Karadağ, İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) Eylül ayı Meclis Toplantısı'nda, İSO üyelerine sermaye piyasalarıyla ilgili bir sunum yaptı.
Kuzey Irak'ta yapılan gayrimeşru referandumun Türkiye'ye fon girişini etkilemeyeceğini ifade eden Karadağ, "Ben finansal piyasalarda tansiyonun çok yükseleceğine ilişkin bir beklenti ve algı yok diye görüyorum. Çünkü bizde para yatıran uluslararası yatırımcıların her yerde gözü kulağı var. Çok iyi analiz ediyorlar. Ülkemize pozitif anlamda fon girişi devam edecek. Çünkü çok dinamik iş adamlarımız, girişimcilerimiz var. İki çeyrek büyümesi yüksek geldi. 3'üncü çeyrek çok daha yüksek gelecek. Çünkü bir önceki seneyle kıyaslıyorlar. Bu yıl bizim Rusya problemimiz yok, Avrupa Birliği (AB) ile ciddi bir sıkıntımız yok, iç ve dış turizm canlı..." şeklinde konuştu.
- "Tüm soru işaretlerini kaldırırız"
Himmet Karadağ, Türkiye'nin uluslararası yatırımcının ilgisini çekecek sermaye piyasası ürünlerini zenginleştirmesi halinde sürdürülebilir yatırımlar alacağını söyledi. Sanayici çevrede sermaye piyasalarına ilişkin mesafeli bir bakış görülebildiğini ifade eden Karadağ, şunları kaydetti:
"Borsa sadece halka arzdan, hisse al-sattan ibaret değil. Değişik ürünler var, ihtiyacınız neyse ona yönelik satabiliriz. Gerçekten 'sattık açıldık, bunun ucu bucağı yok kardeşim, mal da gitti ya şurada, çocuklara da miras bırakacaktık...' Öyle düşünmeyin. Hiçbir şeyin sonu yok. Size uygun, 5 senelik mi satmak istiyorsunuz? Onu dizayn ederiz. Gerçekten up-call opsiyonlar tanımlanabilir halka arzda. 2012'den sonra çıkan 6062 sayılı yasa uluslararası normlara paralel hazırlandı. Algıda herhangi bir soru işaret olmasın. Tüm soru işaretlerini kaldırırız. Bu yapılabilirse gerçekten halka açıklık özellikle aile şirketlerinde, ikinci, üçüncü kuşaklardaki anlaşmazlıkların daha rahat çözümüne olanak sağlayacaktır."
- "Fonu anlatılması gerektiği gibi anlatamadık"
Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Karadağ, Borsa İstanbul'daki görevinin yanı sıra Varlık Fonu'na da vekaleten başkan olarak getirildiğini hatırlatarak, "Varlık Fonu konsepti maalesef ülke gündemimizde yer alan siyasi ve diğer hadiseler sebebiyle hak ettiği yeri alamadı ve anlatılması gerektiği gibi anlatamadık." dedi.
Fonun haksız eleştirilere maruz kaldığını belirten Karadağ, G20 ülkelerinin tamamında Varlık Fonu'nun bulunduğunu söyledi. Türkiye'ye gelen yabancı fonların uluslararası normlarda kazançlı fon bulmakta sorunlar yaşadığını ifade eden Karadağ, Varlık Fonu'nun önümüzdeki yıllarda ülkenin kalkınmasına doğrudan ve dolaylı katkılarda bulunacağını kaydetti.
- "Yıl sonunda yüzde 5'in üzerinde bir büyüme tahmin ediyoruz"
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan da ekonomik büyümenin öncü göstergesi İSO Türkiye İmalat PMI Satın Alma Yöneticileri Endeksi'nin geçen ay son 6,5 yılın en yüksek değeri olan 55,3'e yükseldiğini hatırlatarak, Türkiye ekonomisinin büyümesini sürdüreceğini söyledi.
Bugün açıklanan Orta Vadeli Program'da öngörülen hedefleri paylaşan Bahçıvan, "İSO Türkiye İmalat PMI Satın Alma Yöneticileri Endeksi bizlere ekonomimizin üçüncü çeyrek büyümesinin de güçlü geleceğini önceden haber veriyor. Böylece yıl sonunda, yine sanayi sektörü öncülüğünde, yüzde 5'in üzerinde bir büyüme oranına ulaşacağımızı tahmin ediyoruz. Nitekim bugün açıklanan Orta Vadeli Program'da da önümüzdeki 3 yıl için büyüme hedefinin yüzde 5'in üzerinde olacağı öngörülüyor. Orta Vadeli Program'la ilgili daha ayrıntılı görüşümüzü önümüzdeki günlerde ortaya koyacağız." ifadelerini kullandı.
- "Sermaye piyasaları krediler yoluyla doğan riskleri de asgari düzeye indirgeyecektir"
Erdal Bahçıvan, Türkiye'de sanayi kesiminin ve değer üreten diğer kesimlerin finansmana erişiminde yeni yöntemlere ihtiyaç bulunduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Halihazırda sanayicilerimiz sermaye ihtiyaçlarını önemli ölçüde banka kredileriyle karşılamaya çalışırken, bunun yüksek maliyetleriyle karşı karşıya kalıyorlar. Öyle ki ticari kredi faiz oranlarının yüzde 17'leri aşması, şirketlerimizin ekonomik faaliyetleri üzerinde ciddi bir baskı hissetmesine neden oluyor. Sonuç olarak, sürdürülebilir bir güçlü gelişim dönemine girilmek isteniyorsa, bunun bundan böyle salt bankacılık kanalıyla sağlanması olası gözükmüyor. Finansman çeşitliliğinin çoğalmasının gerekli olduğu bu ortamda, sermaye piyasaları yoluyla büyüme seçeneğini de masaya yatırmak gerekiyor. Nitekim bu seçenek, aynı zamanda krediler yoluyla doğan riskleri de asgari düzeye indirgeyecektir. Bu gerçeklerden hareketle önümüzdeki dönemde sanayinin finansman ihtiyacına yanıt vermek noktasında en önemli adreslerden birinin borsa ve sermaye piyasaları olacağından hiç şüphe duymuyorum."