Dolar

34,3550

Euro

36,9933

Altın

3.024,19

Bist

8.618,57

UNESCO Dünya Miras Komitesi 40. Toplantısı

UNESCO Dünya Miras Komitesi 40. Toplantısı

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-07-11 16:07:18

UNESCO Dünya Miras Komitesi 40. Toplantısı
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, "Son dönemlerde DAEŞ'in Suriye'de kaçak kazılar ve kültür varlığı kaçakçılığı vasıtasıyla kendine finansman sağladığı ve bu konularda Türkiye'nin etkisiz kaldığı şeklinde haksız ve çirkin iddialar gündeme getiriliyor. Bizim ortak tarihi ve kültürel mirasları paylaştığımız Suriye, Irak ve bölgedeki diğer ülkelerin kültür varlıkları konusunda, kendi kültür varlıklarımız için nasıl bir hassasiyet taşıyorsak, Suriye'nin, Irak'ın ve komşu ülkelerin kültür varlıkları ve onların sağlıklı muhafazası için de aynı hassasiyeti taşıyoruz. Bugüne kadar yaptıklarımız da bunun en somut kanıtıdır." dedi.

Avcı, İstanbul Kongre Merkezi'ndeki UNESCO Dünya Miras Komitesi 40. Toplantısı kapsamında düzenlenen "Kültür Varlıklarının Korunması Konusunda Ülkemiz Mevzuatı 1970-1972 Sözleşmesinin Komşu Ülkelerle Karşılıklı Uygulanması" konulu paneldeki konuşmasında, Ortadoğu coğrafyasında yaşananların, herkesin günlük hayatında geniş bir yer bulmaya başladığını, Türkiye'nin ortak kültür, ortak tarih ve ortak bir yaşamı paylaştığı bölgedeki gelişmelerin herkesi derinden yaraladığını söyledi.

21. yüzyılda Ortadoğu denildiğinde "kaybolan yaşamlar", "yitirilen umutlar"ın yanı sıra akla gelecek en üzücü olgulardan birinin de "kültür varlıklarının maruz kaldığı yıkım" olacağını dile getiren Avcı, konuya tarihi perspektiften bakmanın, meselenin tahlil edilmesi açısından büyük önem arz ettiğini vurguladı.

Avcı. arkeolojik keşifler ve bunlarla ortaya çıkan kültür varlığı kavramının, 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarındaki kültürel emperyalizmin ve sömürgeciliğin bir sonucu olduğuna değinirken, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sanayi devrimi ile teknolojik açıdan gelişen ve zenginleşen uluslar, tarihi kaynaklardan bildikleri, tanıdıkları fakat kontrollerinde olmayan coğrafyaların kültürel mirasını kendi uygarlıklarının kökenini belgeleyen bir fiziksel unsur olarak araştırdılar, kazdılar ve bir yerden bir başka yere götürdüler. Bu tür sahip çıkma faaliyetleri, zamanın ruhu adı verilen olgu dikkate alındığında, doğal ve doğallaştırılmış bir süreç olarak algılanabilir. Ama bu tür olguların kibirden uzak, öz eleştiri ve empatinin hakim olduğu bir bakış açısıyla değerlendirilmesi, hepimize yanlışlarımızla yüzleşme fırsatını verecek. Bugün Ortadoğu'da, Afrika'da veya dünyanın farklı noktalarında yaşanan üzücü durumları değerlendirirken toplumların yüzyıllar içerisinde yaptıkları hataların derece derece devam ettiğini görüyoruz. Bu hataların ve olumsuzlukların önlenmesi ya da en azından azaltılması amacıyla birtakım tedbirler geliştirmesi, insanoğlu için uygarlığın temel göstergelerinden biri olacaktır."

