Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen "TÜBİTAK Ödül Töreni"ne katıldı.
Bilim insanlarını Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, ödüllerini tevdi edecekleri bilim insanlarını ve ödüllerin tespitinde gösterilen hassasiyet dolayısıyla da TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Arif Ergin ve ekibi ile TÜBİTAK Bilim Kurulu üyelerini tebrik etti.
Yarım asırdan fazladır devam eden bu geleneğin bundan sonra da prestijine prestij katarak devam edeceğine inancını vurgulayan Erdoğan, bu yıl 4 bilim ödülü ve 11 teşvik ödülü verildiğini belirtti.
Erdoğan, Bilim Ödülü'nü almaya hak kazanan Temel Bilimler Alanında İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Reşat Apak, Bilkent Üniversitesinden Doç. Dr. Fatih Ömer İlday, Mühendislik Bilimleri Alanında Akdeniz Üniversitesinden Prof. Dr. Ömer Civelek, Sosyal Bilimler Alanında Koç Üniversitesinden Prof. Dr. Sumru Altuğ'u tebrik etti.
Erdoğan, teşvik ödülleri kategorisinde ödül almaya hak kazanan Temel Bilimler alanında Prof. Dr. Şule Erten Ela, Doç. Dr. Filiz Kuralay, Doç. Dr. Önder Metin'i, Mühendislik Bilimleri alanında Prof. Dr. Serkan Eryılmaz, Doç. Dr. Vehbi Çağrı Güngör, Doç. Dr. Tuğba Ölmez Hancı, Doç. Dr. Cem Sevik, Prof. Dr. Ali Rıza Yıldız'ı ve Sosyal Bilimler alanında Doç. Dr. Reşat Bayer, Doç. Dr. Seda Ertaç Güler, Doç. Dr. Ebru Kaya'yı da kutladı.
Bilim insanlarına bundan sonraki çalışmalarında başarı dileyen Erdoğan, "Kendilerinden ülkemizin önünü açacak, bilim dünyasına yön verecek çok daha büyük başarılar beklediğimizi de özellikle ifade etmek isterim." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bilginin, kendine bigane kalan kişileri ve toplumları affetmediğinin altını çizerek, şunları söyledi:
"Bir milletin istikbali bilgi kaynaklarıyla kurduğu ilişkinin niteliğine bağlıdır. Kitapla kalemle ilimle bağı güçlü olan toplumların uzun yıllar boyunca varlıklarını idame ettiklerini görürüz. Öte taraftan bu bağ ne kadar zayıfsa o milletin ayakta kalma şansı da o derece zayıftır. Bu gerçeğin en yakın şahidi bizzat kendi tarihimizdir. Kendi mazimize baktığımızda ecdadın inkişaf yani yükseliş dönemlerinin aynı zamanda ilmi açıdan da yeninin öncülüğünü yaptıkları dönemlere tekabül ettiğine şahit oluyoruz. Ecdat, at üstünde kılıçla sınırlarını Asya'dan Avrupa'ya ve Afrika'ya genişletirken, bunu çok güçlü bir ilmi, kültürel ve siyasi birikimle de desteklemiştir."
- "First Lady'lerini de devreye sokunca işi sağlama aldık"
Sudan, Çad ve Tunus'u kapsayan ziyaretlerini anımsatan Erdoğan, "Buralara yaptığım ziyaretlerde yerinde eserleri görmek suretiyle tabii hem övündüm, iftihar ettim ama oraları Batı'nın yer ile yeksan edişini de görünce bundan dolayı da üzüldüm." diye konuştu.
Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir'e Sevakin Adası'nı restore etme teklifinde bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanı'na da onu söyledim, eğer burayı bize şöyle uzun yıllara sari tahsis ederseniz nasıl burada üç tane eseri ele alıp restore ettiysek, bu adanın tamamını biz restore edelim ve ülkemden buraya ciddi manada bir turist akınının olduğunu göreceksiniz ve tarih yeniden burada ayağa kalkacaktır, dedim. O da sağolsun kabul ettiler. Hele hele bir de orada First Lady'lerini de devreye sokunca işi sağlama aldık, o da kabul etti, 'Uygun olur' dedi."
- "Fatih Sultan Mehmet Han döneminin en büyük Ar-Ge'cisidir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beyt'ül Hikme'yi anlamadan Abbasileri, Nizamiye medreselerini bilmeden Selçukluları, anlamanın, İznik'ten Bursa'ya, Rumeli'den İstanbul'a imparatorluğun dört bir yanını süsleyen Osmanlı medreselerini anlamadan da cihan devleti olmanın sırrını çözemenin mümkün olamayacağını vurguladı.
Semerkant, Buhara, Bağdat, İsfahan, Konya, Kahire, Şam, Timbuktu, Gırnata, Kurtuba, İstanbul ve Medine'nin sadece kendi alimlerini yetiştirmekle kalmadığına, dönemlerinin alimlerini de cezbettiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
"Abbasilerin altın çağlarını yaşadıkları 9 ve 10'uncu yüzyılları aynı zamanda dönemin en ünlü bilimler akademisi diyebileceğimiz Beyt'ül Hikme'nin de Avrupa, Asya ve Afrika kıtasının farklı köşelerinden ilim talebelerini bir mıknatıs gibi çektiği yıllar olarak görürüz. Beyt'ül Hikme'de daha 9'uncu yüzyılda araştırmalar sonucu dünyanın çevresinin 8 bin fersah yani 38 bin 400 kilometre olduğu tespit edilir o dönemde. Aynı şekilde burada çizilen dünya haritasının Batlamyus'un haritasından çok daha kapsamlı, çok daha doğru olduğu kabul edilir."
Benzer ilmi keşiflerin, Selçuklu ve Osmanlı'da da olduğunun görüldüğünü anımsatan Erdoğan, yalnızca ilim erbaplarının değil birçok sultan ve hükümdarın da farklı buluş ve yeniliklere imza attığını ifade etti.
Fatih Sultan Mehmet'in bunun en güzel ve somut örneği olduğunu belirten Erdoğan, "Günümüzün ifadesiyle Fatih Sultan Mehmet Han kendi döneminin en büyük aslında Ar-Ge'cisidir. İstanbul sadece silahlı güçle, askeri kuvvetle fethedilmemiştir. İstanbul aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet Han'ın askeri alanlardaki Ar-Ge ve yenilikçi kabiliyeti ile de alınmıştır. Tasarımını bizzat kendisinin yaptığı şahi topları, top döküm teknolojisinde zamanının en az 100 yıl ilerisinde bir teknolojiye sahipti." diye konuştu.
(Sürecek)