Babacan, MED 2015 Akdeniz Diyalog Forumu'nun son gününde İtalya'nın eski Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili'nin moderatörlüğünde düzenlenen "Odak Türkiye" başlıklı oturumda, Türkiye'de önemli ölçüde yatırımları bulunan İtalyan Unicredit Bankasının Üst Yöneticisi Federico Ghizzoni ile Türkiye'deki iç, dış ve ekonomik gelişmeleri ele aldı.
Türkiye'de bu yıl iki önemli seçim gerçekleştirildiğini anımsatan Babacan, son seçime katılımın yüksek olduğunu ve parlamentoda seçmen tercihlerinin yüzde 97'sinin temsil edildiğine dikkati çekti.
Seçim sonrasındaki sürecin 4 yıllık yeni hükümet için birçok yönden taze başlangıç olduğuna işaret eden Babacan, "Mecliste elde ettiğimiz bu çoğunluk, iç yapısal reformları gerçekleştirmemizde de elimizi oldukça güçlendirecektir. 4 yıl boyunca çok önemli reformlar yapılabilir. Bu bakımdan çok kritik" ifadelerini kullandı.
Babacan, Suriye'deki iç savaşa değinerek, 4 yıl önce Beşşar Esed yönetimiyle iyi ilişkilere sahip olduklarını, Esed rejimi halkını öldürmeye, toplu katliamlar yapmaya başladığında ılımlı Suriye halkının yanında yer aldıklarını anlattı.
Türkiye'nin "çok tehlikeli küresel tehdit" diye nitelendirdiği terör örgütü DAEŞ'e yönelik mücadelede Batılı partnerleriyle aynı koalisyonda yer aldığını anımsatan Babacan, Türkiye'nin Musul'daki askeri varlığının Kürtlerle işbirliği kapsamında Peşmergeleri DAEŞ'e karşı eğitmek için olduğunu söyledi.
Babacan, Suriye'deki iç savaşa daha fazla ülke müdahil oldukça durumun daha da kötüleştiğine dikkati çekerek, İran ve Rusya'nın da Suriye meselesine dahil olduğunu, Esed'i desteklediklerini, en nihai çözümün siyasi olduğunu anlattı.
Babacan, "Bu nedenle Türkiye, Suriye'deki tüm siyasi çözüm çabalarını desteklemektedir. Tüm uluslararası çalışmaları teşvik etmektedir" dedi.
- "Türkiye ile Rusya, birbirine çok yakın ve tarihi ilişkileri köklü iki ülkedir"
Babacan, Rusya'nın Suriye'de kuvvetli askeri varlık gösterdiğini hatırlattı.
"Rusya, Suriye'de bizim de sınırımıza çok yakın yerlerde bombalamalar yapıyor" diyen Babacan, daha önce çok defa sınır ihlali yapıldığını, Rus yetkililerle konuyu birçok kez ele aldıklarını, yaşanabileceklere ilişkin uyardıklarını, buna rağmen son olayın cereyan ettiğini dile getirdi.
Babacan, şunları ifade etti:
"Türkiye ile Rusya, birbirine çok yakın ve tarihi ilişkileri köklü iki ülkedir. Rusya, birçok projede Türkiye'nin önemli bir ortağıdır. Yaşanan son olayı geçici durum olarak değerlendiriyoruz. Mevcut tutum uzun vadeli strateji olarak sürdürülemez. Uluslararası toplum Türkiye'nin hava sahasını, sınırlarını ve pek tabii egemenlik haklarını müdafaasını haklı görmelidir. Diğer ülkelerin de söz konusu hakları gözetmesi son derece önemlidir.Türkiye ile Rusya'nın iyi niyet çerçevesinde yaşanan bu sorunu çözeceğine inanıyorum.
Yaşanan olaya ilişkin ilk tepkiler, duygusal yaklaşımlar anlaşılabilirdir ancak rasyonel yaklaşım en nihayet hakim gelecek ve ilişkiler rayına tekrar oturacaktır."
- Irak ve Libya
Eski Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye'nin Irak'ta da herhangi bir etnik ya da siyasi grubu tercih etmediğini vurguladı.
Babacan, dünyanın önemli doğal kaynak zengini Irak'ın ulusal kimliği olduğunu, bunun korunması gerektiğini ve bu nedenle Türkiye'nin, Irak'taki tüm grupların Bağdat'taki parlamentoda temsil edilmesi gerektiğine inandığını kaydetti.
Libya konusunda da Türkiye'nin İtalya ile aynı yaklaşımı paylaştığını dile getiren Babacan, İtalya ve Türkiye hükümetlerinin bu konuda iletişim ve işbirliği halinde olduğunu, Libya'da ulusal hükümet kurulmasını desteklediklerini ifade etti.