- "Türkiye, kültür varlıklarının korunması konusunda bölgedeki en eski hafızaya sahip ülkelerden biri"

UNESCO'nun, insanoğlunun entelektüel birikim ve yeteneğini gösterdiği en önemli kurum olduğuna işaret eden Avcı, entelektüel yeteneğin araçlarını da UNESCO'nun 1946'dan bu yana üye ülkelerin desteği ve katılımıyla yürürlüğe koyduğu "milletlerarası sözleşmeler" ve "bunların alt protokolleri" şeklinde sıraladı.

Nabi Avcı, şu bilgileri paylaştı:

"II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin hemen ardından UNESCO'nun yürürlüğe koyduğu ilk sözleşmelerden biri, Silahlı Çatışma Halinde Kültür Varlıklarının Korunmasına İlişkin 1954 tarihli Hague Antlaşması'dır. 19. ve 20. yüzyılın kolonyalist anlayışı, kültür varlıklarına yönelik çılgınca bir rağbet oluşturdu. Bu sözleşme, kültür üzerinde yaratılan yıkıma bir anlamda 'dur' deme çağrısı niteliğindedir. Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra gerçekleşen hızlı büyüme ve kalkınma, ne yazık ki kültür varlıklarını, kontrolsüzce zenginleşen dünyanın gösteriş ve lüks simgeleri haline getirdi. Bu dönemde kültür varlığı açısından zengin fakat gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerin kültürel miras alanları, organize suç örgütleri tarafından yağmalandı, bütünlükleri bozuldu. Kültür varlıklarının dünyanın uzak bir bölgesinde bir malikanenin duvarlarını süslediğine ya da çeşitli vakıf yönetimlerine ait müzelerde sergilendiklerine şahit olduk. Ne acı ki 200 yıldır sürüp giden bu talan ve kural tanımazlığın izlerini bugün bile görmek mümkün. Bu üzücü duruma 1970 yılında UNESCO tarafından verilen reaksiyonun ne kadar önemli olduğunu bugün hepimiz çok daha iyi anlıyoruz."

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, kültür varlıklarının tahribatındaki mevcut durumun, bugüne kadarki en dramatik boyuta ulaştığına dikkati çekerek, kültür varlıklarının silahlı gruplar tarafından terörün finansmanı için birer araç olarak kullanılır hale geldiğini, kültür varlıkları için bugüne değin hiç olmadığı kadar büyük ve illegal bir eski eser pazarı oluştuğunu söyledi.

Son yıllarda kültür varlıklarının terör finansmanı için kullanılmasından kaynaklı sorunların önüne geçmek amacıyla uluslararası örgütlerin yoğun çaba sarf ettiğini anlatan Avcı, "Türkiye, kültür varlıklarının korunması konusunda bölgedeki en eski hafızaya sahip ülkelerden biridir. Osmanlı İmparatorluğu 1884'ten itibaren kültür varlıklarının yasa dışı ihracını engelleyen mevzuatı yürürlüğe koymuştur. Buna rağmen Anadolu'daki o dönemdeki kültürel miras alanlarının tahribatı hiçbir zaman tamamen engellenebilmiş değildir." dedi.

- "Son 12 yılda 4 bin 500'e yakın eserin iadesi sağlandı"

Avcı, Türkiye gibi köken ülkeleri sevindirici gelişmeler de yaşandığını belirterek, gerek köken ülkelerin gerekse uluslararası organizasyonlarla dünya kamuoyunun uzun yıllardır sürdürdüğü tepkilerin bir sonucu olarak pazar ülkeler olarak adlandırılan belli başlı ülkelerin, UNESCO 1970 Sözleşmesi ve ilgili diğer hukuki araçlar doğrultusunda ulusal mevzuatlarında değişikliğe gitme iradesini gösterdiğini ifade etti.

