Feyzioğlu, Türkiye Barolar Birliğinde baro başkanlarıyla yaptığı basın toplantısında, devletin güç kullanma yetkisini 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile sivillere devrettiğini savundu.
Olağanüstü halin kaldırılmasını isteyen Feyzioğlu, olağanüstü halin terörle ve darbeye kalkışanlarla mücadele amacının dışında, olağan, işlevsel görülen bir yönetim biçimi olarak kullanılmaya başladığını ileri sürdü.
Devletin ilgili kurumlarının elinde terörle mücadele etmeye yetecek güç ve yetkinin bulunduğunu söyleyen Feyzioğlu, "OHAL bu haliyle, terörle mücadeleyi sekteye uğratmaktadır. Çünkü, Türkiye'nin demokratik görüntüsüne zarar vermektedir. Bu da terör örgütlerinin çok işine gelen, mutlu oldukları bir durumdur çünkü bu sayede dış ülkelerde meşruiyet kazanacak bir zemine sahip olmaktadırlar." diye konuştu.
Olağanüstü hal ile ilgili olmayan birçok düzenlemenin olağanüstü hal kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle yapıldığını ifade eden Feyzioğlu, "Üstelik bunların önemli bir kısmının KHK ile düzenlenmesini Anayasamız yasaklamıştır. Bunlar aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de açıkça aykırıdır." dedi.
696 sayılı KHK ile milli iradenin bir kez daha yok sayıldığını savunan Feyzioğlu, "Mesela tek tip elbise düzenlemesiyle sanıkların peşin olarak suçluluğunun kabul edildiği görüntüsü verilmektedir. Savunma hakkı ağır şekilde ihlal edilmektedir. Türkiye'deki yargılamaların dünyada; önyargılı, suçsuzluk karinesini yok sayan ve usulen yapılan yargılamalar olarak görülmesine sebep olunmaktadır." ifadelerini kullandı.
Söz konusu KHK'nin insanların yaşamlarını tehlikeye atan bir "sorumsuzluk maddesi" içerdiğini de söyleyen Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"696 sayılı KHK, sadece 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin bastırılmasına katılan, büyük fedakarlıklarla göğsünü tanklara, bombalara siper eden vatandaşlarımıza yönelik bir hüküm içermemektedir. Kuşkusuz bu düzenlemenin kanunla yapılması mümkündür. Söz konusu KHK geleceğe yönelik olarak sivillerin kendi takdirlerine göre 15 Temmuz darbe girişiminin devamı niteliğinde olarak yorumladıkları eylemleri güç kullanarak bastırabileceklerine dair bir sorumsuzluk hükmü içermektedir.
Böyle bir düzenleme kanunla dahi yapılamaz. Kendine 'devlet' diyen devlet asla böyle bir düzenlemeyi kabul edemez, böyle bir düzenlemenin varlığı devlet olarak devama engeldir. Bazı yetkililerin açıklamaları 'KHK'nin ilgili maddesinin sadece 15-16'sını kapsadığı, bu niyetle KHK'nin yazıldığı' şeklinde olsa da hepimiz okuma yazma bilen insanlarız, maddede böyle bir açıklık yoktur, tam aksine madde, geleceğe yönelik ve ucu tamamen açık bir ceza ve tazminat sorumsuzluğu getirmiştir."
- "TBMM derhal toplanmalı"
Milli bir konuda inatlaşmanın tüm topluma ve ülkeye geri dönülmez zararlar vereceğini dile getiren Feyzioğlu, şunları kaydetti:
"OHAL derhal kaldırılmalıdır. 696 Sayılı KHK derhal geri çekmelidir. Ancak bir ilk adım olarak derhal bahsettiğimiz maddenin metninde bir değişiklik yapılmalıdır. Tatilde olan Türkiye Büyük Millet Meclisi derhal toplanmalıdır. Konuyu, milli bir mesele olarak ele almalıdır. Anayasa Mahkemesi 26 yıllık içtihadını hatırlamalı, hukuk devletine sahip çıkmalı ve OHAL ile ilgili hiçbir hüküm içermeyen bu KHK'yı derhal incelemelidir.
Türk milletinin doğru bilgilendirildiği takdirde sağduyusunun galip geleceğine güveniyoruz. Milletimizin, hukukun evrenselleşmiş kurallarının sağladığı güven içerisinde birlik ve beraberlik halinde, huzurlu bir şekilde yaşayabilmesi adına sürecin takipçisi olacağımızı, halkımızı hiç kimseden, tehditten, saldırıdan çekinmeden bilgilendirmeye devam edeceğimizi taahhüt ediyoruz."
Yaşanan huzursuzluğun devlet tarafından düzeltilmesinin önemine işaret eden Feyzioğlu, "Bu beyanlarla olmaz. Televizyondan çıkıp 'Siz bu maddeyi okumadınız' demekle olmaz. Burada tüm baro başkanları herhalde bir maddeyi okumadan toplanmadık. Bu maddeyi çok iyi okuyarak toplandık ve bu kaygıyı milli bir hassasiyetle dile getiriyoruz. Türkiye'nin her yerinden baro başkanları var." değerlendirmesini yaptı.