Yunanistan'ın göçmenler için geçici koruma statüsünü askıya almasına ilişkin açıklama
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Yunanistan'ın göçmenler için geçici koruma statüsünü askıya almasına ilişkin, 'Bu gelişme, çaresiz koşullardaki göçmenlere yardım konusunda tam bir fiyasko olduğu kadar, uluslararası normların ve Avrupa Birliği'nin temel prensiplerinin reddi anlamına gelmektedir' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2020-03-02 20:22:30

Güncelleme Tarihi: 2020-03-02 20:22:30

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Yunanistan'ın göçmenler için geçici koruma statüsünü askıya almasına ilişkin, "Bu gelişme, çaresiz koşullardaki göçmenlere yardım konusunda tam bir fiyasko olduğu kadar, uluslararası normların ve Avrupa Birliği'nin temel prensiplerinin reddi anlamına gelmektedir" dedi.

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Yunanistan'ın, göçmenler için geçici koruma statüsünü askıya aldığını belirterek, "Bu gelişme, çaresiz koşullardaki göçmenlere yardım konusunda tam bir fiyasko olduğu kadar, uluslararası normların ve Avrupa Birliği'nin temel prensiplerinin reddi anlamına gelmektedir. Yunanistan'ın, sınırlarındaki ve Ege denizindeki mültecilere karşı tutumu ve Suriyelilere geçici koruma statüsü sağlamaması, Avrupa'nın kendi değerlerine ve ilkelerine savaş ilanından başka bir şey değildir. Bu değerlerle ilgili bize bir daha nutuk çekilmeye kalkıldığında, bunları hatırlatacağız" ifadelerini kullandı.

"Dünya bu katil rejime karşı gerçek anlamda harekete geçmelidir"

Türkiye'nin, Suriye'de birçok kimyasal silah tesisini hedef aldığını kaydeden Altun, "Bu tesislerin varlığı, uluslararası toplumun bu zamana dek nasıl da kandırıldığının kanıtı niteliğinde. Dünya, umursamaz tutumunu bir kenara bırakıp, bu katil rejime karşı gerçek anlamda harekete geçmelidir. Bugüne kadar Esed rejimine ciddi bir yaptırım uygulanmamış olması, bu kimyasal tesislerin faaliyet göstermesine olanak sağladı. Rejim, büyük şehirleri insanlardan arındırmak için sivillere karşı kimyasal silah kullanmaktan çekinmedi. İlgili uluslararası kuruluşlar bu tesisleri denetlemeli ve kapatmalıdır" dedi.

"AB, daha büyük bölgesel krizi ele almak için ciddi bir gündemle toplanmalıdır"

AB'nin, İdlib'de milyonlarca insan bombalanırken değil, birkaç yüz mülteci sığınmak için kapılarında birikince olağanüstü olarak toplanmaya karar verdiğini söyleyen Altun, "AB, daha büyük bölgesel krizi ele almak için ciddi bir gündemle toplanmalıdır. Benzeri görülmemiş boyuttaki göçmen kriziyle ilgili olarak AB'nin Türkiye ile hareket etmemesi bugünlere gelinmesine neden oldu. AB, 2015 tarihli anlaşmayı tamamen yerine getirmeyerek, Türkiye'yi tek başına bıraktı ve mültecilerin Avrupa'ya yönelmesini önleyeceğimizi umdu. Biz artık bunu yapmayacağız. Avrupa, çağımızın en ciddi tehdidi olan göç krizi konusunda harekete geçmelidir. Sorun, sığınmak isteyen binlerce mültecinin girişini önleyerek çözülemez. Kapsamlı çözümler bulma noktasında Türkiye ile harekete etmeye başlanmasıyla ve bu çözümlerin Avrupa genelinde seferber edilmesiyle ilk adım atılabilir. Türkiye, sivilleri korumak adına sadece son birkaç haftada bile uluslararası toplum 9 yılda yaptığının çok daha fazlasını başardı. Rejimin kendi halkına karşı alçakça saldırılarını ortaya çıkardık ve bütün bunların çok daha uzun zaman önce durdurulmuş olabileceğini gösterdik. Türkiye her zaman mazlumun yanındadır. Suriye'de yaptığımız tam olarak budur. Halkımız son 9 yılda çok büyük fedakarlıklar yaptı ve buna hala devam ediyor. Batılı müttefiklerimizse bize sağlam bir destek sağlamamayı sürdürüyor. Fakat biz yine de mazlumların son umudu olmaya devam edeceğiz" açıklamasını yaptı.

"Bu operasyonla Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanması da hedeflenmektedir"

Türkiye'nin İdlib'deki operasyonun amacının, insani krizi durdurmak olduğunu ifade eden Altun, "Aynı zamanda bu operasyonla Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanması da hedeflenmektedir. Türkiye'nin Suriye'den toprak elde etmek gibi bir düşüncesi yoktur. Sadece yeniden mülteci akını yaşanmasını önlemek, istikrar ve barış tesis etmek istiyoruz" dedi.