Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından hazırlanan "Küresel Enerji ve Karbondioksit Emisyonları Statü Raporu"na göre, 2018'de küresel enerji talebi yüzde 2,3 artarak 2010'dan beri en yüksek seviyeye ulaştı.
Talep artışında güçlü küresel ekonomi ile bazı bölgelerdeki ısıtma ve soğutma araçlarının daha fazla kullanılması etkili oldu.
Elektrik "geleceğin yakıtı" olarak pozisyonunu korudu ve geçen yıl küresel elektrik talebi yüzde 4 arttı. Dünyada toplam doğal gaz talebi de yüzde 4,6 büyüdü. Doğal gaz küresel enerji talep artışının yüzde 45'ini oluşturdu.
Küresel petrol talebi ise geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 1,3 arttı. Bu artışta ABD, Çin ve Hindistan'daki talep büyümesi etkili oldu.
Geçen yıl tüm enerji kaynaklarında talep arttı. Söz konusu talep artışının yaklaşık yüzde 70'i fosil yakıtlardan karşılandı. Güneş ve rüzgar enerjisindeki çift haneli büyüme rakamları, küresel elektrik talebini karşılamada yeterli olmadı ve kömür kullanımı yükseldi. Elektrik üretiminde kömür kullanımından kaynaklı karbondioksit emisyonu 10 gigatona çıktı.
Böylece enerji sektörü kaynaklı küresel karbondioksit emisyonları geçen yıl yüzde 1,7 artarak 33 gigatona ulaştı. Artan talebe bağlı olarak enerji sektörü kaynaklı karbondioksit emisyonları da tarihinin en yüksek seviyesine çıktı.
Emisyonlardaki net artışın yüzde 85'i ABD, Çin ve Hindistan'dan geldi. Almanya, Japonya, Meksika, Fransa ve Birleşik Krallık'ta ise emisyon miktarında düşüş görüldü.
Öte yandan enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarındaki artış, kömürden doğal gaza geçiş ve nükleer enerji kullanımı 640 milyon tonluk karbondioksit emisyonunun oluşmasını engelledi.
- "İklim değişikliğiyle mücadelede tablo olumsuz"
Rapora ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulunan IEA Başkanı Dr. Fatih Birol, dünyada iklim değişikliğiyle ilgili yapılan çağrıların emisyonları düşürmek için son derece önemli olduğunu, ancak şu an tam aksi bir tablo ile karşı karşıya olduklarını vurguladı.
Geçen yıl enerji sektörü kaynaklı küresel emisyonların tarihi zirveye ulaştığına işaret eden Birol, "Bazılarımızın 'acaba emisyonların seyrinde bir zayıflama olur mu?' şeklindeki umutları tamamıyla suya düştü. Uluslararası iklim anlaşmalarıyla bizim bugün açıkladığımız emisyon rakamları taban tabana zıt durumda. Bu da son derece düşündürücü bir durum." değerlendirmesinde bulundu.
Birol, rapordaki bir diğer önemli rakamın 2018'deki doğal gaz talebine ilişkin olduğunu ifade ederek, "Doğal gaz dünya enerji talebindeki büyümenin hemen hemen yarısını oluşturdu. Diğer yarısı da kömür, nükleer, yenilenebilir enerji kaynaklarından geldi. Yani tüm bu kaynaklar bir tarafta, doğal gaz tek başına bir tarafta. Bu, inanılmaz bir rakam. Tarihte görülmemiş büyüklükte bir artış. Bu da 2018'in doğal gazda altın yıl olduğunu gösteriyor." ifadelerini kullandı.
-"Türkiye'nin birkaç nükleer santral kurması gerekiyor"
Birol, iklim değişikliği sorununa çözüm bulunmasının enerji sektöründeki gelişmelere bağlı olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'nin de kendi şartları ve ekonomik imkanları doğrultusunda iklim değişikliği konusunda cesaretli adımlar atması gerektiğini belirten Birol, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin ekonomik koşulları ve enerji sektörü diğer birçok ülkeden çok daha değişik bir durumda. Bu yüzden, ona göre kendi yol haritamızı çizip emisyonlarımızı nasıl düşüreceğiz, bunu hangi teknolojilerle yapacağız ve bunun için hangi teşvikleri vereceğiz gibi konuları iyi hesaplamamız lazım. Yani, Türkiye'nin kendi koşullarına göre bir iklim değişikliği yol haritası gerekiyor. Bunun için de üç opsiyon var. Yenilenebilir, nükleer enerji ve enerji verimliliği. Nükleer enerji sıfır emisyonlu bir teknoloji olduğu ve önemli miktarda enerji ürettiği için çok önemli. Türkiye'nin bir değil, birkaç nükleer enerji santrali kurması gerektiğini düşünüyorum. Bu üç ana konu, Türkiye'nin iklim değişikliği konusunda ulaşmak istediği hedefler için köşe taşları olabilir."