'Tahşiyecilere kumpas' davasının gerekçeli kararı açıklandı
FETÖ'nün Tahşiyeciler grubuna kumpas kurduğu iddiasıyla FETÖ elebaşı Gülen, Hidayet Karaca ve eski emniyet müdürlerinin de aralarında bulunduğu 33 sanık hakkındaki gerekçeli kararın yazımı tamamlandı- İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce hazırlanan ve 2 bin 898 sayfadan oluşan gerekçeli kararda, FETÖ tarafından Tahşiyeciler grubuna yönelik yapılan kumpas ayrıntılarıyla yer alırken, örgütün neden

Oluşturma Tarihi: 2018-01-01 14:53:27

Güncelleme Tarihi: 2018-01-01 14:53:27

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) ''Tahşiyeciler grubuna'' kumpas kurduğu gerekçesiyle aralarında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile kapatılan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve eski emniyet müdürlerinin de bulunduğu 23'ü tutuklu 33 sanığın yargılandığı davaya ilişkin gerekçeli karar açıklandı.

Tahşiyeciler grubuna kumpas davasını karara bağlayan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ali İhsan Horasan ile iki üye hakim tarafından hazırlanan 2 bin 898 sayfalık gerekçeli kararın detayları ortaya çıktı. Gerekçeli kararda, iddianame, sanık savunmaları, mütalaa, tanık beyanları, delillerin değerlendirilmesi, hukuki tanımlamalar, FETÖ hakkında detaylı bilgiler, sanıklarda hakkındaki deliller ve suçlamalar ile hükme yer verildi.

Gerekçeli kararda, Tahşiyeciler grubunun kim olduğuna ilişkin detaylı bilgilere de yer verilerek, bu grubun ''başörtüsü, dinler arası diyalog, zekat, kurban'' gibi konularda FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen'i sert şekilde sürekli olarak eleştirdiği belirtildi.

Taşhiyecilerin, başlarda Muş'ta sınırlı küçük bir grup olmasına rağmen daha sonra İstanbul'da da ilgi gördüğü belirtilen gerekçeli kararda, özellikle Nurcular içerisinde yıllarca bulunmuş, hizmet vermiş, Nurcularca çok iyi tanınan Mustafa Kaplan, Bünyamin Ateş, Burhan Bozgeyik, Aziz Bozdemir, Mehmet Nuri Turan gibi isimlerin gruba girmesiyle Mehmet Doğan'ın, Gülen'in görüşlerine tamamen ters fikirlerinin basın yayın yoluyla yayılmasıyla grubun FETÖ'nün hedefine girdiği vurgulandı.

Kararda, grubun FETÖ'nün hedefi haline gelmesinin bir başka nedeni ise şöyle anlatıldı:

''Ayrıca grubun FETÖ/PDY'nin hedefi olmasının başka bir nedeni de katılan Aziz Bozdemir'in ifadesinden de anlaşılacağı üzere Mehmet Doğan'ın medrese hocası olması ve özellikle Hulusi Bey'den ders almasından dolayı Risale-i Nur'a ciddi bir şekilde derinliğe izahat getirmesiydi. Onu dinleyenler bir daha bırakamıyor, cemaat genişliyordu. Tamamen Risale-i Nur merkezli bir hareket söz konusuydu. Risale-i Nur'a tüm yönleriyle, tek tek, ayrıntılı bir anlatımla, çalışmayla izahat veriliyordu. Grup genişlemeye, büyümeye başlamıştı. Bu durum da tüm Nurcuların abisi olma hevesindeki Fetullah Gülen'i rahatsız etmişti. Grup büyümeden yok edilmeliydi.''

Örgütün söz konusu gruba karşı hareket etmesine ilişkin adımların sırasıyla anlatıldığı gerekçeli kararda, örgüt elebaşısı Gülen'in 2009'da Tahşiye'den bahsettiği, daha sonra kapatılan STV'nin de yayınlanan dizilerde yer alan ''Karanlık Kurulu'' bölümünde söz konusu grubun adının anıldığı, Zaman gazetesinde de grupla ilgili yazılara yer verilerek toplumsal bir algı yaratılmaya çalışıldığı aktarıldı.

