Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı iş birliğiyle bu yıl 9'uncusu düzenlenen, "İstanbul Edebiyat Festivali"nde oturum başkanlığını Yusuf Dinç'in yaptığı, "Ömer Lütfi Mete" başlıklı özel oturum gerçekleştirildi.
TYB İstanbul Şubesi'nin bulunduğu Sultanahmet'teki Kızlarağası Medresesi'nde gerçekleşen panelde konuşan oyuncu Ahmet Yenilmez, Ömer Lütfi Mete ile yaşadığı bir anısını anlatarak, Mete'nin kendisine, "İslam, delikanlılıktır. Delikanlılık da hata yapmayan insan değil, hatasının bile farkına varıp, 'bir daha yapmayacağım' deyip, sözünde durmaktır." dediğini söyledi.
Yenilmez, yaşadığı süre boyunca dinden ve dilden önce "delikanlı" olmanın gerekliliğini kendisine şiar edindiğini aktararak, şöyle devam etti:
"Ömer Lütfi Mete ile ilgili tanımın sonu delikanlılığa çıkar. Ben onu delikanlı olarak tanıdım, delikanlıca yaşadı, yaşadığı sürece de ömrünü delikanlılığı anlatmakla geçirdi. Ömer Lütfi Mete eşittir, delikanlılıktır. Baktığınız zaman bütün eserlerinde 'delikanlılığı' anlattığını görürsünüz. O, Deli Yürek'te, Çığlığın Ardı Çığlık romanında ve diğer eserlerinde delikanlı olmayı anlattı. Fakat onun bir şanssızlığı oldu, yazdıklarını çekecek ve oynayacak kalitede delikanlıca yönetmen ve oyuncu çıkmadı, ben de dahilim. Yamuktuk biz, en başta ben çünkü Ömer Lütfi Mete bana oyun yazdı ama delikanlı olmadığım için ben hala o oyunu sahneleyemedim. İtfaiye Yanıyor isimli o eseri sahnelemekten korktum çünkü o oyunu sahnelersem, büyük ihtimalle mahkemeye sevk edilirdim."
- "Erdemli olmanın bir mükafatı yoktur, mükafat erdemli olmanın kendisidir"
Yazar Ahmet Turgut da üniversite yıllarında Ömer Lütfi Mete ile karşılaştığını anlatarak, "Hayatımın en büyük kariyerini Ömer Lütfi Mete'yi dinleyerek yaşadım. Bir-iki kelimeyle bir şey söylediği an, sanki paket halde karşısındaki kişiye nüfus ediyordu. Klasik örnektir, aç olan birine balık her gün verilir ya da balık tutması öğretilirmiş. Ömer ağabeyin sohbet meclislerinde balığın bolca dağıtıldığı bir ortam vardı. Hangi balığın, hangi mevsimde ve nerede bulunduğunu da söylerdi, ayrıca oltayı da dağıtırdı." diye konuştu.
Ömer Lütfi Mete'nin oğlu Ali Buhara Mete ise babası adına düzenlenen program için TYB'ye teşekkür ederek, "Buraya gelirken, bizi buluşturan şeyin, Ömer Lütfi Mete'nin iyi bir yazar olması mı? Ömer Lütfi Mete bir başkası, herhangi biri veya bir şoför olsaydı da burada olur muyduk? sorularını düşündüm. Bizi bir arada tutan şey onun ne yazarlığı ne de diğer şeylerdir. Onun iyi bir yazardan önce iyi bir insan, arkadaş, ağabey, dost, vatandaş ve sırdaş olmasıdır ve bütün bunlar özlemi arttıran şeylerdir." dedi.
Mete, babasının bir "sevgi" adamı olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Babam, haksızlık yapmaktansa haksızlığa uğramayı tercih ederdi. Bu da zaten Hazreti Ali efendimizin ahlakıdır, babam onu kendisine rol-model alırdı, yaşantısında bundan örnekler vardır. Ben babamdan hiçbir zaman 'Bu bana nasıl yapılır' diye bir şikayet cümlesi duymadım. Kendisine yapılan bir haksızlıktan dolayı hiç bir zaman öfkelenmezdi ama başkasına yapılan bir haksızlık olduğu zaman ortalığı yakar, ceketini alıp çıkar giderdi. Kendisi için mızmızlanıp, üzüldüğünü görmedim çünkü babam sürekli, 'Peygamberlere bile neler yapılmış, onlar hiç bir zaman imtina edip acizlenmemişler' derdi. Erdemli olmanın bir mükafatı yoktur, mükafat erdemli olmanın kendisidir. O da bu erdemle yaşadı ve bizler de onu hala anıyoruz, bize hala ilham veriyor. Bunun için çok mutluyum, böyle bir babam olduğu için de Allah'a şükran borçluyum."
"9. İstanbul Edebiyat Festivali", 2 Aralık'ta düzenlenecek ödül töreniyle sona erecek.