Ökten, Dolmabahçe Sarayı Meşkhane Salonu'nda düzenlenen, ''Medeniyet Tasavvuru Üzerine'' başlıklı konferansta, herkesin bir hayat tarzı olduğunu ve eylemlerde bu hayat tarzının görüldüğünü ifade ederek, hayat tarzının bir terkip, kompozisyon ve sentez olduğunu, gelişigüzel hadiselerden teşekkül etmediğini söyledi.
İnsan eylemlerinin iradi ve içgüdüsel olduğunu aktaran Ökten, ''Medeniyet tasavvuru, insanın evrensel sorularına cevap veren düşünsel ve soyut bir sistem. Size bir evren tasviri yapıyor. Bunu bilim değil bilim felsefesi yapıyor. Medeniyet tasavvurunun çizdiği çerçevede bir evren tasviri var. Bu evren tasviri içerisinde insan var. Hayat hakkında bütün medeniyet tasavvurlarının bir tanımı var. Sonra kader, ölüm ve ötesi hakkında açıklamaları var. Ahlak, bilgi ve estetik konusunda ise önerileri, kriterleri var. İslam medeniyet tasavvuru, insanın en şerefli mahluk olduğunu söylüyor. Medeniyet tasavvuru, metinler topluluğudur.'' diye konuştu.
İnsanın iç donanımında iç güdü, akıl, duygular ve vicdanının bulunduğunu anlatan Ökten, bunların insanın düşünce mekanizması olduğunu ve insanın karar verdiğini, bu kararı da iradeyle eylem halinde beden üzerinden aksettirdiğini kaydetti.
Bazı kararların eyleme dönüştüğünü, bazılarının ise zihinde kaldığını belirten Ökten, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Esas medeniyet tasavvurunun çıktığı yer, muhakeme ederken hangi ölçülere göre karar verdiğimizdir. Hayat karşısındaki hadiseler karşısında bizim yasalarımız talimatnamelerimiz ne? İşte burada medeniyet tasavvuru diye bir kavramsal yapı karşımıza çıkıyor.''
- ''Medeniyet tasavvurunun en önemli özelliği aklen anlaşılır olmasıdır''
Prof. Dr. Ökten, şunları kaydetti:
''İradi eylemler, var oluşumuzun temelini teşkil ediyor. Her eylem bir düşüncenin mahsulüdür. Eğer eylemler, hayat tarzı bir kompozisyon ise bunlara sebep olan düşünce sisteminin de bir kompozisyon olması lazım. Düşünce sistemi, soyut bir kompozisyondur. Ne zaman ki düşünce eyleme inkılap ediyor onu görüyoruz. Tasavvur zihinde ve gönülde oluşturulan bir sistematiktir ve görünmez. Onun için medeniyet tasavvuru diyoruz. Medeniyet yaklaşımına bir tasavvur isimlendiriyoruz.''
Tasavvurun kavramlarla ifade edilen düşünsel bir sistem olduğunu belirten Ökten, zihinlerde bir kavram kargaşası olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Medeniyet tasavvurunun en önemli özelliği, aklen anlaşılır olmasıdır. Yani içinde çelişki barındırmayacak. Bu, ilim için lazımdır. Ama aynı medeniyet tasavvuruna inanmak zorundasınız. Öyle evrensel sorular var ki bunlara bilgi cevap veremiyor. İnsan hayatında gözlemlenebilen ve gözlemlenemeyen olmak üzere 2 âlem vardır. Gözlemlenemeyen alemlerden bir şeyler sezgilersiniz. Evrensel sorulara cevap arıyorsanız, birisine inanmak zorundasınız. Medeniyet tasavvurunun söylediği şeylere inandığınız zaman, başka bir şey ortaya çıkıyor. Medeniyet tasavvurunun kavramları birey için değerli hale gelir. Medeniyet tasavvuru, değer yüklenmiş kavramlardan oluşmaktadır.'' ifadelerini kullandı.
- ''Birinci ve İkinci Dünya Savaşları modernitenin ego savaşlarıdır''
Medeniyet tasavvurunun sadece zihinsel değil aynı zamanda duygusal bir çerçeve olduğunu ve medeniyet tasavvurunun değer yüklenmiş kavramlardan oluştuğunu aktaran Ökten, farklı medeniyet tasavvurlarında kelimenin aynı kaldığını, muhteva ve şumulün değiştiğini vurguladı.
Toplumun da bireyden farklı olarak büyük ölçekli eylemler gerçekleştirdiğini belirten Ökten, ''Bir toplumun bir medeniyet tasavvuruna göre onu benimseyip eylem yapması için kavram değer sistemi üzerinde toplumsal bir mutabakat oluşturması gerekir. Bunu önce toplumun seçkinleri yapar. Zaman içerisinde kitleye yayılır. Buna moderniteyi örnek verebiliriz. Birinci ve İkinci Dünya savaşları, modernitenin kendi içinde verdiği ego savaşlarıdır.'' değerlendirmesinde bulundu.
Konferansın sonunda, TBBM Genel Sekreter Yardımcısı Yasin Yıldız, Ökten'e hediye takdim etti.