Dolar

34,2965

Euro

37,5016

Altın

3.025,54

Bist

8.618,57

Maliye Bakanı Ağbal, Afyonkarahisar'da: (2)

Maliye Bakanı Ağbal, Afyonkarahisar'da: (2)

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-05-28 15:14:27

Maliye Bakanı Ağbal, Afyonkarahisar'da: (2)
Maliye Bakanı Naci Ağbal, "İnsan kalitesi ne kadar artarsa, gelir hizmetleri de o kadar artıyor. Bu dönemde Gelir İdaresi Başkanlığı belki de kamu daireleri arasında bilgi işlem teknolojilerine en fazla kaynak ayıran kurum. Çok ciddi anlamda yatırım yapıyoruz" dedi.

Ağbal, Gelir İdaresi Başkanlığınca Afyonkarahisar'da bir otelde düzenlenen "2016 Yılı Çalışmalarının ve Hedeflerinin Değerlendirilmesi" başlıklı toplantıda, Maliye Bakanlığının iki önemli gelir kaynağının bulunduğunu, bunlardan birinin vergi, diğerinin ise sosyal güvenlik primleri olduğunu söyledi.

Vergi gelirlerindeki tahsilat ne kadar önemliyse, sosyal güvenlik primlerindeki tahsilatların da o kadar önemli olduğunu ifade eden Ağbal, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Gelir İdaresi Başkanlığı olarak çok güzel ortak çalışmalar yürüttüklerini belirtti.

Mevzuatın uyumlaştırılması, beyannamelerin birleştirilmesi ve tahsilatın etkinleştirilmesi için iki bakanlığın çalışmaları olduğunu aktaran Ağbal, "İnşallah önümüzdeki dönemde bunları daha da geliştireceğiz. Sosyal güvenlik dengesinde de sosyal güvenliğin finansman açığını karşılayacak şekilde prim gelirlerinin tahsilatını arttıracağız. Ben buradan bu noktada çok güzel çalışmaları olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızı ve Sosyal Güvenlik Kurumumuzu tebrik ediyorum" diye konuştu.

- "Gelir İdaresi'nin uygulamaları gerçekten örnek"

Ağbal, bütçeyle ilgili yaptığı genel değerlendirmelerin ardından Gelir İdaresi Başkanlığının kuruluş sürecinden bahsetti.

Gelir İdaresi Başkanlığının kendi müstakil bütçesi olan, kendi personel politikasını kendi uygulayabilen bir kurum olduğunu anlatan Ağbal, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla önceki dönemle karşılaştırıldığı zaman, çok daha fonksiyonel, çok daha işlevsel, iş yapacak idare. 2006 yılından bu yana Gelir İdaresi Başkanlığının insan kaynaklarının özellikle niteliğinin arttırılması konusunda da çok güzel faaliyetleri var. Hem uzman sayımızın arttırılması, hem daha nitelikli eğitimlerin verilmesi noktasında önemli inisiyatifler alındı. Bunlar çok önemli şeyler. Çünkü insan kalitesi ne kadar artarsa, gelir hizmetleri de o kadar artıyor. Bu dönemde Gelir İdaresi Başkanlığı belki de kamu daireleri arasında bilgi işlem teknolojilerine en fazla kaynak ayıran bir kurum. Çok ciddi anlamda yatırım yapıyoruz. Bilgi işlem teknolojilerini çok iyi kullanıyoruz. Bugün e-devlet uygulamaları içerisinde Gelir İdaresi'nin uygulamaları gerçekten örnek. Mükellef işlemlerini artık bu yolla son derece geliştirdik. Mükellef birçok işlemini vergi dairesine gelmeden yapabiliyor. Kendi durumu ile ilgili bir bilgi almak istediğinde çağrı merkezlerine ulaşıp alabiliyor. Son olarak internet uygulamalarından sonra cep telefonlarında uygulama başlattı arkadaşlarımız."

Ağbal, 2011 yılında kurulan Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının da Maliye Bakanlığı içinde önemli bir yapılanma örneği olduğunu vurgulayarak, Gelir İdaresi içindeki denetim birimleri ile Bakanlığa bağlı denetim birimlerini tek çatı altında topladıklarını ifade etti.

