Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen "TÜBİTAK Ödül Töreni"ne katıldı.
Erdoğan, Hezarfen Ahmet Çelebi'nin 1632'de kanata benzer bir araçla uçarak, Galata Kulesi'nden Üsküdar'daki Doğancılar'a inmeyi başardığını anımsattı. Piri Reis'in 1513 ve 1528 yıllarında çizdiği iki dünya haritasının kendi döneminin fersah fersah ilerisinde olduğunu hatırlatan Erdoğan, Piri Reis'in bu haritalarında Amerika kıtası, Atlantik okyanusu, Afrika kıyılarını ve diğer pek çok ayrıntıyı büyük bir isabetle çizebildiğini söyledi.
Erdoğan, bu toprakların asırlar boyu İbn-i Sina'dan Farabi'ye, Feridüddin Attar'dan Ömer Hayyam'a, Ali Kuşçu'dan Harizmi'ye, Cabir bin Hayyam'a kadar dünya bilim tarihine yön veren çok sayıda ilim adamı yetiştirdiğini ifade etti.
"Yüzyıllarca sayısız yeniliğe imza atmış bir ecdadın torunları olarak acaba neden bu kadar mevzi kaybettik? Nasıl oldu da bilim ve teknoloji konusunda bu kadar geriye düştük?" diye soran Erdoğan, kimilerinin buna maddiyat dediğini, kimilerinin problemi beşeri sermayede aradığını, kimilerinin de sorunun kaynağı olarak devleti veya akademiyi gösterdiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çoğunluğun ise bütçe rakamlarıyla meseleyi açıklamaya çalıştığını aktardı.
Bu sayılanların tamamının belli oranda etkisinin bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Son iki asırda yaşadığımız geri kalmışlığı yalnızca maddiyatla, bütçeyle veya insan kaynağıyla açıklamak bana göre hatalı bir yaklaşım olacaktır. Ben burada temel sıkıntının zihniyet meselesi olduğunu düşünüyorum. Evet, biz mücadeleyi önce zihinlerimizde ve gönüllerimizde kaybettik. Bu süreçte en büyük hatayı, özgüvenimizi, kendimize olan itimadımızı, başarabileceğimize dair inancımızı törpüleyerek yaptık." diye konuştu.
Okullarda çocuklara senelerce neden yapamayacaklarının öğretildiğini, onlara yeni işler çıkararak "sakın başınıza dert açmayın" denildiğini ifade eden Erdoğan, öğrencilerden genellikle statükoya boyun eğmelerinin istendiğini belirtti.
- "Kendi değerlerine karşı da nobran kuşaklar yetişti"
Erdoğan, "Eğitim öğretim sistemimiz kendinden utanan, tarihinden, kimliğinden, inancından hicap duyan nesiller yetiştirmeye ayarlanmıştı. Bunun neticesi olarak Batı karşısında ezik ilerlemeyi Batı'ya öykünmekte gören, öte yandan kendi değerlerine karşı da nobran kuşaklar yetişti." dedi.
Farabi, Ali Kuşçu, Piri Reis denildiğinde bunu hafife alan, bilimin merkezi olarak sadece Batı'yı gören hastalıklı bir anlayışın zihinlere hakim olduğunu vurgulayan Erdoğan, insanı formatlayan bir eğitim-öğretim sistemi içerisinde sürekli umutsuzluk, karamsarlık pompalandığını söyledi.
Başarının sırrının önce yapabileceğine inanmak olduğuna işaret eden Erdoğan, "Biz bile ilkokula giderken alfabemizde belki çok basit gelecek ama 'yat yat uyu, uyu uyu yat', bununla yetiştirildik. Halbuki tam aksi olması gerekirdi. 'Çalış çalış, oku oku' denmesi gerekirdi. Benim okuduğum alfabede bu yazıyordu. Başarının anahtarı özgüven sahibi olmak. Kendi kabiliyetlerinin farkına varmaktır. İman varsa Allah'ın izniyle imkan da vardır." şeklinde konuştu.
Erdoğan, "En büyük ihtiyacımız para, petrol, elmas ve silah değil başarabileceğimize inanmaktır. Şu anda petrolü olanları görüyoruz, parası olanları da görüyoruz. İnanın, biz onların çok çok önündeyiz, ilerisindeyiz." değerlendirmesinde bulundu.
Petrolün ve paranın iş halletmediğini dile getiren Erdoğan, Kudüs meselesinde dolarların dünyayı satın alamadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu kadar tehdit salladılar, tek tek telefonların başına oturdular, oralardan dünyayı aradılar ama sonunda 128 ülke dünya devine 'Sen benim irademi dolarla satın alamazsın' dedi ve tersledi. İş, hakikat yerini buldu." ifadesini kullandı.
Erdoğan, son 15 yıldır sürekli karamsarlık aşılayan bu anlayışı değiştirmek için mücadele edildiğini vurguladı.
Toplumun tüm kesimlerinin başarıya odaklanması gerektiğini aktaran Erdoğan, gençlerin her şeyden önce kendilerine güvenmelerinin hedeflendiğini söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnternet kafeler vardı, şimdi iş ne yazık ki evlerde kurulur hale geldi. Artık internetler eve yerleşti. Yani zehir evin içerisine girmiş vaziyette. Şimdi bu tehlikeye karşı hocalarımız, anne babaları uyarmak durumunda. Bu tehlikeden kurtulmamız lazım. Bu çok ciddi bir uyuşturucu müptelasıdır. Uyuşturucu müptelası olmaktan gençliğimizi kurtarmamız lazım. Teknolojinin, uyuşturucu müptelası olmaya gençliğimizi sevk etmesi, şu anda en büyük tehlikemiz. Bu noktada çok ciddi adımlar atmamız gerekiyor.
Eğer 2 yaşında, hatta hatta daha geri, bakıyorsunuz çocuk elindeki o telefonla nasıl oynuyor, nasıl onun esiri oluyor. Duygular eğer elinizdeki telefonun esiri haline gelmişse bu bizim için çok ciddi bir tehdittir. Buna karşı tavrımızı almamız buna karşı yeni nesilleri yetiştirmemiz lazım." dedi.
- "Ar-Ge merkezi sayısı 16'dan 762'ye yükseldi"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ülkede çabalayan, emek veren, zihin ve alın teri döken herkesin gayesine ulaşabileceğini kaydetti.
Bugün her bakımdan 15 yıl öncesiyle karşılaştırılamayacak bir ülkeye sahip olunduğuna işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin hiç olmadığı kadar yeni fikirlere, tecrübelere açık olduğuna, başarının takdir edildiği ve ödüllendirildiği bir ülke haline geldiğine dikkati çekti.
Erdoğan, hükümetleri döneminde alınan mesafede bilime, bilim insanlarına, Ar-Ge'ye verdikleri değerin büyük payının bulunduğunu, Ar-Ge merkezi sayısının 16'dan 762'ye, tasarım merkezi sayısının 7'den 138'e yükseltildiğini bildirdi. 2010'da Ar-Ge ve tasarım merkezlerinde 10 bin kişi çalıştığını, bugün 45 bin kişinin istihdam edildiğini söyleyen Erdoğan, Ar-Ge ve tasarım merkezlerinde 27 bine yakın tamamlanan veya devam eden proje bulunduğunu kaydetti.
(Sürecek)