilerindeki güven bunalımını perçinleyen bir diğer gelişme de New York'taki Mehmet Hakan Atilla davası oldu.

Atilla'yı Halkbank Genel Müdür Yardımcısı görevinde bulunduğu dönemde ABD ziyaretinden Türkiye'ye dönüşü sırasında tutuklayan Amerikalı yetkililer, FETÖ üzerinden Türkiye'yi hedef aldı.

Davanın, başında ortaya atılan iddialar ile gelişimi, ABD'nin FETÖ'yü Türkiye'ye karşı yeniden kullanabileceğini gösterdi.

İş adamı Rıza Sarraf'ın sanıkken ABD'li makamların baskı ve teşvikiyle tanık konumuna geçirilmesi, FETÖ'cü firari komiser yardımcısı Hüseyin Korkmaz'ın davanın en önemli tanıklarından kabul edilmesi FBI'dan 50 bin dolar alması, davanın hakimi Richard Berman'ın FETÖ'yü destekleyen ve Türkiye karşıtı açıklamalarıyla bilinen kimliği, hadisenin FETÖ-ABD işbirliğinin yeni bir ürünü olduğunu netleştirdi.