May, başbakan olarak İskoçya'nın başkenti Edinburgh'a yaptığı ilk ziyareti kapsamında Sturgeon ile resmi konutu Bute House'da görüştü. Görüşmede ikili özellikle Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği'nin (AB) geleceği konusunu ele aldı.
Sturgeon ile yaptığı toplantının ardından gazetecilere açıklamada bulunan İngiltere Başbakanı May, görüşmenin "harika" geçtiğini söyledi.
Görüşmede, Birleşik Krallık'ta geçen ay düzenlenen referandumda sandıktan çıkan AB'den çıkış (Brexit) konusuna değinildiğini belirten May, ülke için en iyi olan anlaşmayı elde etme kapsamındaki seçeneklere odaklandıklarını kaydetti.
İskoçya'nın kendisi için çok önemli olduğunu dile getiren May, "Nicola Sturgeon ile önümüzdeki AB müzakerelerini görüştük. İskoç hükümetinin bu müzakerelere tamamıyla dahil olmasını istiyorum. Birleşik Krallık için mümkün olan en iyi anlaşmayı sağlamak istiyorum." dedi.
İskoçya'nın çıkarları çerçevesinde tüm seçenekleri değerlendirmek istediğini aktaran İngiliz lider, ülkesinin AB'den çıkış müzakerelerini başlatacak Lizbon Antlaşması'nın 50. maddesinin ise Birleşik Krallık genelinde bir yaklaşım sağlanana dek yürürlüğe koyulmayacağını söyledi. May, "Daha önceden de söylediğim gibi, Birleşik Krallık'ın müzakerelere yönelik yaklaşımı ve hedefleri olana kadar, 50. maddeyi devreye sokmayacağım. 50. Maddeyi devreye almadan önce bunları tesis etmemizin önemli olduğunu düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Brexit kararının, AB yanlısı İskoçya'da ikinci bir referandumu tetikleyip, tetiklemeyeceğine yönelik ise May, 2014 yılında düzenlenen İskoçya'nın bağımsızlığı referandumunda halkın Birleşik Krallık'ta kalmayı tercih ederek, görüşünü açıkça bildirdiğini savundu. May şöyle konuştu:
"Bence, asıl soru, 'İkinci bir referandum olmalı mı?' İskoç halkı 2014 yılında oyunu kullandı ve çok açık bir mesaj veri. Hem Birleşik Krallık hem de İskoç hükümeti, bu karara bağlı kalacaklarını bildirdi. Şimdi ise önümüzde bir zorluk söz konusu. Birleşik Krallık olarak, tüm ülke için AB müzakerelerinde en iyi anlaşmayı elde edebileceğimizden emin olmalıyız. Liderliğini yaptığımın hükümetin Birleşik Krallık'ın tüm bölgeleri ve herkesi kapsayacağı konusunda netim."
Sturgeon ise İskoçya'nın AB'de kalmaktan yana olduğunu hatırlatarak, İskoçya'nın çıkarlarını koruyacak seçenekleri göz önünde bulundurmakta kararlı olduğunu vurguladı.
May ile yaptığı görüşmeyi yapıcı olarak tanımlayan Sturgeon, Brexit konusunda May'in İskoçya tarafından sunulacak seçenekleri değerlendirmeye istekli olmasından duyduğu memnuniyeti bildirdi.
Sturgeon, Brexit kararının ülkeyi riske attığını savunarak, "Başbakan'dan bağlılık, İskoç hükümetinin öne çıkaracağı seçeneklere kulak verme sözü almak çok önemliydi. AB ile müzakerelere İskoç hükümeti yetkililerinin çok yakından katılacak olması konusunda anlaşıldı. İskoçya'nın çıkarlarının korunduğundan emin olmamız konusunda açık oldum." dedi.
Sturgeon, İskoçya'da yeni bir bağımsızlık referandumu ihtimaline ilişkin olarak da, "Herkesin bildiği gibi, başbakan da, ikinci bir bağımsızlık referandumu konusunun tabii ki masada olduğunu biliyor. Çünkü İskoçya kendini şu anda kendi talebine karşı, AB'den çıkış konumunda buldu." ifadesini kullandı.
23 Haziran'daki AB referandumunun ardından İskoçya Bölgesel Yönetimi Başbakanı Nicola Sturgeon, ikinci bir bağımsızlık referandumunun veya Birleşik Krallık ayrılsa da İskoçya'nın AB içinde kalmasını sağlayacak bir formülün gündeme gelebileceğini açıklamıştı. AB'den ayrılma konusunda kararlılık ifade eden yeni başbakan May'in, İskoçya'yı Birleşik Krallık içinde tutmanın bir yolunu bulmak üzere çalışmalarını sürdürmesi bekleniyor.
İskoçya'daki seçmenler referandumda yüzde 62 oranıyla AB'de kalınması yönünde oy vermişti. Referandumda Birleşik Krallık halkının yüzde 52'si AB'den çıkış yönünde oy kullanmıştı.
İskoçya'da 2014 yılında yapılan bağımsızlık referandumunda da, Birleşik Krallık'ın parçası olarak kalmak isteyenler 10 puan farkla önde çıkmıştı.