Basın mensupları ile Konfederasyonun binasındaki sohbet toplantısında bir araya gelen Tellioğlu, sektörün sorunları ve çözüm önerilerine ilişkin görüşlerini paylaştı.
Müteahhitlik Hizmet Kanun Tasarısının ilk olarak 20 Mart 1970'de TBMM'ye sunulduğunu hatırlatan Tellioğlu, tasarının gerekçesinde Türkiye'de sektörün mevcut şartlarda çalışmasının mümkün olmadığının ifade edildiğini hatırlattı.
Bugün itibarıyla kendilerinin de çok daha geliştirilmiş bir kanun taslağı hazırladıklarını dile getiren Tellioğlu, kendi taslaklarındaki kanun gerekçesinin de aynı olduğunu söyledi. Bundan sonra yöneticilerin sektörü eleştirme hakları bulunmadığına vurgu yapan Tellioğlu, "Çünkü biz yaklaşık 5 yıldır çok sesli bir şekilde, özellikle Van depreminden sonra, 'Müteahhitlik Hizmet Yasası olmazsa olmaz, yasa olmadan bu sektör adam olmaz' diyoruz" ifadelerini kullandı.
Tellioğlu, bir müteahhidin, bir meskeni birden çok kişiye satmak suretiyle tüketiciyi dolandırıp hapse atılmasına rağmen hala sektörde faaliyet göstermesini hiç kimsenin savunamayacağının altını çizerek, "Bir kişi yaptığı imalattan dolayı ağır kusurlu suç işliyorsa ve bundan dolayı ceza alıyorsa, bu adamın bu meslekte olmaması lazım" değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa'nın tamamında 80 bin müteahhidin iş yaptığını, buna karşın Türkiye'de sektöre her yıl 50 bin yeni katılım olduğunu vurgulayan Tellioğlu, "Sektörde faaliyet gösterenlerin yüzde 25-30'a yakını çürük. Kanunla çürükleri ayıklayarak sektör kontrol altına alınmalı" diye konuştu.
- "12-13 bin kişi mesleki yeterlilik belgesi aldı"
Sektörde çalışanların önemli bir kısmını ilgilendiren mesleki yeterlilik belgesi konusuna da değinen Tellioğlu, konuya ilişkin düzenlemenin geçen yılın mayıs ayında Resmi Gazete'de yayımlandığını anımsattı.
Düzenlemeye göre, mesleki yeterlilik belgesi olmayanların ağır meslek gruplarında çalışamayacağını kaydeden Tellioğlu, uygulamanın sektörde çalışanların daha kalifiye elemanlar olmasına katkı sağlayacağını dile getirdi.
Söz konusu belgeyi alması gereken yaklaşık 1 milyon sektör çalışanı bulunduğunu ve 25 Mayıs'ta anılan çalışanların belgelendirilmesi için verilen sürenin dolacağını belirten Tellioğlu, "Sektörde mesleki yeterlilik belgesi alması gereken 1 milyon kişi var ama şu ana kadar belgelendirilen kişi sayısı 12-13 bin" dedi.
Tellioğlu, belge alma zorunluluğu bulunan sektör çalışanlarının 25 Mayıs'a kadar belgelerini almamaları halinde kişi başına 500'er lira para cezası ödemek zorunda kalacaklarının altını çizerek, "Örneğin bu şekilde tespit edilen 50 kişi var. Hepsine 500'er lira ceza yazılacak. İşverene de 25 bin lira ceza yazılacak ve faaliyeti durdurulacak" ifadelerini kullandı.
Belgelendirilen işçi sayısının yeterli düzeye ulaşamaması halinde belge sahibi işçi bulmanın zorlaşacağı uyarısında bulunan Tellioğlu, bunun da işveren açısından işçi maliyetlerini artıracağını söyledi.
- İmar değişikliklerinin yaratacağı değer artışı
İmar değişikliklerinden kaynaklanacak değer artışından devletin pay almasına olanak sağlayacak düzenlemeye ilişkin de görüşlerini paylaşan Tellioğlu, düzenlemenin amacına uygun ve sonuç alıcı bir şekilde hazırlanmasının önemine değindi.
Düzenlemenin neyi kastettiğinin açıklığa kavuşturulması gerektiğine işaret eden Tellioğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Örneğin bir yerde bin metrekare bir arsa var. Belediye uydurmuş, söz konusu bölgede birine on daire vermiş. Senin de bin metrekare yerin var. Sana da vermiş iki daire. Bir vatandaş olarak soruyorum. Daha önce sana haksızlık yapıldığını düşünüyorsan, sen bu iki daire hakkını on daire hakkına taşımak istiyorsan neden sekiz daire için pay ödeyeceksin. Daha önce o hakkı o adama vermişsin, daha önce belediyeyle o ilişkiyi sağlayamadım diye benim suçum ne?"
Söz konusu artışların sınırının ne olacağının önemli bir unsur olduğunu kaydeden Tellioğlu, ayrıca artışların arsanın bulunduğu yerdeki diğer sakinler açısından kazanımının belirlenmesinin de başka konu olduğunu ifade etti.
- Kentsel dönüşüm
Kentsel dönüşümün de Türkiye'de sağlıklı işlemediğini savunan Tellioğlu, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun'un yeterli bir kanun olmasına karşın belediyeler ve ilgili kamu kuruluşlarının kanunu baypas ettiklerini ve muafiyet haklarına uymadıklarını savundu.
Kanuna göre afet risk alanı ilan edilen bir yerle ilgili tapu harcı ve noter vergisi gibi bedeller alınamayacağını belirten Tellioğlu, "Ama bakıyorsunuz noter vergi alıyor, tapu harç almaya çalışıyor. Belediye de zorla bağış alıyor" ifadesini kullandı.