Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Milli Saraylar'a bağlı tarihi saray, köşk ve kasırlar arasında geçen yıl yaklaşık bir milyon kişiyi ağırlayan Dolmabahçe Sarayı'ndaki müzik aletleri dikkati çekiyor.
Saraydaki müzik aletleri ve piyanolara ilişkin AA muhabirine bilgi veren Milli Saraylar rehberi Osman Nihat Bişgin, Dolmabahçe Sarayı'nın bir Tanzimat sarayı olduğunu belirterek, "Tanzimat'ın bütün özellikleri Dolmabahçe Sarayı'nda bariz biçimde görülüyor. Avrupalılaşma ve Batılılaşma dediğimiz bu süreç, Batı müziğinin de Dolmabahçe Sarayı'na girmesine vesile olmuş" dedi.
Sarayda toplam 12 piyano olduğunu söyleyen Bişgin, tüm piyanoların, sarayın ahengine ve üslubuna uygun, süslemeleriyle de "saraylı" olduğunu kaydetti.
Bişgin, sarayın 1856'da açıldığını ve piyanoların da bu tarihe yakın bir zamanda getirildiğini aktararak, sarayda piyano çalanlara ilişkin, "Kadın efendiler, yani sultan eşleri, ikbal dediğimiz hanımlar sarayda piyano eğitimi alırlardı. Bilhassa son dönemlerde, bu da Dolmabahçe Sarayı dönemine denk geliyor. Çok sayıda piyano var ve bu piyanoların hiçbiri atıl değil, hepsi çalınan piyanolardı" diye konuştu.
- Zülvecheyn Salonu'na kuyruklu yeşil süslemeli piyano
Sarayda çoğunlukla Hertz, Pleyel, Gaveau ve Erard marka piyanolar bulunduğunu dile getiren Bişgin, kuyruklu piyanoların sayısının daha az olduğunu söyledi.
Üst kattaki Zülvecheyn Salonu'nda göze çarpan yeşil renkli görkemli piyanoyu anlatan Bişgin, bunun, Pleyel marka klasik bir saray piyanosu olduğunu ifade etti.
Bişgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sarayda görkem, ihtişam çok ön planda olduğundan saray piyanoları da görsel objeler olarak dikkatimizi çekiyor. Sesleri çok meşhur sesler değil. Fransız piyanolarının da Pleyel marka bu örnekteki gibi, sesinden ziyade görüntüsü ön planda. Görüntüsüyle meşhur bir piyano bu."
Bişgin, Zülvecheyn Salonu'nun beyaz ve bej üzerine altın kaplamalarla süslemeli olduğunun altını çizerek, "Tavanla tam uyum içinde muazzam bir piyano görmekteyiz" dedi.
Dolmabahçe Sarayı'ndaki eşyanın yerinin aslına uygun olarak aynı kaldığını kaydeden Bişgin, "Piyanoların bu salonlara ait olduğunu söyleyebiliriz. Zülvecheyn Salonu ve Süfera Salonu'ndaki piyanolar, salonlar için tasarlanmış, genellikle çalınmayan, görüntüsüyle zenginlik katmak için saraya alınmış eşyadır" diye konuştu.
- Camlı Köşk'te kristal piyano ve sandalye
Sarayda Camlı Köşk içindeki, benzerine nadir rastlanan kristal piyanoya ilişkin de bilgi veren Osman Nihat Bişgin, şöyle konuştu:
"Camlı Köşk adeta sarayın duvarları içerisinde saklanan, kendi özelliğini daima bulunduran, dışarıya ara ara açılan bir büyük mekan. Atatürk de Dolmabahçe Sarayı kullanımında bu mekanda halkı selamlamış. Bir kış bahçesi adeta. Dış tarafında camlı olan bir bölge var. Tamamen her tarafı camlı olmasıyla beraber, mekana uygun ve tam bir mutabakatta, kristal bir piyano görmekteyiz."
Bişgin, salon düzenlemesinde genel olarak bej ve bejin üzerinde altın kaplamaların bulunduğunu aktararak, "Bu kristal piyano Gaveau imalatı, yine Paris yapımı. Çalarken içindeki ahenk, çalışma sistemini çok temiz bir biçimde dışarıya gösteren, adeta tam bir şeffaflık politikasına sahip bir piyano. Temizliğin de işareti. Kendi sandalyesi de kristal olarak üretilmiş" ifadelerini kullandı.
Fransız piyanolarında görüntünün sese nazaran daha ön planda olduğunu vurgulayan Bişgin, "Burada salon piyanoları genellikle kullanılmayan piyanolar olmuş. Sarayın en aktif piyanoları, hiç şüphesiz harem dairelerinde kadın efendilerin kullandığı şahsi piyanolardı. Hem eğitim hem de sanat icra etme piyanosuydu" dedi.
- Saraydaki müzik odası
Sarayın müzik aletleriyle düzenlenmiş bir odasında bulunan siyah renkli, sade görünümlü piyanoyu da anlatan Bişgin, Steinway marka Alman piyanosunun hem sesinin çok kuvvetli hem de değerinin çok yüksek olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Hamburg Steinway'i olarak imal edilmiş, 1912 yılına ait bir piyano. Fabrika daha sonra Amerika'ya taşınıyor. Dolayısıyla Almanya'da imal edilen toplam 5 Steinway piyanosu var. Onlardan biri de bu. Tahmini değeri 200 bin avro. Abdülmecid Efendi'nin amblemi de üzerinde bulunmakta. Dolayısıyla, şahsi olarak kullanılmış ve gerçekten müziğe kulağı olan zevk sahibi bir insanın piyanosu bu piyano."
- Süfera Salonu'nda 'boulle işi' piyano
Bişgin, Osmanlı döneminde elçi kabulünde kullanılan Süfera Salonu'ndaki piyanoya ilişkin de şu bilgileri verdi:
"Sefir, elçi kelimesinin çoğulu 'süfera'. Dolayısıyla, sarayın adeta dışarıya hitap etmesi için yapılmış bir mekanı burası. Genellikle eşyası altın kaplama. Tavanı da o şekilde. Burada yine metalin güzelliğini, altın kaplamanın uyumunu göstermek için 'boulle işi' olarak tabir edilen bir piyano örneği var. Bu gördüğünüz 6 ayaklı, üstündeki metal, ahşabın oyulan kısmının içine entegre edilmiş bir piyano. Öncelikle ahşabın üzerine bir motif çiziyorsunuz. Bunu kazıyorsunuz. Kazıdığınız miktarın aynı ebadındaki metali bunun içine tatbik ediyorsunuz."
Boulle işinin, piyanonun sesini neredeyse duyulmayacak kadar kısık hale getireceğini kaydeden Bişgin, bu piyanonun dekorasyon için muhteşem olduğunu ifade etti.