- AB'ye üyelik süreci
Babacan, AK Parti'nin iktidara geldiği 2002'de AB üyeliğini dış politika önceliği belirlediğini ve bunun karşılığında 2003 ve 2004'te hayata geçirilen çok sayıda reformla 2005'te müzakerelere başlama hakkı elde ettiğini anımsattı.
"AB, bizim için çok önemli bir projedir. Değerler, fikirler, ortak bilinç birliğidir" diyen Babacan, şunları belirtti:
"AB'ye üyelik sürecimizde iyi işleyen demokratik sistemin öneminin farkındayız. Türkiye olarak, demokrasimizi geliştirme arzusunun yanı sıra demokrasinin bölgemizde, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da da gelişmesini savunuyoruz. Buradan Mısır'daki askeri rejimi neden desteklemediğimizi anlayabilirsiniz. Ulusal çıkarlar çerçevesinde askeri darbeler yaşayarak, demokrasi tecrübesi edinen bir ülke olarak benimsediğimiz prensipleri ayrım gözetmeksizin savunuyoruz."
Babacan, Türkiye'nin AB üyeliğine tam destek veren İtalya'ya da müteşekkir olduklarını vurguladı.
AB Başmüzakerecisi olduğu 3 yıllık dönemde 10 faslın müzakerelere açıldığını anımsatan Babacan, "Türkiye için bu aşamada önemli olan, önünde duran AB üyeliği yol haritasına göre hareket etmektir" dedi.
Babacan, AB üyeliğinin önünde engel gibi duran Kıbrıs'taki ihtilafın son bulmasını istediklerine dikkati çekerek, hem Yunan hem de Türk hükümetlerinin, aynı zamanda adanın kuzey ve güneyindeki yönetimlerin çözüm için istekli olduğunu anlattı.
Babacan, "Kıbrıs sorunu çözüldüğünde üyelik sürecimiz çok daha hızlı ve daha iyi bir düzlemde ilerleyecektir" ifadesini kullandı.
- "İhracat odaklı büyümeye daha fazla önem verdik"
Türkiye'nin 80 milyonluk ve artan nüfusuyla oldukça dinamik olduğunu aktaran Babacan, Türkiye için gelecek dönemde en önemli gelişmenin yapısal reformlar olacağını söyledi.
Babacan, AK Parti hükümetleri döneminde ekonominin toplam kapasitesinin 230 milyar dolardan 800 milyar dolara ulaştığını, ihracatın da 36 milyar dolardan 160 milyar dolara çıktığını belirtti.
Türkiye'nin gelecek dönemde atacağı adımların G20 dönem başkanlığı sırasında benimsediği stratejide yattığına işaret eden Ali Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunlar kapsayıcılık, yatırım ve uygulamadır. Yapısal reformlar, bu başlıklar altında uygulamanın bir parçasıdır. Yapısal reformlar Almanya, Türkiye ve İtalya gibi birçok gelişmiş G20 üyesi ülke için de geçerlidir. İhtiyaç duyulan şey emek piyasasında, imalat sektöründe, sosyal güvenlik sisteminde daha fazla reform yapmaktır. Türkiye'nin bunların yanı sıra önemle reforma ihtiyaç duyduğu iki alan eğitim ve yargıdır çünkü uzun vadede hukuk devleti prensipleri ekonominin ana sürücüsüdür."
Babacan, uzun vadede sürdürülebilir büyümenin aldatıcı oranlardan daha önemli olduğunu kaydeden Babacan, "Büyüme finansal, sosyal, çevresel olarak sürdürülebilir olmalıdır. Bizim son dönemde benimsediğimiz temel ilke sürdürülebilir büyümedir çünkü Türkiye, cari açığı genel itibarıyla fazla olan bir ülkedir. Bu nedenle ekonomimizin büyümesini küçülttük ve ihracat odaklı büyümeye daha fazla önem verdik" şeklinde konuştu.
Artan nüfus ve vatandaşların tüketme eğiliminin, kredi olanaklarını arttırdığını dile getiren Ali Babacan, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Bankalarımızın sunduğu kredilerde bir yılda yüzde 25-30 düzeyinde gelişme yaşandı. Son dönemde büyüme trendimizin düştüğü doğrudur ancak önemli olan istikrarı korumaktır. Bugün Türkiye için önemli olan iç tüketim talebinden bağımsız olarak istikrarlı büyümeyi sürdürebilmektir.
Hükümet politikaları kadar piyasalarla iletişim ve piyasalardaki güven hissi de yatırım ve istikrarlı büyüme için mühimdir."
