Selimiye Kışlası'ndaki darbe faaliyetleri ve Üsküdar Çevik Kuvvet'in işgal girişimi davası
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Selimiye'deki 1. Ordu Komutanlığı'nda yaşananlar ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nün Üsküdar yerleşkesinin ele geçirilmeye çalışılmasına ilişkin 54'ü tutuklu 128 sanığın yargılanmasına devam edildi

Oluşturma Tarihi: 2017-12-11 19:40:28

Güncelleme Tarihi: 2017-12-11 19:40:28

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Selimiye'de bulunan 1. Ordu Komutanlığı'nda yaşananlar ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nün Üsküdar yerleşkesinin ele geçirilmeye çalışılmasına ilişkin 51'i tutuklu 128 sanığın yargılandığı davanın 8'inci duruşması yapıldı.

İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Bakırköy Adalet Sarayı Konferans Salonu'nda görülen duruşmaya, 49 tutuklu sanık, 19 tutuksuz sanık ile taraf avukatları ve izleyiciler katıldı.

Olay tarihinde takım komutanı olan eski üsteğmen Doğa Ödağacıoğlu, yaptığı savunmasında, 15 Temmuz akşamında bölük komutanı olan eski Yüzbaşı Volkan Dede tarafından aranıp çağrılması üzerine Selimiye Kışlasına gittiğini söyledi. Kışladayken Dede'nin kendisine sıkıyönetim ilan edildiğini söylediğini ifade eden Ödağacıoğlu, tank sesi duyduğunu ve bunun üzerine dışarıda iki tankın olduğunu, insanların tankın etrafını çevirdiğini ve olaylar yaşandığını, tanktaki askerlerin içeri girmek istediğini anlattı.

Bir askerin anahtar getirdiğini ve komutanın emri olduğunu belirterek tankların içeri alınmasını istediğini kaydeden Ödağacıoğlu, askerin kapıyı açmasıyla tankların içeri girdiğini, bunun üzerine Volkan Dede'ye neler olduğunu sorduğunu iddia etti.

Ödağacıoğlu; "Volkan Dede, Cem Albay (Fenerbahçe Orduevi'nden sorumlu olan Albay İbrahim Cem Gültekin) ile telefonda görüşüyordu. Volkan Dede, Cem Albay'ın, Selimiye Kışlasının kalkışmanın içerisinde olduğunu söylediğini ve kendisi gibi olan askerlerin kışladan çıkması gerektiğini söylediğini anlattı. Bunun üzerine bana sivil kıyafetlerim olup olmadığını sordu. Ben de spor kıyafetlerim olduğunu söyledim ve gidip üstümü değiştirdim. Daha sonra kışladan çıktık." ifadelerini kullandı.

Tutuksuz sanık Astsubay Salih Aydemir, teknik personel olduğunu, 15 Temmuz akşamında muhabere sorumlusu nöbetçi İsmail Çakırer'in kendisini aradığını ve muhaberede arıza olduğunu, bunun üzerine kışlaya gelmesi gerektiğini söylediğini aktardı.

Daha önce de bu şekilde çağrıldığında kışlaya gittiğini iddia eden Aydemir, telefon ve giriş kartını alarak muhabere merkezine gittiğini, içeride aşırı telefon yoğunluğunun olduğunu, yoğunluk nedeniyle telefonların çalışmadığını ve yeniden kapatıp açılması gerektiğini ifade etti.

Darbe girişiminden televizyonda haberdar olduğunu ileri süren Aydemir, dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'ın konuşmasını duyduğunu ve darbe girişiminin içerisinde olmadıklarını düşündüğünü öne sürdü. Darbe girişimini duyduktan sonra herkeste bir şaşkınlık oluştuğunu öne süren sanık Aydemir, daha sonra sabah saatlerinde kışladan çıktığını ve misafirhaneye gittiğini iddia ederek, "Teknik personel olarak arızaya çağrıldığım zaman gidip yapmak zorundayım. Hiçbir şeye karışmadım. Amirlerimin emirleri doğrultusunda hareket ettim. (Muhabere merkezine) Silahla da gitmedim. Muhtemelen reset atıp (kapatıp açıp) gelirim diye düşündüm." diye konuştu.