Türkiye'de son 12 yılda Kültür ve Turizm Bakanlığı, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı'nın yasa dışı yollarla ülke dışına kaçırılan eserlerin iadesi için yürüttüğü diplomatik temasların ve yasal yolların işletilmesi için gösterilen çabalarla 4 bin 500'e yakın eserin iadesinin sağlandığını kaydeden Avcı, bunların Karun Hazineleri'nin ünlü Kanatlı Denizatı Broşu'ndan Boğazköy Sfenksi'ne, Osmanlı mezar taşlarından Bursa Sinanpaşa Camisi çinilerine kadar geniş bir yelpazedeki eserlerden oluştuğunu dile getirdi.

- "Türkiye üzerine düşeni yapıyor"

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Türkiye'nin, bölgede yaşananlara gözlerini kapatan bir siyaseti gütmediğini ve gütmeyeceğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Bu nedenle, son yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonuyla, güvenlik güçlerimizce kültür varlıklarının yasa dışı transferinin önlenmesine yönelik faaliyetler ve ulaşılan sonuçlar ümit vericidir. Dünya Miras Komitesi'nin ilgi alanı olması itibarıyla bölgemizdeki bir soruna da özellikle vurgu yapmak istiyorum. Son dönemlerde DAEŞ'in Suriye'de kaçak kazılar ve kültür varlığı kaçakçılığı vasıtasıyla kendine finansman sağladığı ve bu konularda Türkiye'nin etkisiz kaldığı şeklinde haksız ve çirkin iddialar gündeme getiriliyor. Bizim ortak tarihi ve kültürel mirasları paylaştığımız Suriye, Irak ve bölgedeki diğer ülkelerin kültür varlıkları konusunda, kendi kültür varlıklarımız için nasıl bir hassasiyet taşıyorsak, Suriye'nin, Irak'ın ve komşu ülkelerin kültür varlıkları ve onların sağlıklı muhafazası için de aynı hassasiyeti taşıyoruz. Bugüne kadar yaptıklarımız da bunun en somut kanıtıdır.

Nitekim 2012'den beri ulusal ve uluslararası düzeyde başlattığımız pek çok girişimle, bu mirasın korunması konusunda önemli adımlar atılmasına Türkiye öncülük etmiştir. Suriye kökenli kültür varlıkları için ülkemizin bir pazar ve geçiş ülkesi olmasının önlenmesi ve şüpheli durumlarda gerekli araştırma ve müdahalelerin yapılabilmesi amacıyla sınır illerimizde kolluk ve gümrük birliklerimizi teyakkuza geçirdik. Bu konularda Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızla iş birliği halinde gerçekten ciddi bir eğitim süreci başlattık. Ayrıca yurt içi ve dışındaki bütün paydaşlarla yaptığımız toplantılar sonunda, özellikle hazırladığımız 'Suriye Acil Durum Kırmızı Listesi'ni ilgili paydaşlara ve illerimize dağıttık. Türkiye'deki özel müzelerimize, koleksiyoncularımıza ve emniyet birimleri ile ilgili bütün paydaşlarımıza ulaştırdık. Müzeleri ve müze uzmanlarını temsil eden ICOM'un hazırladığı Kırmızı Liste'deki belirli ülkelerden kaçırılan kültür varlıklarının yasa dışı ticaretini engellemek üzere de tedbirlerimizi artırdık ve artırıyoruz."

Kırmızı Liste'de örnek olarak gösterilen kültür varlıklarının farkındalık oluşturmaya yönelik olduğuna işaret eden Avcı, bunların kaçırılmış eserler olmadığının, sadece Suriye, Irak ve bölgedeki eserlere örnek olmaları ve önümüzdeki yıllarda kıyas yapılabilmesi için hazırlanmış görseller olduğunun altını çizdi.

Avcı, Türkiye'nin, bölgede yaşanan olumsuzluklardan etkilenen ülkelerin kültürel mirasının korunması konusunda üzerine düşeni yaptığını ve yapmaya devam edeceğini ifade etti.


SON VİDEO HABER

Ömer Öcalan: 'İslam hukukuna da varız, modern hukuka da...'

Haber Ara