Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Kurtulmuş, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Rusya'nın inşa edeceği Akkuyu Nükleer Santralinin geleceğine ilişkin alternatif plan yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine, bu durumun tamamen ticari mesele olduğuna dikkati çekti. Rusya'nın tek taraflı olarak "ben bu işi artık yapmıyorum" diyebileceğine işaret eden Kurtulmuş, Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili konuşmak için erken olduğunu belirtti.
Gerilimin nasıl seyredeceğine bakmak gerektiğine dikkati çeken Kurtulmuş, "Rusya'nın da bir müddet sonra reel politik şartlarını düşünmeye başladıklarında, Akkuyu'dan da kolay kolay vazgeçeceklerini ümit etmiyorum. Ama sonuçta böyle bir durum karşımıza çıkarsa, nasıl ticarette çaresiz, tek kapıya muhtaç değilsek, herhangi bir şekilde Türkiye'nin nükleer santraller konusunda da tek bir ülkeye, tek bir ülkenin teknolojisine mahkum olmadığını açıkça ifade etmemiz lazım. Dolayısıyla o zaman Türkiye başka arayışlar içerisinde olur. Türkiye'nin bu taleplerini, karşılamaya hazır dünyada çok sayıda ülke, çok sayıda şirket olduğunu biliyoruz. Biraz gerilim nasıl seyredecek ona göre bakalım. Ben Akkuyu için konuşmanın erken olduğu kanaatindeyim" diye konuştu.
Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi'nde, 17'nci faslın açılmasının gündemde olduğunun ifade edilmesi, vize muafiyetinin de martta başlayacağının anımsatılması ve gelişmeleri nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Kurtulmuş, yeni süreci olumlu bulduğunu bildirdi.
Kurtulmuş, "Belli bir alana hapsedilmek istenen Türkiye'nin, Ortadoğu'daki sıkıntılarla ve göçmen kriziyle anılan bir Türkiye imajının dışında, aslında Avrupa'nın bir parçası olan, Avrupa ile de hem tarihsel anlamda ilişkileri bulunan hem de bugün için ortak menfaatleri bulunan bir ülke olduğunu Avrupa tarafından hatırlatılması açısından da Brüksel'deki Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi önemliydi" dedi.
Zirvenin, 11 yıldır ilk kez yapıldığına işaret eden Kurtulmuş, 17'nci faslın hemen, 5 faslın da daha sonra açılması konusunda karar alındığını anımsattı.
Bu toplantıların yılda iki kez yapılacağını ve bakanlar düzeyinde bir mekanizmanın sürekli çalıştırılacağını bildiren Kurtulmuş, AB ile göçmenler konusunda da yakın işbirliğinde bulunulacağını söyledi.
- "Avrupa Birliği Zirvesi, Avrupa-Türkiye açısından olumlu bir adım olmuştur"
Kurtulmuş, Türkiye vatandaşlarının AB bölgesindeki ülkelerde, vizesiz dolaşmasına imkan sağlayacak bir adım atıldığına işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:
"Tüm bunların hepsi güzel adımlar, doğru adımlar. Ama bunlar, yarın Avrupa Birliği bizi tam üyeliğe kabul edecek anlamına gelmiyor. Avrupa Birliğinin kendi tabirleriyle söylüyorum, hala Türkiye'yi hazmetme kapasitesinde belli sorunlar olduğunu biliyoruz. Avrupa Birliği'nin bu anlamda zaten kendi geleceğiyle ilgili de bir takım sıkıntıları olduğunu da biliyoruz.
Bendeniz, aşağı yukarı 15-20 sene önce, 'Avrupa Birliği bir ortak pazardan Avrupa Birliği noktasında gelmekte çok başarılı oldu. Ama Avrupa Birliğinin ortak bir Avrupa devleti, devletin aşağı yukarı bütün kurumlarına sahip, bir tanesi hariç o da Avrupa ordusuna sahip olmak, eğer Avrupa, ordusuna sahip olamaz yani AGIT'i fonksiyonel hale getiremezse bu Avrupa'nın kendi iç çelişkilerini de ortaya çıkarır' demiştik, 10-20 sene evvel bu tespitleri yapıyorduk. Şimdi Ukrayna kriziyle Avrupa Birliği bu gerçeği görmüş oldu. Ben bu anlamda Avrupalı dostlarımızın Türkiye'nin Avrupa'daki varlığının Avrupa'ya güç katacağını anlamaya başladıklarını görüyorum. Özellikle göçmen krizi. Eğer Türkiye burada olmasaydı, insani anlamda çok daha büyük trajedinin ortaya çıkarabileceğini, göçmen krizi başarıyla yönetmeyi bilmiş olan Türkiye'nin varlığının Avrupa için bir şans olarak gördüklerini hissediyoruz. Bunu bütün demeçlerinden bütün tavırlarında da görüyoruz. Ve Avrupa Birliği Zirvesi, Avrupa-Türkiye açısından olumlu bir adım olmuştur. Türkiye'nin çok taraflı bir ilişkiler ağına sahip olan yine dünyadaki ender ülkelerden birisi olduğunu bir kez ortaya koymuştur."