Bu çalışma sırasında davanın sanıklarından dönemin eski polisleri de söz konusu grup ile ilgili istihbarat raporları tanzim ederek, terör bürosuna gönderdikleri ve daha sonrasında da bu gruba operasyon düzenleyerek bir çoğunun tutuklanmasına yol açtıkları belirtilen gerekçeli kararda, ''Fetullah Gülen'i sert bir şekilde eleştirmesi dolayısıyla Mehmet Doğan ve grubu FETÖ liderinin talimatı doğrultusunda operasyona maruz kalmış, etkisiz hale getirilmişlerdir.'' denildi.

-''FETÖ tarafından konulan bombalar''

FETÖ üyesi polislerce 22 Ocak 2010'da yapılan aramadan bir gün önce, söz konusu bombaların bulunduğu ve gruba ait olduğu belirtilen evde, bir sohbetin gerçekleştirildiği ve saat 22.00 sıralarında sohbetin sona erdiği belirtilen gerekçeli kararda, şu tespitlere yer verildi:

''Söz konusu o gece evden en son Turgut Yıldırım kapıyı kilitlemeden çekerek çıkmıştır. Turgut Yıldırım'ın ifadesine göre o gün evde Ahmet Tok, soyadını bilmediği Hüseyin, Ekrem Yıldırım ve babası bulunmaktadır. Sohbet bitince herkes gitmiştir. Yapılan araştırmalarda söz konusu evde 22 Ocak 2010 günü arama yapılmadan evvel 21 Ocak akşamı evin etrafında birçok istihbarat ve terör görevlisi tespit edilmiştir. HTS bilgileri ve baz kayıtları incelendiğinde 11 sanığın 21 Ocak gece yarısına kadar söz konusu adres civarından sinyal verdikleri, HTS kayıtlarındaki baz bilgileri ile adrese ilişkin beş baz istasyonunun uyum gösterdiği, şahısların Turgut Yıldırım'ın sorumluluğu altındaki evin civarında oldukları tespit edilmiştir.

Söz konusu adreslerle alakalı fiziki takip kararı, tedbiri söz konusu olmamasına rağmen sanık Hüseyin Nohut'un talimatıyla ve kendi beyanına göre takip tarassut amacıyla memurların orada bulunduğu izah edilmeye çalışılmıştır. Ortada takip tarassut olmadığı için tutanağı da yoktur. Polis gözetiminde eve bombalar konmuş, istihbarat ve terör ekipleri de aksilik olmaması için adres civarında karakol kurmuşlar, hatta bombaların ertesi gün yapılacak aramadan önce bulunma ve adresten çıkarılma ihtimaline binaen bekleyen personele, 'Elinde poşetle çıkan biri olursa yakalayın' denmiştir."

Gerekçeli kararda, örgüt üyesi olan polislerin, ertesi gün yapılacak aramada bulunması için bombaları bu eve koydukları ifade edilerek, evin tamamen boşaldığından emin olamadıklarından, grup mensuplarından birinin konulan bombaları, mermileri fark ederek alıp götürmesi ihtimaline binaen elinde poşetle çıkacak kişinin yakalanması talimatının verildiği anlatıldı.

Burada özellikle poşet isminin zikredilmesinin de bombanın FETÖ mensuplarınca konulduğunun göstergesi olduğu belirtilen kararda, "Keza eve konulan mühimmatlar poşet içerisinde konulmuştur. Verilen talimatta bavulla, kutuyla, sırt çantası ile çıkan birisi denmemiş, ısrarla poşete vurgu yapılmıştır.'' bilgisi yer aldı.

- ''Adli operasyon mantığına aykırı bir durum''

Gerekçeli kararda, Mehmet Doğan grubunun önde gelenlerinin Başakşehir'deki evde bulunduğu, El Kaide ile bağlantılı bir grup hakkında birçok ili kapsayan eş zamanlı bir operasyon yapılmasına rağmen grubun önde gelenlerinin takip edilmemesi, onun yerine boş bir evin peşinde koşulmasının da manidar olduğuna vurgu yapıldı.

Bunun adli operasyon mantığına aykırı olduğu, hedef şahıslar takibe alınmazken, kimin girip çıktığı belli olmayan evin onlarca polis tarafından ablukaya alındığı dile getirilen kararda, şunlar kaydedildi:

"Çünkü ortada usulüne uygun şekilde yapılan bir soruşturma yoktur. Silahlı örgüt lideri olduğu iddia edilen Mehmet Doğan ve yine örgüt yöneticisi olduğu belirtilen Mustafa Kaplan ile grubun önde gelenleri polisçe takibe alınmazken, hakkında fiziki-teknik takip kararı dahi bulunmayan boş bir evin etrafından birçok istihbarat ve terör ekibi karakol kuruyor, sokak başları tutuluyor, adeta erketeye yatılıyor. Yine ilginçtir ki söz konusu virane evden sorumlu Turgut Yıldırım'ın yine aynı sokakta bulunan evi hakkında evvelinde arama kararı talep etmek, çıkartmak akla gelmiyor. Bombaların bulunması üzerine Turgut Yıldırım'ın da evi savcı talimatıyla aranıyor.''

