Ekinci, Kıbrıs'taki müzakerelerde gelinen son noktaya ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Kıbrıs'ta iki toplum liderleri arasında 1968'den beri sayısız müzakereler yürütüldüğünü dile getiren Ekinci, 2004'teki "Annan Planı" haricinde iki tarafın federal çözüm için en fazla mesafeyi son yıllarda yapılan görüşmelerle aldığını anlattı.
Bu sürecin başlangıcının da 2008'de dönemin liderleri Mehmet Ali Talat ve Dimitris Hristofyas'ın vardıkları mutabakata dayandığını ifade eden Ekinci, ardından 11 Şubat 2014'te dönemin liderleri Derviş Eroğlu ve Nikos Anastasiadis'in müzakereleri yapılandırmak ve hızlandırmak üzere ortak açıklama yayımladıklarını söyledi.
Ekinci, Rum tarafının daha merkezi ve çoğunluğun siyasette egemen olduğu bir devlet talep ettiğini, Türklerin ise öncelikle Rumlar ile eşit egemenlik hakkına sahip olmak istediğini kaydetti.
Bu iki bakış açısının aslında olayın gerçek anlamdaki kilit noktası olduğuna işaret eden Ekinci, şöyle konuştu:
"Rum tarafı, herhangi bir anlaşma olmadan önce Türkiye'nin garantörlüğünü ortadan kaldırmak istedi. Yani 'Bütün garantilerin kaldırılmasını istiyoruz' diyorlardı. Ama burada karşı çıktıkları şey Türkiye'nin garantörlüğü. Çünkü işgal olarak görüyorlar Türk askerinin orada bulunmasını. Kendi egemenliklerine zarar verdiğini düşünüyorlar. Rum kesimi uluslararası platformlarda adanın tek temsilcisinin kendisi olduğunu düşünüyor. Herhangi bir çözüm olmadan, çözümün neler getirdiği görülmeden böyle bir şeyin yapılması da Türklerin istemediği bir durum. O yüzden bu konuda da bir adım olmadı."
- "Türk tarafı, takas ya da tazminata ağırlık verilmesini istiyor"
Ekinci, adada taraflar arasındaki mülkiyet meselesinin de çok önemli bir konu olduğunu, çözüme gidilse dahi bunun yıllar boyu tartışılmaya devam edileceğini söyledi.
Rum tarafının 1974 öncesi mülk sahiplerinin, mümkün olduğu kadar yerlerini geri almak istediğini anlatan Ekinci, "Adada nüfus değiş tokuşu olduğu için o mülklerin birçoğunda şu an Türkler yaşıyor. Bunların eski sahiplerine verilmesi mümkün değil. Burada takas ya da tazminata ağırlık verilmesini istiyor Türk tarafı. Burada bir orta yolun bulunması gerekecek. O da uzun vadede çözülebilecek bir konu." dedi.
Ekinci, sınırların nereden çizileceği konusunun, diğer sorunlara nazaran daha küçük anlaşmazlıkların yaşandığı bir mesele olduğuna dikkati çekti.
Rumların Türk tarafındaki Güzelyurt ve Karpaz bölgelerini talep ettiğini dile getiren Ekinci, Türklerin ise Kuzey kesiminin kesintisiz şekilde kendilerinde kalmasını istediğini belirtti.
Kıbrıs'taki iki bölgeli ve iki toplumlu federal çözüm için "son şans" olarak nitelendirilen müzakerelerin 28 Haziran-7 Temmuz'da İsviçre'de düzenlenen uluslararası konferansta çıkmaza girdiğini ifade eden Ekinci, "Sürecin çökmesi görünürde Rum tarafının 'sıfır garanti, sıfır asker' prensibinde diretmesinden kaynaklandı. Bununla beraber iki tarafın çözümden ne anladığı başından beri farklı olduğundan sürecin bir noktada tıkanması beklenmedik bir durum değil." değerlendirmesinde bulundu.
- "Rum kesimindeki seçimler, müzakerelerin seyrini etkileyebilir"
Müzakerelerin şu an donduğunu, gidişatın BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in bu ay New York'ta yapılacak BM zirvesindeki tavrıyla belli olacağını anlatan Ekinci, şunları kaydetti:
"Guterres ilk geldiğinde İsviçre'deki görüşmelere katıldı ama biraz gönülsüz katıldı. 'Bu konuyu bir an önce çözün' tavrı içindeydi. Ama baktı ki çözülecek gibi değil, toplantıyı terk etti. Şimdi BM bu işin arkasında duracak mı durmayacak mı onu göreceğiz. Rum tarafı enteresan şekilde şimdi 'Biz müzakerelere yine açığız, müzakereler devam etsin' diyor. Çünkü şu anda Türkiye'nin tutumu açıkçası Rum tarafını korkutuyor. 'Acaba Türkiye artık tamamen müzakerelerden çekilmesi taraftarı mı, Türk tarafı bundan sonra müzakerelere girmeyecek mi, Türkiye defakto devletin güçlendirmesine mi çalışacak?' Bundan çekiniyorlar."
Ekinci, Rum tarafının son zamanlarda çözüme yönelik yaptığı açıklamaların taktik olduğunu, müzakerelerin seyrinin Rum kesiminde gelecek yıl şubatta gerçekleştirilecek seçimlerin de etkileyebileceğini söyledi.