Analiz: ABD yönetiminde mafyalaşma; Atlantik AB'ye çöktü
Rusya-Ukrayna savaşının ardından uluslararası dengeler altüst oldu. Uluslararası ilişkiler yazarı Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, ABD-AB, ABD-Çin, ABD-Hindistan ve her iki ülkenin AB ile ilişkilerini değerlendirdi.

Oluşturma Tarihi: 2023-06-22 15:13:11

Güncelleme Tarihi: 2023-06-22 15:26:22

Rusya-Ukrayna savaşında ABD'nin baskı kurduğu AB, kendi kamuoyunu tedirgin eden, ekonomik durumlarını sarsan kararlar alırken uluslararası ilişkilerdeki bunalım devam ediyor.

Prof. Süleyman Seyfi Öğün, son gelişmelerle birlikte dünya siyasetinin aldığı şekli yorumladı.

"ABD YÖNETİMİNDE MAFYALAŞMA... ATLANTİK GÜÇLERİ AB'YE ÇÖKÜYOR"

Kasırgalar, tabiî bir hâdise olarak ABD'nin Atlantik kıyılarını vurur. Ama siyâsette bunun aksi vârit. Kendisini “Kissinger'dan bile daha mâhir” bir dış siyâset uzmanı olarak ilân eden Biden ve idâresi, dünyanın üzerinden bir siyasî-askerî kasırga gibi geçiyor. Bu kasırga en başta Avrupa Birliği'ni vuruyor. Avrupa ekonomilerinin, başta Almanya ve Fransa olmak üzere Çin ve Asya ile entegrasyonu kesintiye uğruyor… Dahası, Rusya'dan hayli ucuza temin ettikleri doğal gaz bağlantısı kopuyor. Şimdi aynı gazı, Hindistan ve Çin üzerinden, Yunan armatörlerin lojistiğine ayrıca para dökerek birkaç kat pahalıya almak mecburiyetinde kalıyorlar.
Kendisini insan aklının sarsılmaz kalesi olarak gören Avrupa adına akıl alacak bir manzara değil bu. Şaşkın kamuoylarına Soğuk Savaş hâtıralarını hortlatarak Rus düşmanlığını dayatıyorlar. Yetmiyor; başta Almanya olmak üzere çeşitli AB devletlerinden sonra Polonya mahreçli olarak İsveç ve Finlandiya gibi müreffeh; Letonya ve Estonya butik Baltık devlet ve toplumlarına da militarizm yüklüyorlar. Gûya “Rus mezâlimine mâruz kalan Ukrayna'nın imdâdına koşmak için” tartışılması yasak, herkesi alarme eden, muvazzaf kılan bir siyâset bu. Mücâvir her devlet ya depolarındaki silâhları aynî olarak yâhut bütçelerinden ayırdıkları hatırı sayılır meblağlardaki nakitlerle ABD'den silah alarak Ukrayna'ya hibe etmeye icbâr edilmiş vaziyette. Nihâyet, her devlet, önümüzdeki seneleri plânlarken, askerî harcamalarını artırmak taahhüdünde bulunmaya itilmektedir. Bu sûretle ABD ekonomisinin en diri kalmış sektörü olan savaş sanayii faaliyet kazanacak ve AB'nin birikimlerine çökülebilecektir. ABD bugün mafyalaşan devlete numûne oluşturuyor. Kaos çıkararak, dünyada birikmiş fonları militarizm üzerinden gasp etmek. Körfez Savaşı ve Arap Baharı, diğer sâikleri de ihmâl etmeden söylemek gerekirse, petrol zengini Arap sermayesine el koymak için yapıldı. Başardılar da. Aslî ve hakîki sahibi Irak ve Libya halkları olan Saddam'ın, Kaddafî'nin milyarlarca doları bugün nerede acaba? Öyle geliyor ki, Körfez'de ve daha genel olarak Arap dünyasında yaptıklarını, biraz modifiye ederek AB için tekrarlıyorlar. Kaos dün Arap dünyasındaydı; bugün ise Avrupa'da. Çok kısa yoldan ve en keskin tonlamayla ifade edecek olursak, Atlantik güçleri, AB'ye çöküyor. Bunu Dolar'ın Euro bölgesine saldırması olarak da değerlendirmek mümkün.