Örgüt elebaşısı Fetullah Gülen'in konuşması ve medya aracılığıyla yapılan algı operasyonu neticesinde grubun önde gelenlerinin telaşa kapıldığı anlatılan gerekçeli kararda, ''Kendilerine yönelik yapılacak soruşturma ve operasyonu bekler hale gelmiştir. Hatta Mehmet Nuri Turan, Gülen yapılanmasına yakın isimlerle irtibata geçerek yardım istemiştir. Durum böyle iken, yani haklarında FETÖ'cü polislerce operasyon yapılacağını bilen grup üyelerinin sohbet evlerinden birinde bomba bulundurmaları eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.'' ifadelerine yer verildi.

''Bomba ve mühimmatlar soruşturmada görev yapan Terör Şube yetkililerince ve adres civarındaki istihbarat birimlerince adrese yerleştirilmiştir.'' bilgisi paylaşılan gerekçeli kararda, operasyonda görev alan personelin FETÖ üyesi olduğu ve bombaların adrese yerleştirildiğinden haberdar oldukları ifade edildi.

Söz konusu personelin örgüt mensubu olmaması durumunda operasyonun deşifre olmasına yol açacağı belirtilen kararda, ''Tüm işlemler her iki büroda rütbeli olarak görev yapan personelin emir ve talimatları ile bilgileri dahilinde gerçekleştirilmiştir. Bu operasyon ile Fetullah Gülen'in 6 Nisan 2009 tarihli grubu hedef alır talimatının gereği yapılmış, terör örgütü kendisine karşı olup amacına ulaşmasına engel gördüğü grubu tüm ülke çapında etkisiz hale getirerek örgüt liderinin talimatını yerine getirmiştir.'' tespitinde bulunuldu.

-''Bombalar yürüyerek eve giremeyeceğine göre...''

Evde bulunan mühimmat üzerinde bir kısım kamu görevlisinin parmak izinin çıktığı, bomba ve mühimmat üzerinde katılanlara, müştekilere ait parmak izinin bulunmadığı, evden sorumlu Turgut Yıldırım'a ait parmak izinin dahi yer almadığı aktarılan gerekçeli kararda, ''Sanıkların eldivenlerin yırtılması dolayısıyla parmak izlerinin çıktığını belirtseler de evden sorumlu Yıldırım dahil gruptan hiç kimsenin parmak izinin çıkmamış olması izaha muhtaçtır. Poşetteki bombalar, mühimmat yürüyerek eve giremeyeceğine göre oraya yerleştirene ait izler barındırması gerekmektedir.'' denildi.

FETÖ mensubu olduğu belirlenen polislerce, soruşturma sırasında konuyla alakası olmamasına rağmen bu davanın müştekilerinin özel hayatına ilişkin görüşmelerin tape yapılarak sorulduğu, birçok hukuksuz işe başvurulduğu ve buna ilişkin kararların birer örneğine de yer verilen gerekçeli kararda, Tahşiyeciler grubunun bir terör örgütü olmadığıyla ilgili mahkeme kararı ve hukuki bir görüşe yer verildi.

Gerekçeli kararda, müştekiler hakkında "terör örgütü kurma, yönetme ve üye olma" suçlarından Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen davada beraat kararı verildiği, kararın gerekçesinde de hukuka aykırı soruşturma yapıldığı kaydedildi.

Sanık Ömer Köse'nin savunmasında, Mehmet Doğan'a araba alınmak üzere grup üyelerinden para toplandığını, Mehmet Nuri Turan'ın diğer kişileri arayarak parayı toplamaya çalıştığını söylediği anlatılan gerekçeli kararda, "İddia olunduğu gibi Mehmet Doğan'ı mehdi görenler onun için cüzi miktarda parayı vermeye yanaşmamaktadır. Grup lideri için araba alınacaktır ama iddia olunduğu üzere koskoca örgüt bu parayı toplamakta güçlük çekmektedir. Hal böyleyken Mehmet Doğan'ı nasıl mehdi gördükleri iddia olunabilir ve iki bin lira vermekten çekindikleri kişinin çağrısıyla cihad için nasıl Afganistan'a giderler. Bu tamamen mantık dışıdır. Bu basit örnek bile grubun örgüt olmadığını ortaya koymaktadır." ifadelerine yer verildi.

