Seçimleri izlemek üzere Türkiye'de bulunan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (AGİTPA), Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) ve Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu (DKİHB) gözlemcileri, ilk bulgularını içeren seçim sonrası ön raporlarını basın mensuplarıyla paylaştı.
AGİT Özel Koordinatörü ve Kısa-Dönemli Gözlem Heyeti Lideri Ignacio Sanchez Amor, "yüksek düzeyde kutuplaşmanın" olduğu 1 Kasım seçimlerinde, Türk vatandaşlarının "gerçek ve güçlü" siyasi alternatifler arasında bir seçim gerçekleştirdiklerini söyledi.
Türkiye'de basın kuruluşlarının sayısının azaldığını ve genel olarak ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların sürece etki ettiğini öne süren Amor, "Özellikle güneydoğuda yaşanmakta olan ciddi güvenlik endişelerinin yanı sıra parti üyelerine yönelik fiziksel saldırılar kampanya olanaklarına daha da kısıtlama getirmiştir" ifadesini kullandı.
AKMP Delegasyonu Başkanı Andreas Gross da "Cumhurbaşkanın, seçimlerde başarısız olanlarınki de dahil olmak üzere bütün seslerin duyulmasını temin eden, kucaklayıcı bir siyasi süreç için çalışması daha da hayati önem kazanmıştır" görüşünü paylaştı.
AGİT/DKİHB Sınırlı Seçim Gözlem Heyeti Başkanı Büyükelçi Geert-Hinrich Ahrens ise "Son beş haftalık süre içinde yapmış olduğumuz gözleme dayanan değerlendirmemiz, sadece siyah ve beyaz değil, aynı zamanda olumlu ögeler varken, eksiklikler de mevcut" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim kampanyası boyunca izlediği tutumla ilgili bir soruyu cevaplayan Amor, "Bu seçimlerde, 7 Haziran'da olduğu gibi bir durum görseydik bunu da yazardık. Ama bu kampanyada cumhurbaşkanı biraz daha geride kaldı. Haziran ayında ben, 'Cumhurbaşkanının kendi halkına kendi siyasi gündemi uyarınca seslenme hakkı vardır' demiştim. Çünkü haziran ayında kampanyaya katkıda bulunmuştu. Bu sefer daha geride kaldığını söyleyebiliriz" diye konuştu.
- "Seçimler, seçim iradesi tarafından iyi organize edildi"
Seçmen kütüklerine genel olarak güven duyulduğunu ifade eden gözlemciler, "Silah altında bulunan er ve erbaşlar, askeri öğrenciler ve hükümlülerin oy kullanma hakkının kısıtlanmasının AGİT taahhütleri ve diğer yükümlülüklerle uyumlu olmadığını" kaydetti.
Seçimlerin, seçim iradesi tarafından "iyi" bir biçimde organize edildiğini ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından seçimle ilgili tüm süre kısıtlamalarına uyulduğunu belirten gözlemciler, "YSK, şiddet olayları yaşanan yerlerde oy verme işleminin gerçekleştirilmesi kararı vermiş ve bu karara uygun olarak bir takım mahallelerde dikkate değer sayıda sandığın yeri değiştirilmiştir" açıklamasında bulundu.
Gözlemciler, kadınların, siyasi yaşamda "olması gerekenden az düzeyde" temsil edildiğini savunarak, "Buna rağmen kadınlar, seçim kampanyalarında aktif rol oynamışlardır. Anayasa tarafından cinsiyet eşitliği teminat altına alınmakta ancak siyasi partilerin kadın aday göstermesi konusunda herhangi bir yasal yükümlülük bulunmamaktadır" değerlendirmesinde bulundu.
Yedi yerde gözlemcilerin sandık alanınını terk etmesinin talep edildiğini ve bu yerlerde parti müşahidi olarak akredite olanların sandık alanına erişiminin engellendiğini ileri süren gözlemciler şunları kaydetti:
"Seçimler genel olarak sakin bir ortamda gerçekleşti ve oy verme işlemi gözlem yapılan sınırlı sayıdaki sandıkta büyük ölçüde etkin bir şekilde yürütüldü. Her ne kadar yasayla tanımlanmış işlemlerin takip edilmediği bazı örnekler yaşansa da sayım işlemlerinin şeffaf olduğu ve iyi organize edilmiş olduğu değerlendirildi."