- "Türkiye karşıtlığını bir siyasi koz olarak kullanan tarafların olduğunu biliyoruz"
Türkiye'nin hem Asya, Ortadoğu, İslam ülkesi ve Türk dünyasının bir parçası olduğunu, hem NATO üyeliği ve Avrupa Birliğine adaylığı bulunduğunu belirten Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunun bir kez daha görülmüş olması ve burada belki de şartların ortaya çıkardığını mecburiyetler çerçevesinde Avrupa'nın Türkiye'nin varlığına daha fazla ihtimam gösterir noktada olması Türkiye için sevindiricidir, önemlidir. İnşallah bu fasıllar da başarılı bir şekilde açılır ve sonlandırılır. Burada tabii şuna da dikkat etmek lazım bunu söylerken olumlu bir adım, ama her şey güllük gülistanlık manasında da söylemiyorum ama hala Avrupa Birliği içerisinde Türkiye karşıtlığını bir siyasi koz olarak kullanan tarafların, çevrelerin olduğunu biliyoruz. Her vesileyle Avrupa'daki bazı platformlarda, Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak için rapor üstüne rapor yayınlayan, farklı görüşler ortaya serdeden çevreler olduğunu biliyoruz. Onlara da şunu söylüyoruz, hangi raporları yazarsanız, hangi görüşleri serdederseniz serdedin Türkiye, demokratikleşme, insan haklarını geliştirme yolunda, Türkiye, ekonomik refahı artırma yolunda zaten kendi ödevlerini yapacaktır, zaten şimdiye kadar Avrupa Birliğinin bütün kriterlerinin artık üstüne geçmiş olan bir ülkedir. Dolayısıyla Avrupa Birliği dönüp de 'şu kriteri yerine getirmediniz' diyebileceği hemen hemen hiç bir husus yoktur. Biz kendi yolumuza bu anlamda devam ederiz. Avrupa Birliği ile ilişkilerin düzelmesinden de memnun olduğumuzu ifade ederiz. "
- "Paralel Yapı'nın hangi kumpasın içinde olduğunu bugün daha net anlıyoruz"
Kurtulmuş, "Türkiye'nin Bayırbucak Türkmenlerine yardımları, Paralel Devlet Yapılanması unsurlarının ifşasıyla engellenmişti. Türkiye'nin Bayırbucak Türkmenlerine yardım etmediğine dönük iddialara ilişkin ne söylemek istersiniz" sorusu üzerine şöyle, dedi:
"Şimdi Şubat ayıydı zannediyorum. Şubat 2013 veya 2011 idi. Paralel Yapı'nın yapmış olduğu operasyonlarla ortaya çıkan o durumun nasıl Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden bir unsur olduğunu söylediğimizde bazı çevreler 'Ya ne abartıyorsunuz' demişlerdi. Meselenin ne kadar doğru yerinde bir tespit olduğu, bu anlamda Paralel Yapı'nın Türkiye'yi Suriye çıkmazında köşeye sıkıştırmak için hangi kumpasın içinde olduğunu bugün çok daha net olarak anlıyoruz. Türkiye, Bayırbucak Türkmenlerine ve aslında Suriye rejiminin zulmünden kaçan herkese destek verdi. Tabii ki, tarihsel olarak bağlarımız bulunan Bayırbucak Türkmenlerine destek olmak da bizim önemli vazifelerimizden birisi. Türkiye Bayırbucak Türkmenlerine insani bakımdan ayakta durmasını sağlayacak desteği dün de veriyordu bugün de veriyor. Bu insani yardımları sürdürmeye devam ediyoruz ama daha da önemlisi Türkmenlerin, Türkiye'nin yanında olduğunu bilmeleri dolayısıyla bugün bile her türlü zorluğa rağmen mücadelelerine devam ediyorlar. Türkmendağı'nda ya da Kızıldağ denilen bölgede... O bölgede, bir gün rejim unsurları belli tepeleri alıyor, ertesi gün orada Türkmenler tekrar duruma hakim oluyor. Ertesi günü durum değişiyor yine duruma hakim oluyorlar. Bu, Bayırbucak Türkmenlerine verdiğimiz psikolojik desteğin, insani yardımların getirmiş olduğu önemli özgüven duygusunun sonucu."
Kurtulmuş, Bayırbucak Türkmenlerine yardımın Türkiye'nin tarihi ve milli vazifelerinden biri olduğunu, ama sadece onlara değil, Suriye'de kim Türkiye'den yardım istediyse, Kürt, Sünni, Alevi, Arap, Türkmen, Ezidi kim olursa olsun onlara ulaşmaya çalıştıklarını aktardı.
Zaman zaman kitlesel göçlerin yaşandığını, Kobani'den 200 bine yakın insanın 3 gün içinde, Sincar Bölgesi'nden ise önce 80 bine yakın insanın Türkiye bölgesine geldiğini anımsatan Kurtulmuş, gelenlerin bir kısmının tekrar ülkelerine döndüğünü, bu yardımı yaparken insanların ne kimliklerine ne inançlarına ne de kökenlerine bakıldığını, bu anlamda Türkiye'nin bir insanlık sınavını başarıyla verdiğini dile getirdi.
Kurtulmuş, "Bayırbucak Türkmenlerine desteğin yanı sıra beklenmedik bir hadise gelişirse, hazırlık ve tedbir olarak AFAD'ın da bir çalışması var. Bununla ilgili bilgi verebilir misiniz" sorusuna karşılık, şunları kaydetti:
"Bu çalışmayı geçmiş dönemde yaptık. Çalışmamız hazır. Bunu arzu etmeyiz ama sadece Bayırbucak Bölgesi'nden değil Allah muhafaza en trajik göç dalgası Halep'teki durumun değişmesiyle ortaya çıkacaktır. Allah muhafaza, inşallah öyle bir şey olmaz. Bir milyona yakın yeni bir göçmen dalgasının oradan gelme ihtimali var. Bütün bunlarla ilgili hazırlıklarımız yapılıyor. İnşallah bunlara gerek kalmadan sorun çözülür."
(Sürecek)