-''25 sanık ByLock'çu''

Gerekçeli kararda, aralarında örgüt elebaşısı Gülen'in de bulunduğu 33 sanıktan, Hidayet Karaca ve eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer, Ömer Köse, Yurt Atayün, Erol Demirhan, Tufan Ergüder, Bayram Özbek'in de içinde bulunduğu 25 sanığın örgütün şifreli mesajlaşma programı ByLock kullanıcısı olduğu vurgulandı.

Silahlı Terör Örgütü FETÖ/PDY'nin medya ayağının yöneticisi ve bir numarası olduğu ifade edilen Hidayet Karaca'ya ilişkin, "O kadar önemlidir ki, onu ve diğerlerini kurtarmak için örgüt elebaşısı hakimlere hitaben herkul.org.'da tahliye edilmeleri için konuşma yapmış, hatta dosyanın sanıklarının örgüt için çok önemli olması dolayısıyla bununla yetinmeyip bizzat Asliye Ceza hakimlerine hitaben hazırlanmış mektup gönderilmiştir. Sanıkların tahliyeleri uğruna kendilerini, ailelerini, geleceklerini feda edebilen, hukuka aykırı kararlarla onları tahliye etmek isteyen hakimler dahi ortaya çıkmıştır." denildi.

Kararda, sanık Karaca'nın kullandığı ABD'ye ait hat ile Fetullah Gülen'in kullandığı tespit edilen ''148.....'' numaralı hattın, 1 Ocak 2013 - 1 Ocak 2014 tarihleri arasında 116 kez görüştüğü kaydedildi.

Söz konusu Karanlık Karar Kurulu sahnelerinin tanık Hikmet Tombulca'nın da beyanında tanıdığını belirttiği Nakkaş isimli tutuklu sanık Bayram Özbek'in başında olduğu FETÖ mensubu senarist grubunca yazıldığı vurgulanan gerekçeli kararda, söz konusu evde bulunan sis bombalarıyla, Poyrazköy'de ele geçirilen sis bombalarının seri numarasının aynı olduğu da kaydedildi.

- Karar

Mahkeme heyeti, 3 Kasım 2017'de verdiği kararında, sanık Hidayet Karaca'yı, "silahlı terör örgütü yöneticiliği", "iftira" ve "resmi belgede sahtecilik" suçundan 31 yıl 6 ay, Ali Fuat Yılmazer'i "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "iftira" suçundan 16 yıl 6 ay hapisle cezalandırmıştı.

Eski emniyet müdürleri Yurt Atayün, Ömer Köse ve Tufan Ergüder'e ise "silahlı terör örgütüne üye olmak", "iftira" ve "resmi belgede sahtecilik" suçundan 25 yıl altışar ay hapis cezası veren mahkeme, sanıklar Fetullah Gülen ve eski Emniyet Müdürü Mutlu Ekizoğlu'nun dosyasını, ifadeleri alınamadığı için ayırmıştı.

- 22 sanığa örgüt üyeliğinden 12 yıl

Heyet, suç tarihinde İstanbul'da görevli eski emniyet müdürleri sanıklar Erol Demirhan, Ömer Köse, Ertan Erçıktı, Bayram Özbek, Mustafa Kılıçarslan, Kazım Aksoy, Ekrem Çelik, Ahmet Öztürk, Ufuk Yıldırım, Yasin Koyuncu, Ali Cihan, Hüseyin Nohut, Tolga Güzeltaş, Adem Akpınar, Mehmet Ali Doğan, Mustafa Altunbulak, Halit Akbulut, Yakup Ergün, Abdullah Seyit Ateşçi, Selçuk Ocaktan, Talat Burak Karaltı ve Aytekin Ağören'i, "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 12 yıl hapis cezasına mahkum etmişti.

Heyet, sanık eski polisler Mustafa Uyanık, Rıfat Arslan, Erdem Kısa, Çetin Öztürk ve Recep Güleç'i "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme" suçundan 6 yıl hapis cezasına çarptırmıştı.

Aralarında Karaca ve eski emniyet müdürlerinin de bulunduğu 23 sanığın tutukluluk halinin devamına karar veren heyet, tutuksuz sanıklar eski Emniyet Müdürü Tufan Ergüder'in de aralarında bulunduğu 3 sanık hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı.