İhracatçılar olarak Türkiye'deki birçok ürünün ön plana çıkarılmasıyla katma değerin artacağını belirten Mete, "Şanlıurfa'nın Biberi, Rize'nin Çayı, Malatya'nın Kayısısı, Kars'ın Peyniri, Ordu'nun fındığı bunların hepsi birer özel ürün. Bu özel ürünlerimizin hepsi için ayrı ayrı Ar-Ge ve tanıtım faaliyetleri yapılmalı. Marka değeri olan yüksek katma değerli ürün ihracatı için bu çalışmaları yapmamız şart. Yoksa fındık örneğinde olduğu gibi yabanı firmalar bizden aldığı ürünleri katma değerli hale getirerek bizim ürünlerimiz üzerinden dünyadan para kazanmaya devam edecek" diye konuştu.
İhracatta barter sisteminin uygulanmasının ihracatı yüzde 30 seviyelerine kadar yükseleceğini savunan Mete, "Ülkemizin ihtiyacı olan ithal ürünleri ülkeye ihracatçılar olarak biz getirirsek, ticaretinde hızını artırmış oluruz. Türkiye'de ihracat yapan firmalara ithalat önceliğinin tanınması lazım" dedi. Bunun sektörel olarak ayrılabileceğini kaydeden Mete, "Tarımsal ürünleri bizim sektörümüzle ilgili ihracatını yaptıkları ürünleri ithalatına imtiyaz verebilirler. Bizim mal sattığımız ülkelerdeki ithalatçılar paralarını merkez bankasına yatırıyor ve buradan döviz olarak alıyorlar. Merkez Bankası'nda döviz olmadığı zaman onlar parayı yatırmış bile olsalar biz paramızı alamıyoruz. Paranın dönüşü ayları hatta yılları buluyor. Bu da ticareti yavaşlatıyor" dedi. Örnek olarak, Angola'nın ithalata ayda 50 bin dolardan fazla para yollayamadığını belirten Mete, "İhracat yaptığımız ülkeden ithalatı biz yapmalıyız. Bu ülke için riske giren insanın korunması lazım. Bu şekilde hem ithalatçı firmalarımızda ihracatçı firmalara dönüşebilir. Şu an bu sistemin gelmemesi için hiçbir sebep yok. Bu kararın çıkması için gereken güçlü irade şu an mevcut. Kısa vadede ihracatımıza katkısı çok büyük olacak. İhracat bir anda yüzde 30 civarında artış gösterebilir" diye konuştu.