Gelir İdaresi Başkanlığı ile Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının et ile tırnak gibi olduğunu dile getiren Ağbal, "Birlikte çalıştıkları takdirde, vergi uygulamalarında eş uyumu sağladığımız takdirde başarıya ulaşabiliriz. Onun için taşrada vergi dairesi başkanlıklarımızla vergi denetim kurulu başkanlıklarımız arasındaki eşgüdüme çok önem veriyorum. İki ayrı birim olmuş olması çalışmalarının birbirinden kopuk olması anlamına gelmez. Mutlaka ve mutlaka birlikte çalışmanız gerekiyor" şeklinde konuştu.

- "Kayıt dışı ekonomiyi hızlı bir şekilde aşağı çekmemiz lazım"

Konuşmasında kayıt dışı ekonomiyle mücadele çalışmalarına da değinen Ağbal, şöyle devam etti:

"Kayıt dışı ekonominin seviyesi yüzde 6-7 civarında azalmış olsa da aslında Türkiye'nin kayıt dışı ekonomisi hala yüksek orandadır. Dolayısıyla bizim bununla mücadele etmemiz gerekiyor. Kayıt dışı ekonomiyi hızlı bir şekilde aşağı çekmemiz lazım. Gelir İdaresi Başkanlığımızın bu anlamda bir eylem planı var. 2010 yılının başında itibaren üçüncüsünü uygulaya geldiğimiz bir eylem planımız var. Bunu da etkili bir şekilde uygulamaya devam etmemiz lazım. Özel sektörle konuştuğum zaman şöyle bir şikayet alıyorum ki bana göre tamamen haklılar. Bir tarafta vergisini tam ve zamanında ödeyen kayıtlı mükellefler var, bir tarafta da hiçbir şekilde vergi dairesine uğramayan, vergi ödemeyen işletmeler var. Bunların arasında haksız rekabet oluşuyor. Birisi kayıtlı ekonomi içerisinde bütün yükümlülüklerini yerine getiriyor, ayakta kalmaya çalışıyor diğeri ise diğer işletmelerin aleyhine olacak bir şekilde hiçbir şey ödemeden, onlarla haksız rekabet yapıyor. Buradaki olayı sadece kamu geliri tahsilatı olarak ele alırsak yanlış olur. Devletin görevi, piyasada faaliyette bulunan işletmeler arasında haksız rekabeti her bakımdan önlemektir. Bunların en başında ise kayıt dışı ekonomiyle mücadele etmek geliyor."

Gerek meslek odalarıyla, gerek sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yapmak suretiyle piyasada haksız rekabet oluşturan bu tür işletmelerin mutlaka tespit edilmesi gerektiğini anlatan Ağbal, Gelir İdaresi Başkanlığının performansının artıp azaldığını gösteren göstergenin, kayıt dışılık oranı olduğunu bildirdi.

"Mutlaka ve mutlaka hiçbir kaydı olmayan mükellefleri yakalayıp vergi kanunlarına uyar hale getirmemiz lazım" diyen Ağbal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İkinci olarak Gelir İdaresi Başkanlığına kayıtlı olan mükelleflere dönük olarak da en çok önemsediğimiz şey mükellef hizmetlerindeki kalite. Yani vatandaş süresinde gelmiş, işletmesini kaydettirmiş, beyanını veriyor, ödemelerini yapıyor. O zaman bizim bu mükellefe her türlü yardımı yapmamız lazım. Vergi denetimlerinden başarıyla çıkan bir mükellef var karşımızda ama gün oluyor işleri bozuluyor, işlerini yapamaz hale geliyor. Biz bunu biliyoruz. Benim nazarımda vergi dairesi başkanları da mükelleflerini tanıyacak, mükelleflerinin iyi gününde gidip onların iyiliğine şahit olacak. Mutlu gününde onun mutluluğuna ortak olacak ama zor gününde de gidecek ona 'nasıl yardımcı olabilirim?' diyecek. Arkadaşlarla yaptığımız bir çalışma var. İyi gününde mükellefiyetlerini tam ve zamanında yerine getiren mükelleflerimize zor durumunda yardımcı olacağız. Yani 'sen zor duruma düştün bir de biz sana vuracağız' demeyeceğiz. Tam tersi biz elinden tutacağız, ayağa kaldıracağız. O işletmenin yaşaması için gayret edeceğiz çünkü bizim için esas olan insanın yaşaması, işletmenin yaşaması ve faaliyetine devam etmesi."

(Sürecek)

SON VİDEO HABER

Ömer Öcalan: 'İslam hukukuna da varız, modern hukuka da...'

Haber Ara