- "Unicredit, Türkiye'deki yatırımlarından son derece memnun"
Unicredit Bankasının Üst Yöneticisi Ghizzoni de yatırımcılar açısından orta vade öngörülerinde bulunmanın karmaşık olduğunu, bununla birlikte 2016 ve 2017'de Türkiye'nin ekonomik büyümesinin önceki dönemler gibi yüksek olmayacağını savundu.
Ghizzoni, "Bu iki yılda büyümenin yüzde 2,5'ten düşük gerçekleşeceğini düşünüyoruz. Yüzde 2,5 düzeyindeki büyüme Batı Avrupa ekonomileriyle kıyaslandığında oldukça pozitif tabii ancak Türkiye'nin bu dönemdeki ekonomik büyümesinin öngörülerimize göre yüzde 3 ile 4 civarında seyretmesi gerekir" görüşünü paylaştı.
Ekonominin ivme kaybetmesinde jeopolitik gelişmelerin etkisine dikkati çeken Ghizzoni, Rusya ile yaşananların ekonomiye doğrudan tesir ettiğini söyledi.
Ghizzoni, şu değerlendirmede bulundu:
"Ticaret açığını düşürmeye yönelik adımları önemsiyoruz. Seçimler, tüketici güven endeksini oldukça olumlu etkiledi. Reformlar ve güven ortamı yaratılmasını hükümet politikaları belirleyecektir. Bana göre, Türkiye gelişen değil, olgun bir ülkedir. 10 yıllık ekonomi verilerine baktığınızda bunu mukayese edebilirsiniz. 10 yıl önceki emek ücretleriyle şimdikileri kıyas ettiğinizde demek istediğimi anlarsınız. Türkiye'de üretim kalitesi artmıştır. Maliyetler yükselmiştir. Artık Türkiye, ucuz üretim merkezi görülmemektedir."
AB üyeliğinin Türkiye için önem taşıdığını, bunun nedeninin de AB üyeliği için belirlenen yol haritasının reformlar konusunda aydınlatıcı olmasından kaynaklandığını savunan Ghizzoni, son 2-3 yıldır Türkiye içindeki tartışmaların AB üyeliğinin oldukça dışında olduğunu ancak son dönemde AB üyeliğinin tekrar ülke gündemine oturduğunu vurguladı.
Ghizzoni, şunları dile getirdi:
"Bu dönem Türkiye'de reformlar için çok olumlu bir atmosfer, AB ile daha iyi bir diyalog kurma seçeneği oluşmuştur. Türkiye'nin AB üyeliğine bir başka noktadan daha pozitif yaklaşıyorum. Türkiye, pozitif demografik büyümeye sahip, ender Avrupa ülkelerinden biridir. Genç bir ülkedir. İç tüketimi artmaktadır. İşgücü kalifiyedir. Hem ihracatı hem de iç tüketimi ciddi gelişme kaydetmektedir.
Bunlar Türkiye pazarına uzun vadede pozitif bakmamızın gerekçeleridir."
Türk ekonomisinde dış politika kadar iç politikadaki gelişmelerin de önem arz ettiğini, bununla birlikte ciddi reformlara ihtiyaç olduğunu aktaran Ghizzoni, Türkiye'deki bankacılık sektörünün önceki yıllara kıyasla oldukça güçlü olduğunu anlattı.
Ghizzoni, "Yeni bankacılık araçları geliştirerek uzun vadeli hareket etmek için uygun bir zamandır. Hal böyleyken, bu dönemde bazı yabancı bankalar, Türkiye'deki yatırımlarını azaltma veya tamamen pazardan çıkma kararı aldı. Bu, büyük bir yanlış çünkü bu karar kısa vadeli göstergelere göre verilecek bir şey değildir" değerlendirmesinde bulundu.
Ghizzoni, siyasi istikrar, AB üyelik sürecindeki olumlu gelişmeler, artan nüfus, kalifiye işgücüne sahip Türkiye'nin yapacağı reformlarla piyasalarını canlandıracağını, bu konuda ve bankacılık sektörü hakkında son derece pozitif görüşte olduğunu belirtti.
"Türkiye gibi gelişen bir ekonomide ancak uzun dönemli adım atılır. Türkiye'ye yatırımda bulunmaktan son derece mutluyuz" ifadesini kullanan Ghizzoni, başbakan yardımcısı olduğu dönemde Babacan'a Türkiye'deki yatırımlarını çekip İtalya'ya dönmeyi düşünmediklerini söylediğinde, Ali Babacan'ın kendisine "Büyük ihtimalle paranızı yatıracak Türkiye'den daha iyi bir yer bulamıyorsunuz" dediğini ve haklı çıktığını söyledi.
Babacan'ın konuşması sırasında salona giren İtalya Dışişleri Bakanı Paolo Gentiloni, oturumu sonuna kadar takip etti.