İzmir'deki 'Askeri casuslukta kumpas' davası
FETÖ/PDY üyelerinin sahte delil üreterek kumpas kurdukları iddialarına ilişkin 10'u tutuklu 68 sanığın yargılandığı davaya devam edildi

Oluşturma Tarihi: 2017-03-21 21:10:24

Güncelleme Tarihi: 2017-03-21 21:10:24

İzmir'deki "askeri casusluk" soruşturmasında, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyelerinin sahte delil ürettiği iddialarına ilişkin 10'u tutuklu 68 sanığın yargılandığı davada bazı tanıklar ifade verdi.

İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt alınan duruşmaya, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ile taraf avukatları katıldı.

Duruşmaya bulunduğu ceza evinden SEGBİS'le bağlanan başka bir davadan tutuklu ancak bu davanın tanıklarından Muhammet Ali Şirin, askeri casusluk soruşturması kapsamında sadece Songül Akdin'in ev aramasına katıldığını, aramanın 2 hazirunun nezaretinde yapıldığını belirtti.

Şirin, "Anne kız hazirundan yaşlı olan anneye dubleks evin 2. katına çıkmaması birinci katta oturup beklemesi söylendi. Arama yapılan evin 2. katına hazirun olarak kadının kızı götürüldü." dedi.

Müşteki Coşkun Başbuğ evvelki duruşmalarda birçok tanık ve sanığın ifadesinde aramaya hazirun olarak nezaret ettirilen söz konusu kızın akıl sağlığının yerinde olmadığı yönünde ifadeler verdiğini anımsatarak, "Kanuna göre hazirun nezaretinde yapılması gereken aramada siz yaşlı kadını aşağıda tutup yukarı çıkarmıyorsunuz ve akıl sağlığı yerinde olmayan hazirunu aramaya nezaret ettiriyorsunuz. Bu akıl mantığın alacağı bir olay değil. Böyle bir kişinin huzurunda nasıl arama yaptırırsınız." diye konuştu.

Şirin'in o kişinin akıl sağlığının yerinde olduğunu iddia etmesi üzerine Başbuğ, mahkemeden birçok sanık ve tanığın akıl sağlığının yerinde olmadığını söylediği hazirunla ilgili Adli Tıp'tan imza yetkisinin olup olmadığına dair psikolojik rapor talep etti.

Tanık Murat Karahaner ise askeri casusluk soruşturması döneminde Organize Suçlar Şube Müdürlüğünde çalıştığını, operasyon ve aramalara katılmadığını belirtti.

Mahkeme başkanının Narin Korkmaz, Coşkun Başbuğ ve Bilgin Özkaynak'ın ifadelerinde imzası olduğunu hatırlatması üzerine Karahaner, "İfadelerde sadece soruyu soruyoruz. Alınan cevabı kaleme döküyorduk. Sadece katiplik görevi diyebiliriz. Şahısları tanımadığımız için ifadelerde isimlerin sehven yazılması konularını bilmiyorum. İfade aşamasında soru olduğu gibi sorulur." dedi.

Mahkeme başkanının tanığa İzmir İl Emniyet Müdürlüğündeki cemaat yapılanmasına ilişkin bildiklerine yönelik sorusu üzerine Karahaner, "Böyle toplantılar ve çeşitli etkinlikler yapılıyordu. Fakat ben bu tür etkinliklere hiç katılmıyordum ama bu tür işlerin olduğu hem söyleniyordu hem görüyorduk." dedi.

Tanık Onur Kaynar, 2011 yılının kasım ayında Organize Suçlarla Mücadele Büro Amirliğinde göreve başladığını, askeri casusluk soruşturması kapsamında Safiye Köten'in evinde yapılan aramaya katıldığını kaydetti.

Kaynar, 9 Mayıs 2012 tarihinde mesai bitiminde eski başkomiser Yaser Özoğlu'nun şubedeki tüm ekipleri çağırarak fuhuş çetesine yönelik ev araması yapılacağını, CD, hard disk, flash bellek gibi dijital delillere dikkat etmelerini söylediğini ifade etti.

Ev aramasında gidildiğinde dönemin şube müdürü olan Mehmet Ali Şevik'in de aramaya katıldığını belirten Kaynar, "Mehmet Ali Şevik yanımıza geldiğinde ayrıca arama yapacağımız bayanın kaymakam kızı olduğunu, aramayı çabuk bitirmemizi, kaymakam gelmeden oradan ayrılmamız gerektiğini söylemişti. Savcılık kararını almaya şube de görevli Özcan Karanfil gitmişti. Özcan Karanfil gecikince iş uzamaya başladı. Tam o esnada evinde arama yapacağız Safiye Köten evinden ayrılmak için dışarı çıktı. Bunun üzerine ekipten Köten'i tanıyan bir polis memuru Köten'in yanına giderek 'Biz polisiz. Evinizde arama yapacağız. Arama kararını bekliyoruz. Lütfen buradan ayrılmayın' demesi üzerine Köten 'Ne polisi, ne araması' diyerek ağlamaya başladı. Kısa bir süre sonra da Özcan komiser elinde arama kararı ile geldi. Ayrıca şube müdürü Mehmet Ali Şevik Safiye'ye fuhuş olayını kast ederek 'Sen bunları alışkanlık haline getirmişsin' gibisinden söylemlerde bulundu." diye konuştu.