Selimiye Kışlasında muhaberede uzman çavuş olarak görev yaptığını anlatan tutuksuz sanık Erkan Erdayandı, santral operatörü olduğunu, telefonlara cevap verdiğini, bir nevi müşteri temsilcisi olduğunu anlattı.

Olay tarihinde kendisinin arandığını ve aşırı telefon yoğunluğu olduğunu, acilen kışlaya gelmesi gerektiğinin söylendiğini ileri süren Erdayandı, bunun üzerine muhabere merkezine gittiğini, yoğun telefon olduğunu, askerlerin ailelerinin daha çok aradığını ve askerlerin durumunu sorduğunu söyledi.

Dışarıdan geldiği için sivil olduğunu ve ordu komutanının açıklamalarını televizyondan duyduklarını ifade eden sanık Erdayandı, nizamiyeden çıkışın ve girişin olmadığını, sabah saatlerinde nizamiyeden çıktıklarını aktardı.

Tutuksuz sanık Uzman Çavuş Suat Afşit, "(15 Temmuz akşamı) Üsteğmen Serkan Gözkaydıran beni aradı ve yoğunluk olduğunu, kışlaya gelmem gerektiğini söyledi. Bende 3 No'lu nizamiye kapısına geldim. Turnikelerin orada kartımı okutup içeri girecektim. Bu sırada nöbetçi askerler, 'Kimsin?' diye sordu. Ben de 'personel' dedim ama 'ellerini yukarı kaldır' dediler. Ellerimi yukarı kaldırdım. 'Diz çök' dediler ve diz çöktüm. Bu sırada turnikelerin oradaki ağacın oradan asker geldi ve kafama silah dayadı. Daha sonra Doğa Üsteğmen (Ödağacıoğlu) geldi. Ben de 'Üsteğmenim ne oluyor, terörist muamelesi yapıyorsunuz?" dedim. Bana neden geldiğimi sordu. Ben de yoğunluk olduğunu ve Serkan Üsteğmenin beni çağırdığını söyledim. Bunun üzerine 'hiçbir yere uğramadan direk yukarı çık' dedi." şeklinde konuştu.

Duruşma, diğer sanıkların savunmalarının alınması için yarına ertelendi.

- İddianameden

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Bülent Başar ve Hikmet Pak tarafından hazırlanan iddianamede, darbe girişimi sırasında 1. Ordu Komutanı olan Orgeneral Ümit Dündar ve Üsküdar'da art arda geçen 2 tankın önüne yatarak onları durdurmaya çalışan Sabri Ünal'ın da aralarında bulunduğu 28 kişi, "müşteki-mağdur" sıfatıyla yer alıyor.

Albay, yarbay ve yüzbaşı rütbelerindeki 55 subay, astsubaylar ve bir sivil olmak üzere 54'ü tutuklu 128 kişinin "sanık" sıfatıyla yer aldığı iddianamede, tüm sanıklar hakkında "cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs", "cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya TBMM'nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs", "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 7 yıl altı aydan on beşer yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

İddianamenin tek sivil şüphelisi olan ve terör örgütünün şifreli haberleşme programı "ByLock"u kullandığı belirtilen öğretmen Feyzullah Şahan hakkında da aynı suçlardan üç kez ağırlaştırılmış müebbet ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

İddianamede, aralarında subayların da bulunduğu sanıklar Ali Demici, Mehmet Kanbur, Tuğrul Kekeç, Gökhan Arıkan, Servet Demir, Emre Ersan, Bekir Karadayı, Semih Özdemir, Gökhan Türe, Gökhan Atavcı, Mithat Aydın, Sergen Güçlü, Bilal Dursun, İsmail Küçükmadan, Gökhan Yıldız, Cüneyt Ölmez, Ömer Faruk Kıcırlı, Kadir Güven, Fatih Cantürk, Arda Can Yarar, Yasin Ay, Ali Güngör, Eyüp Akkaya ve Ertan Gümüştaş hakkında da ''kasten öldürmeye teşebbüs'', ''kasten yaralama'', ''mala zarar verme'' ve ''kamu malına zarar verme'' suçlarından ayrı ayrı 6 yıl ile 141 yıl arasında değişen hapis cezaları öngörülüyor.​