Topçu, yeni adli yılın açılışı dolayısıyla TBMM'de düzenlenen resepsiyonda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir soru üzerine bağımsız bakan olduğunu hatırlatan Topçu, mevcut hükümetin anayasal emirle devlet işlerini yürüteceğini, siyasete bakmayacağını, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da birlik ve beraberliği sağlayarak, ülkeyi seçime götüreceğini ifade etti.
Irak ve Suriye tezkeresine ilişkin soruyu yanıtlarken TBMM'deki oylamaya katılamayacağını anımsatan Topçu, tezkerenin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) ülkenin ve milletin hak ve menfaatlerini korumasına ilişkin olduğunu kaydetti.
Topçu, "Milletin birliğinden, beraberliğinden, ülkemizin diğer ülkelerin içerisinde büyük ülke olmasından kim gocunur da bu tezkereye 'Hayır' der" diye sordu.
"İlk Bakanlar Kurulu sizin için nasıl geçti?" sorusu üzerine toplantının çok yoğun olduğunu bildiren Topçu, şöyle devam etti:
"Bizim için bu işlerin sadece bir tek önemi var. Biz makamı, mevkiyi vesaireyi, siyaseti öyle şu kapısı, bu kapısı düşünmeyiz. Devlet, Anayasa gereği bize bir görev emretti. Ben bağımsız bakanım. Bu kurulan hükümet Anayasa gereği kurulmuştur. Ülkeyi dar bir noktadan inşallah feraha, açığa çıkartacaktır. O Anayasa'nın amir hükmü gereği kurulan bu hükümet de devlette meşruiyet almış ilgili yerler de bana 'Sen bu işin içinde olur musun' dedi. Biz, 15 yaşında, ülke dar dönemde, zor dönemde 'Kim var?' denildiği zaman ayağa kalkmışız, bugün tartışılabilir yöntemi ama şimdi de ben 'Yok' mu diyeceğim? 'Bana ne sizin devletinizden' mi diyeceğim? Bana böyle bir görev tebliğ edilince tabii ki kabul edeceğim. Ömrünü bu işlere vermiş bir insan olarak katkılarım neyse onu sunacağım ama onun dışında, bizim için bu makamların, inandığımız değerler gereği hiçbir önemi yoktur. Ben dün başka makamları işgal ediyordum, bıraktım. Belediye otobüsüyle gittim geldim. Bugün burayı işgal ederiz, bırakırız, yürüyerek gider geliriz."
Yalçın Topçu, bir gazetecinin, "Ayasofya ile ilgili bir açıklamanız oldu, 'Resmen bir yazı gönderdik' dediniz" sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Siz beni niye anlamıyorsunuz? Ben felsefe mezunuyum, sadece matematikçi değilim. Orada dedim ki gayet net, evet, 'Bu bizim gönül sızımızdır'. Bizim derken, neyi kastediyorum? Medeniyet coğrafyamızın tamamını kastediyorum. Bunu derken bir başka medeniyete gol atayım, kafa atayım, bilmem ne çıkartayım demiyorum. Anlayalım birbirimizi ama bizim medeniyetimiz, benim en tabii hakkımdır, ben dünyadaki bütün kültür ve medeniyetlere saygı göstermek zorundayım. Neticede insanlar onu yapıyor, bakıyor, seviyor. Onlar da benim medeniyet değerlerime saygı göstermek zorunda. Ayasofya ile ilgili 1934'te alınmış bir karar var ve bu tartışmalı bir karardır. Mustafa Kemal Atatürk'ün imzaladığını iddia edenler sonra çıkıyorlar diyorlar ki 'Bu imza tamamen sahtedir'. Bu sahte midir değil midir, tartışmalı bir hadisedir ve o günkü konjonktürde çıkmış bir karadır."
"Ayasofya'nın ibadete açılmasını gönlünün arzu ettiğini" dile getiren Topçu, "Bunu ne zaman yapmışım? Siyaset yaptığım zaman. Niye yapmışım? O günkü şartlarda, niye yapmışım? Evet bu benim davam. demişim ki arkadaşlara, yazın, ne zorluğu var bu işlerin. Demin söylediğim bilgiler çıkmış" dedi.
Yeni bir girişim olmadığını ifade eden Topçu, "Yeni girişim olmayacak mı?" sorusu üzerine, "Niye olmasın? Bakın şöyle: Ben, bu ideal, bu ülküde olan eski bir siyaset adamıyım. Bu hükümet, siyasetin dışında icra yapacak ve devleti temsil edecek. Bu noktada Kültür Bakanı mıyım? Gönlümün isteğini ve dileğini söylüyorum. Bir buçuk milyardan bir tanesi olarak söylüyorum" diye konuştu.