Kaynar, arama sırasında eski komiser Özcan Karanfil'in birden sandalyeye çıkarak mutfak dolabının üstünü kontrol etmeye başladığını ve elini attığı ilk yerde bir poşet bularak 'Amma iyi yere koymuşlar ha' dediğini belirtti.

Poşetin içerisinden kan tüpü, askeri kimlik kartları ve dijital materyallerin çıktığını ifade eden Kaynar, Köten'in poşetin içerisindekileri görünce ağlamaya başladığını ve 'Bunlar bana ait değil' dediğini kaydetti.

Tanık Tüzün Bayındır, askeri casusluk soruşturması kapsamında sanık olan Onur Süer'in Marmaris'teki evinde arama yaptıklarını ve emri büro amiri Mehmet Emin Çakıcı'dan aldıklarını belirterek, Marmaris'e araçta beraber gittiği Çakıcı tarafından bir gün önce odasına çağrılarak yarın bir aramaya gidileceğini ve bu aramada buzdolabının arkasına özellikle dikkat etmesi gerektiğini söylediği, aynı emri yolda arabada da ekibe toplu hatırlattığını ifade etti.

Bayındır'ın kendisine bir arama kararı gösterilmediğini ifade etmesi üzerine müşteki Başbuğ, "Bu tanığın da beyanıyla arama emrinin kendilerine gösterildiğini iddia eden Cüneyt Güvenç'in yalan söylediği iyice ortaya çıktı. Zaten arama kararı akşam imzalanıyor, dolayısıyla öğlen böyle bir evrakın görülme şansı olamaz. Dün hakkında suç duyurusunda bulunduğum Güvenç'in beyanlarının yok sayılmasını talep ediyorum." dedi.

Tanık Mesut Akkaya ise askeri casusluk soruşturması döneminde teknik takip ve izleme bürosunda çalıştığını, yazışma ve evrak kısmında görevli olduğunu belirterek emniyette FETÖ yapılanması olduğuna dair gözlemleri olduğunu kaydetti.

Çocuğunun kolu kırıldığında kendisini hastaneye ziyarete gelen eski polis memurlarının kendisini daha sonra çeşitli etkinliklere davet ettiğini belirten Akkaya, "Hastane ziyaretlerine çağırdılar. Yemekli organizasyonlar oldu. Çiğ köfte yaptırdılar. Organizasyonlarda dini şeylerden bahsedilirdi ama Fetullah Gülen'den bahsedilmedi. Eski polis memuru Halim Yılmazer maaşa yatan banka promosyonları için 'Bu helal para değil, bana ver, ihtiyacı olan çocuklara verelim' dedi. Reddettim." diye konuştu.

Duruşmada müşteki Coşkun Başbuğ tarafından eski polis tutuklu sanık Özcan Karanfil'in ağabeyi İbrahim Karanfil'in geçmişte İzmir Adliyesi'nde hakimlik yaptığı ve FETÖ soruşturmasından tutuklandığını anımsatması üzerine savcı, "Bunlar çok önemli bilgiler değil. Bilinen vakalar." dedi.

Başbuğ, savcının bu yanıtı üzerine "Siz böylesine bir bilgiyi vaka diyerek geçiştiremezsiniz. Özcan Karanfil'in eniştesi MİT tırları ihanetinin baş aktörü savcı Özcan Şişman, yine ablası üst düzey yönetici ablalardan ve bunların hepsi tutuklu. Bir aile düşünün birinci derece 4 kişilik yakınları aynı örgütten hukuki işlem görüyor. Nasıl bir kişiyi yargıladığınızı bilin." dedi.

Başbuğ'un mahkeme başkanının tanıklara 'bey' diye hitap etmesine ve tutuklu tanıklara geçmiş olsun dileklerinde bulunmasına tepki göstermesi üzerine mahkeme başkanı 'Bize işimizi öğretmiş oldunuz." dedi.

Mahkeme başkanı duruşmayı yarına erteledi.

- Dava ve iddianame

"Askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" iddialarına ilişkin İzmir Emniyet Müdürlüğüne 10 Ağustos 2010'da gelen ihbar e-posta üzerine başlatılan ve aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 sanık ve üst düzey askeri yetkili, devletin gizli bilgi ve belgelerini yabancı istihbarat servislerine vermekle suçlanmıştı. İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi, şubat ayında tüm sanıkların beraatine hükmetmişti.

Sahte deliller üretilerek kumpas kurulduğu iddiaları üzerine başlatılan soruşturmada ise 25 kişi tutuklanmış, 5 zanlı daha sonra tahliye edilmişti. Soruşturmaya ilişkin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olarak yer aldığı 68 sanıklı iddianame İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti.

İddianamede, sanıklar hakkında Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri kapsamında, "silahlı terör örgütü kuruculuğu, yöneticiliği, üyeliği, örgüt faaliyetleri kapsamında devlet ve ülkenin bütünlüğünü bozmak, hukuka aykırı kişisel verileri kaydetmek, iftira, kamu görevlisinin resmi evrakta sahteciliği, kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek ve yaymak, özel hayatın gizliliğini ihlal, suç delillerini yok etmek, gizlemek, değiştirmek ve suç uydurmak" gibi suçlamalar yer alıyor.