Temiz Enerjinin Geleceği: Nükleerin Rolü Toplantısı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez:- 'Nükleer enerjiyi sadece elektrik üretimi olarak görmüyoruz. Sağlık, endüstri, ulaştırma, haberleşme, uzay teknolojileri gibi ileri teknoloji alanlarda söz sahibi olmak, teknolojide üretim üssü olmak istiyorsak, nükleer enerjiyi Türkiye'ye getirmek zorundayız'- 'Gelişmiş ekonomilerde, nükleer enerji, elektrik üretiminin yüzde 18'ini oluştururken

Oluşturma Tarihi: 2019-07-05 11:29:06

Güncelleme Tarihi: 2019-07-05 11:29:06

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye için nükleer enerjinin hem ileri teknoloji hem de çevresel politikalar açısından kritik olduğunu belirterek, "Nükleer enerjiyi sadece elektrik üretimi olarak görmüyoruz. Sağlık, endüstri, ulaştırma, haberleşme, uzay teknolojileri gibi ileri teknoloji alanlarda söz sahibi olmak, teknolojide üretim üssü olmak istiyorsak, nükleer enerjiyi Türkiye'ye getirmek zorundayız." dedi.

Dönmez, bir otelde düzenlenen Temiz Enerjinin Geleceği: Nükleerin Rolü Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin yaklaşık 70 yıllık nükleer yolculuğunda geçen yıl önemli bir kavşağın atlandığını söyledi.

Akkuyu'nun temelinin atılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük hedeflerinden birinin daha gerçeğe dönüştüğünü dile getiren Dönmez, Türkiye'nin nükleer hikayesinin son yarım yüzyılda büyük bir sürüncemeyle geçtiğini anımsattı.

Dönmez, çeşitli sebepler yüzünden Türkiye'nin nükleer yolculuğunun sürekli akamete uğradığını ifade ederek, "Burada Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü iradesi olmasaydı, nükleer enerji Türkiye için belki hala bir hayal olmaya devam edecekti. Bizimle birlikte nükleer enerji yolculuğuna başlayan Güney Kore bugün 24 reaktöre sahip, 4 reaktör de inşa halinde. Üstelik geliştirdikleri nükleer teknolojiyi bugün başka ülkelere ihraç edebilecek konuma geldiler. Biz ise nükleer teknolojinin getirdiği üstünlükten yıllarca faydalanamadık. Şimdi kaybettiğimiz yılları telafi etmeye çalışıyoruz." diye konuştu.

Nükleer enerjinin Türkiye için güç, medeniyet, ileri teknoloji, gelişmişlik göstergesi olduğunu vurgulayan Dönmez, Türkiye'nin bilimde, sanayide, teknolojide, eğitimde, istisnasız her alanda muasır medeniyetler seviyesine çıkmak için çalıştığını anlattı.

Dönmez, bu gücün sağlanmasında nükleer enerjiye büyük ihtiyaç duyulduğunun altını çizerek konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Nükleer enerjiyi sadece elektrik üretimi olarak görmüyoruz. Sağlık, endüstri, ulaştırma, haberleşme, uzay teknolojileri gibi ileri teknoloji alanlarda söz sahibi olmak, teknolojide üretim üssü olmak istiyorsak, nükleer enerjiyi Türkiye'ye getirmek zorundayız. Hatta geç kaldık bile diyebiliriz. Dünya nükleerden vazgeçiyor diyorlar. Eğer gelişmeleri eksik ve tek taraflı takip edersek bir yönüyle doğru diyebiliriz. Ancak gelişmiş ülkeler nükleer teknolojiyi 70 yıldan beri kullanıyorlar. Bu teknolojinin nimetlerinden 70 yıl boyunca yararlandılar ve bugün ömrünü dolduran, işletmeden çıkarılan santralleri kapatıyorlar. Bugün dünyada halen 449 reaktör işletme halinde ve 54 nükleer reaktörün de inşası devam ediyor. Hatta petrol ve doğal gaz zengini Orta Doğu ülkelerinde bile inşaatı devam eden ya da yakın zamanda inşaatı başlayacak nükleer santraller ilerleyen yıllarda devreye girecek. Gelişmiş ekonomilerde, nükleer enerji, elektrik üretiminin yüzde 18'ini oluştururken en düşük karbonlu elektrik kaynağı olarak öne çıkıyor."

