Paralel Devlet Yapılanması'nın usulsüz dinlemelerine tepkiler
Paralel Devlet Yapılanması'nın usulsüz dinlemelerine tepkiler

Oluşturma Tarihi: 2015-11-05 19:30:54

Güncelleme Tarihi: 2015-11-05 19:30:54

Paralel Devlet Yapılanması'nın, "terör örgütü üyeliği, organize suç örgütü üyeliği" gibi suçlamalarla ve uydurma isimlerle 2008-2009'da dinlediği gazeteciler ve iş adamları, bu hukuksuzluğa tepki gösterdi.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başmüfettişi Yunus Nadi Kolukısa'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında, ortaya çıkan usulsüz dinlemelere ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulunan gazeteci-yazar Tufan Türenç, demokrasilerde ve özgür toplumlarda bu tür olayların yerinin olmadığını söyledi.

Bu tür dinlemelerin suç olduğunu dile getiren Türenç, "Çünkü insanların özel hayatları dinlenip, sonra bunlar şantaj için kullanılabilir. Bu, kabul edilemez ancak Türkiye'de insanlar böyle dinlenmiş. Bu olayı kınıyorum. Tek başıma dava açmam ama eğer bir dava açılırsa buna müdahil olmayı düşünüyorum. Böyle bir davanın da açılacağını düşünüyorum, açılması da gerekiyor" dedi.

- "Telefonum aralıksız 18 ay boyunca mahkeme kararı olmadan dinlenmiş"

Gazeteci İsmail Küçükkaya da 10 gün önce kendisini Terörle Mücadele Şubesinden bilgilendirme için aradıklarını söyledi.

"'Telefonunuz yasa dışı çok uzun süre dinlenmiş Paralel Yapı tarafından', aynen bu söylendi bana" diyen Küçükkaya, şunları anlattı:

"Sonra emniyetteki polisler beni HSYK müfettişlerine götürdüler. Onlar bir soruşturma yürütüyorlardı ve benim telefonum 6 kez, aralıksız toplam 18 ay boyunca mahkeme kararı olmadan dinlenmiş ve bu, istihbari dinleme kapsamına alınmış. Öbür türlü hakim ya da mahkeme kararı almaları gerekiyor. Bir tane hakim bulmuşlar, mahkemesiz sürekli uzatmışlar. Bunları polis şefi Ali Fuat Yılmazer istemiş. İstihbarı dinleme ve HSYK müfettişleri dediler ki, 'tamamen yasa dışı dinlenmişsiniz, hakkınızda hiçbir şey bulamamalarına rağmen, dinlemeyi kesmemişler ve sürekli uzatmışlar.' Bunu bana HSYK müfettişleri söyledi. 'Şikayetçi misin' dediler, ben de şikayetçi oldum."

Bu dinlemelerden önce de telefonlarının iki farklı dosyada yine dinlendiğinin soruşturmalarda ortaya çıktığını aktaran İsmail Küçükkaya, "Onlardan da şikayetçi oldum. Şu ana kadar 3 ayrı dosyada telefonum 8 kez, toplam ne bileyim kaç sene dinlenmiş oluyor. Ben de üç kez şikayetçi oldum" şeklinde konuştu.

- "HSYK Başmüfettişliği bilgi verdi"

GTE Endüstri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Hüsamettin Kavi ise konudan bilgi sahibi olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"HSYK Başmüfettişliği, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi aracılığıyla benimle temas etti. Randevu verdiler ve kendilerini ziyarete gittim. Bir terör örgütüyle ilişki içinde olmak şüphesiyle dinlendiğimi söylediler. Mahkeme kararı alınmış, o çerçevede dinlemişler. Bunun söz konusu olamayacağını belirttim ve '2008 ve 2009 yıllarında İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı idim. Kim olduğum, hangi faaliyetlerde bulunduğum kamuoyunda bellidir' şeklinde bir beyanda bulundum. Böyle bir isnat söz konusu olamaz."

- "Dinlendiğimi ilk defa öğrenmedim"

Gazeteci-yazar Aslı Aydıntaşbaş ise bu durumun kendisi için sürpriz olmadığını kaydetti.

Dinlemelerin olduğu dönemde bunu çok defa dile getirdiğini belirten Aydıntaşbaş, Türkiye'de bir dinleme sorunu olduğunu söyledi.

O zamanlar, insanlara adeta gözdağı vermek için çeşitli iddianamelerin eklerinde telefon konuşmalarının yer aldığını hatırlatan Aydıntaşbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gazeteciye dinlenildiğini hissettirip, bu şekilde 'ayağını denk al' mesajı veriliyordu. O dönem tam bir korku atmosferi oluşturuldu. Dinlemeleri kimin yaptığı belli. Birinci sorumluyu biliyoruz ancak siyasi otoritenin de böyle bir iklimde sorumluluğu olduğu düşünüyorum. Zaten böyle bir sıkıntı vardı o dönem. Dinlendiğimi ilk defa öğrenmedim. Daha önce de biliyordum. Hem Ankara hem İstanbul istihbarat birimleri ayrı ayrı dinlemiş. Bu tür şeylerin kimseye faydası yok. Bundan sonra böyle olayların insan hakları meselesi olarak değerlendirilmesi lazım."

- "Utanç verici"

Gazeteci Selahattin Sadıkoğlu da "terör örgütü üyeliği, organize suç örgütü üyeliği" kapsamında neden dinlenildiğini bilmediğini belirterek, "Bunlara çok üzülüyoruz. Utanç verici, ayıp şeyler bunlar. Benim gibi bir insanı neden dinlesinler? Benim bir terör örgütüyle ne alakam olabilir? Yıllardır muhafazakar kesimin içinde yer alan biriyim ve yayıncılık yapıyorum" ifadesini kullandı.

Gazeteci Zafer Mutlu ise en başından beri böyle bir şeyi yanlış bulduğunu aktararak, "Yasa dışı olduğu için başka isimlerle dinlediler. Hangi maksatla yaptıklarını ve neyi merak ettiklerini bilmiyorum. Kim yaptıysa böyle bir şeyi utanç verici buluyorum. Korkacak bir şeyim yok. Olayla ilgili şikayetçi oldum" dedi.

Dinlemeye karar veren hakimin ve dinlemeyi yapanların suç işlediğini vurgulayan gazeteci Mehmet Yakup Yılmaz da dinlemelerin ne amaçla yapıldığı konusunda bilgisinin olmadığını söyledi.

Gazeteci-yazar Yılmaz Özdil de 2007-2008 yıllarında dönemin Başbakanı, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü kim ise, onların konuşması gerektiğini dile getirdi.