Topçu, "Bakanlar Kurulunda HDP'li bakanlarla tartışma yaşandı mı?" sorusunu yanıtlarken, "Hayır. Keşke Bakanlar Kurulundaki bu görüntü, söylediğiniz partinin temsilcilerinin Bakanlar Kurulundaki o davranışları ve görüntüleri, mensup oldukları partinin kurmaylarında olsa, Türkiye'nin hayrına olur, Türkiye partisi olurlar o zaman" ifadelerini kullandı.
- Tiyatrocu Üzümcü hakkındaki karar
Tiyatro sanatçısı Levent Üzümcü hakkındaki ihraç kararına ilişkin soru üzerine Topçu, kararın, "kendi zamanında çıkmadığını" söyledi ve şöyle devam etti:
"Ben neticede, milletin önünde siyaset yapan, dupduru, natürel, hormonsuz bir Anadolu çocuğuyum. Biz birilerinin keyfi için, vesaire için siyaset yapmadık. Yapsak zaten bir yerlerde olurduk. Bu milletin sanatını, edebiyatını, ilgili yerlerini temsil edenler benim için çok kıymetlidir. Nereye kadar, neye kadar? Bu devletin, milletin, vatanın birliğine, dirliğine, varlığına el uzatıp dokunana, fiiliyatta bulunana kadar. Benim savaşım sadece onlarla olur. Fikrini ifade eder. Benim kültürümde, Allah'ın adetullahı neyse, odur. Allah herkese güneşi doğurur, herkese yağmuru yağdırır. 'Şu bana günde 5 vakit kılıyor, şu kadar iyi kulluk yapıyor. Ona yağmuru vermeyeyim' demez. Bahsettiğin olayı bilmiyorum, o arkadaşımızı da bilmiyorum. Bakacağım söylediğine, neymiş, ben de merak ettim."
"BBP Genel Başkanlığı sırasında piyanist İdil Biret'in konserine yönelik Alperen Ocakları mensuplarının eylemine" yönelik soru üzerine Topçu, "Ben, senfoni orkestrasında bir eser icra edilirken, minder atılıp, şarap içilip, ayak uzatarak dinlenmeyeceğini bilecek kadar bu işlerden anlarım" dedi.
- "Dağdaki de aynı muameleyi hak eder, ovadaki de..."
Topçu, "Topkapı Sarayı'nda öyle bir konsere bugün izin verir misiniz?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Şaraplı, minderli konsere izin vermem. O sanatın çıktığı ülkelerde bir senfoni hangi adap ve edeple dinlenir? Hanımefendiler, beyefendiler şıkır şıkır kıyafetleriyle, değil mi? O salonda bir tane toka çıksa, döner herkes sana bakar. Biz barda halaya dururuz, orada da valsi yaparız. Bizi başkalarıyla karıştırmasınlar. Orada ideolojik bir linç de falan da bunların hiçbirine eyvallah etmeyiz. Sanat bu toplumun hayat damarıdır. Kültürümüzün çok çok önemli, bir milletin var olması için çok önemli bir hadisedir. Bizim milletimiz, bu dünya medeniyetine çok önemli şeyler bırakmıştır. Başka milletlerin de sanatsal önemli şeyleri vardır. Onları koruyacağız, kollayacağız. Bahsettiğin arkadaş eğer devletin birliğine, vatanın bütünlüğüne, milletin bölünmüşlüğüne gadretmişse, buna dağdaki de aynı muameleyi hak eder, ovadaki de. Bu 3 dokunulmazımıza saldıran her kim olursa olsun, kılık kıyafet farkı var sadece. Birisi bunu kravatla, kalemle, şununla bununla yapar, biri dağa uygun şunuyla bunuyla yapar. Bizim devletimiz bölünmez, yıkılmaz, milletimiz parçalanmaz, vatanımız bir bütündür, bir tane çakıl taşı kimseye verilmez.
Bununla ilgili eylemler, söylemler, vesaireler, 'Ben bu devleti yıkacağım'... Vatandaşlık hakları da vecibeleri de vardır. Vatandaş hakkını sonuna kadar kullanacak, vecibelerin de gereğine katlanacak. Eğer sen kalkar, 'Ben devleti yıkacağım, ben bu ülkeyi böleceğim, ben bu vatanı satacağım' dersen, bu devlet gereğini yapar, senin gibi vatandaşa Yunus olurken, öyle vatandaşa da Yavuz olur."