- "Popüler kültüre kurban ediliyor"

Türkiye'nin yararına olan nükleer enerji konusunun magazinleştirilerek popüler kültüre kurban edildiğini belirten Dönmez, "Nükleer teknoloji hakkında yorum yapan insanların kulaktan dolma, çağ dışı, bilimsel gerçeklerden tümüyle kopuk bilgilerine lütfen kulak asmayın. Bu konuyu ajite ederek, konuyu özünden, bağlamından, gerçekliğinden kopararak sunan, birilerinin çıkarlarına alet olan ya da hizmet eden yayın ve yorumlara lütfen itibar etmeyin." çağrısında bulundu.

Dönmez, Türkiye'nin 2030'a kadar elektrik talebinin bugünkünün yaklaşık 2 katı artacağı ve 500 teravatsaat seviyesine yaklaşacağı bilgisini paylaştı.

Bu artışın kesintisiz karşılanması gerektiğini ifade eden Fatih Dönmez, "Nükleer güvenilir, güvenli, sürdürülebilir ve çevreci olması sebebiyle iklim ve mevsim koşullarından bağımsız 7/24 elektrik üretme kapasitesine sahip. Enerji portföyümüzde nükleer santraller gibi baz yük santrallerine yani yüksek verimle çalışan santrallere ihtiyacımız var." değerlendirmesinde bulundu.

Dönmez, nükleer çalışmalarında güvenlik konusunun en büyük öncelik olduğunun ve nükleer güvenliği kabul edilmiş bütün prensiplerin titizlikle uygulandığının altını çizdi.

Ayrıca Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nde çalışmak üzere Rusya'ya eğitime gönderilen 88 öğrencinin mezun olarak iş başı yaptığı bilgisini veren Dönmez, "156'sı halen eğitimlerine devam ediyor. 25 öğrencimizi de inşallah bu yıl yüksek lisans için yine Rusya'ya göndereceğiz." dedi.

- "Yenilenebilirde kurulu güç yüzde 200 arttı

Dönmez, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen hafta Çin'e yaptığı resmi ziyarete eşlik ettiğini ve Türkiye ile Çin arasında nükleer enerji başta olmak üzere enerjinin diğer alanlarında da iş birliğinin artırılması için görüşmeler gerçekleştirildiğini dile getirdi.

Her iki ülkenin de bu yönde güçlü bir siyasi iradesi olduğuna dikkati çeken Dönmez, "Çin ve Türkiye enerji konularında güçlü bir birikim ve tecrübeye sahip. İnanıyorum ki, iki ülkenin sinerjisi önemli projelerin ortaya çıkmasında önemli bir itici güç olacak." diye konuştu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, Türkiye'nin yenilenebilir enerjide kurulu gücünü son 10 yılda yaklaşık yüzde 200 artırdığına işaret etti.

Yenilenebilir enerji kaynaklı kurulu gücün toplam kurulu güç içindeki payının da yüzde 50'lere yükseldiğini bildiren Dönmez, şunları kaydetti:

"Temiz enerji konusunda en fazla eğildiğimiz alanlardan birisi de enerji verimliliği. Enerji verimliliği bizim için en temiz yerli ve milli kaynaktır. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planımızdaki her bir maddenin süratle hayata geçmesi için yoğun bir mesai içerisindeyiz. Sağlayacağı ilave enerji arzının yanı sıra 2023'e kadar birincil enerji tüketimimizde sağlayacağımız yüzde 14'lük azalma sera gazı salınımında 66,6 milyon ton karbon salımı azaltımı da sağlayacak. Enerji politikalarımızı hiçbir zaman çevre politikalarından ayrı tutmadık. 'Her ne pahasına olursa olsun' gibi çarpık bir anlayışla değil, insanımıza ve doğaya değer katan enerji politikaları geliştirdik. Bugün Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ülkeleri arasında en düşük karbon salımı yapan ülkelerin başında geliyoruz."