SARSILAN ALMANYA EKONOMİSİ VE JAPONYA

Hâdisenin bir de Pasifik tarafı var. Tayvan üzerinden Çin baskılanıyor. Almanya'nın Avrupa'da başına gelen Pasifik'te hatırı sayılır fonlara sâhip olan Japonya'nın başına geliyor. Hoş; Japonya'nın, II. Umûmî Harp sonrasından başlayarak neredeyse 80 sene sonra militarizme evrilmesi kendisine bir can suyu olacaktır. Senelik GSMH'sı 4,9 trilyon dolar olan Japonya'nın Almanya'dan biraz daha fazla ürettiği aşikâr. (Almanya'nın GSMH'sı 4,26 trilyon dolar seviyesinde). Ama Japon ekonomisi 1980'den 1990'ların sonlarına kadar göstermiş olduğu yüksek bir büyüme ve kalkınma dinamizmini bu târihten itibaren yavaş yavaş kaybetmiştir. Krizli 2000'li senelerde sarsılmalar yaşadıkları biliniyor. 2010'ların ilk yarısında bir miktar toparlanma göstermiş olsalar da son yarısından günümüze doğru Japonya ekonomik olarak çok sert düşüşler kaydediyor. Son 7-8 sene zarfında Japonya'da yaprak kımıldamıyor. Alman ekonomisi ise Japonya ile benzer bir grafik ortaya koyuyor. Lâkin Japonya'nın düşüşe geçtiği 2010-2020 aralığında Alman ekonomisi büyümesini devam ettirebilmişti. Alman ekonomisini durduran gelişme bizzat Ukrayna-Rusya savaşı oldu. Yakın zamanlarda Alman ekonomisinin iki dönemlik küçülmeyle bir resesyona girdiğini duyduk. Militarist baskılamalar şimdilik Almanya'ya kaybettiriyor, Japonya'ya ise dinamizm katıyor ve üzerindeki ölü toprağını atmasını sağlıyor.

ABD'NİN ÇİN İLE PAZARLIĞI

“Dış siyaset dâhisi” Biden maalesef kasırgaların ayarını tutturamadı. Amerikalılar kapasitelerini fazla zorladılar. Ekonomik olarak kendisi de sallantıda olan ABD bir türlü toparlanamıyor. Hesaplarının şaştığı iki husus var. İlki çok emin olduğu, her zaman cepte bildiği Körfez, kendisine “ihanet” etti. Buz kıran gemileri kutuplarda faal olan Çin, İran ve Suudî Arabistan arasındaki buzları da eritti. Çin Barışı Hint Denizi ve Körfez'i kontrolü altına aldı. İkinci olarak ABD, Çin ve Hindistan'ın Atlantik saflarına geçmeseler bile Rusya'yı her şekilde yalnız bırakacaklarını düşünüyorlardı. Öyle olmadı. Açıktan destek vermemiş olsalar da Hindistan ve Çin yaptırımlara katılmadı. Bu da Rusya'nın işini bir hayli kolaylaştırdı. Geçen kış ve baharda ABD Pasifik'te Çin'e bastırmaya devâm etti. Bunun üzerine Çin, Rusya ile ilişkilerini birkaç derece daha ısıttı. Evvela Wang Yi, ardından Cinping'in Moskova ziyaretleri ve ilişkilerin askerî bir muhteva kazanacağına dair açıklamalar ABD'yi çok telaşlandırdı. Blinken'ın Çin ziyareti ve saatlerce devam eden toplantıların ardından ABD ile Çin arasındaki buzlar hafif tertip erimiş görünüyor. Çin Rusya'ya askerî destek sağlamayacağının garantisini verdi. Eş anlı olarak Çin Başbakanı Li Qiang'ın Almanya ziyareti ve Cumhurbaşkanı Steinmeier ile görüşmesi, ABD'nin Almanya-Çin ilişkilerinin yeniden yeşil ışık yakabileceğini düşündürüyor. Peki, bunların karşılığı ne? Kimilerine göre bu, ABD'nin Çin'i Pasifik'te rahatlatması, Tayvan'daki ısrarından vazgeçmiş olması. Eğer bu denklem işlediyse bu yaz ve sonbahardaki gelişmeleri çok başka konuşacağız demektir. Tabiî bir de Biden-Modi görüşmesi var ki, neticeleri Hindistan-Atlantik ve Rusya-Hindistan ilişkilerini doğrudan tesiri altına alabilir. Doğrusu bendeniz henüz “ver Tayvanı, kazan Çin'i” veyâ “Tayvanı al, Rusya'yı sat” denklemlerinden o kadar da emin değilim. Takip edeceğiz.

Yeni Şafak