Dolar

34,3473

Euro

37,4941

Altın

3.036,25

Bist

8.639,92

ANALİZ: Avrupa nasıl darmadağın oldu?

Avrupa Birliği'nin Ukrayna-Rusya savaşından sonra şaşkınlık yaşadığını kaydeden Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, AB'nin başta gelen iki ülkesi Almanya ve Fransa arasında derin çekişme yaşandığına dikkat çekti...

9 Ay Önce Güncellendi

2024-03-11 19:57:49

ANALİZ: Avrupa nasıl darmadağın oldu?

Prof. Dr. Öğün, Avrupa Birliği'nin Rusya ile arasında yer alan Baltık ülkelerinin içinde bulunduğu durum nedeniyle darmadağın bir manzara ortaya koyduğunu belirtti.

Öğün'ün "Bölünmüş ve Savrulan Avrupa" başlıklı dikkat çeken analizi;

Avrupa bugün, kendisini var etmek adına yaptıklarının bedelini ödüyor. 1980'lerden 2000'lerin başlarına kadar büyük bir esriklik içinde yaşadılar. ABD'nin temin ettiği bir güvenlik şemsiye altında tekmil kaynaklarını refah ekonomisi ve refah toplumu oluşturmak için seferber ettiler. Bu yolda sağlamış oldukları ve tabana yaydıkları orta sınıf standartlarıyla iyice şımardılar, egoistleştiler.
Aslında bu gidişat Avrupa'da derin bir çelişki doğurmaktaydı. (Keşke İbn-i Haldun'un asırlar evvel yazdıklarına bir baksalardı). Refah bencilleşmeyi arttırıyor; toplumsal bağları zayıflatıyordu. Çıkar temelinde bireyselleşen ve egoistleşen Homo Europaeus, aileden başlayarak toplumsal dokuyu için için çürütüyordu. Bu açığı bir yere kadar kurumsal donanımlarıyla ile aştıkları söylenebilir. Hesap edemedikleri şey toplumsal ile kurumsal yapılar arasındaki bağların aşınmasının, orta ve uzun vadede, bihassa da ekonomik bir kriz ile karşılaşınca doğuracağı meselelerdi.

SÖMÜRGECİLİK VE EMPERYALİZM

Avrupa'nın refah toplumları, evet II.Umumî Harp sonrasında sömürgelerinden çekilmiş görünüyordu. Ama ekonomik olarak emperyalizm işlemeye devam ediyordu. Emperyalizm, sömürgeciliğin maliyetlerinin düşürdüldüğü bir nev'i yeni sömürgecilikti aslında. Türkiye'de Avrupacılık yapan liberaller nedense bu bağı ne gördüler ne de gösterdiler. Meselâ ne Fransa, ne de Belçika Afrika ve Asya'dan tam mânâsıyla çekilmiş değildi. Ekonomik sömürü derinleşerek devâm ediyordu. Hâsılı Avrupa, dünyanın arda kalanından artık çekmeye devam ediyordu. Sadece hammadde değil, insan kaynakları da buna dahildi. Kenar toplulukların parlak ve yetişmiş zekaları Avrupa'ya göçerek refahtan paylarını alıyorlardı. Diğer taraftan refâhın esrikliğine tutulmuş “Beyaz” Avrupalılar “yeryüzünün lanetlilerini” ucuza çalıştırıp, en “pis” işleri gördürmek üzere kıt'aya çektiler. Bunu ilanihaye kontrol edebileceklerini zannettiler.

Yaptıkları en büyük hatâlardan birisi de Soğuk Savaş sonrası Sovyetlerin boşalttığı Doğu Avrupa coğrafyalarını içlerine katarak büyümeleri oldu. Bu, AB'ye sadece malî külfetler değil; zihniyet açısından derin uyumsuzluklar getirdi.

2019 ve PANDEMİDEN SONRA AVRUPA

Avrupa 2008 krizini derin bir şekilde yaşamadı. Ama 2019 ve Pandemi sonrasında yaşananlardan yakalarını sıyıramadılar. Refahın faturaları birer birer Avrupa'nın önüne gelmeye başladı. Zaten bu refah, klasik sanâyi kapitalizminin eseriydi. Geleneksel Avrupa mühendisliği yeni ekonomi ve teknolojik standartlara uyum sağlayamadılar. Kurumlarını açığa düşüren ve hantallaştıran sebeplerden birisi de buydu. Yavaş yavaş ekonomik yorgunluk ve durgunluklar baş göstermeye başladı. Kıt'anın bu açıdan dinamosunu oluşturan Almanya da nihayet bundan nasibini aldı. Krizde iyice sıkışan yarı merkez ve kenar dünyalardan gelen göç kasırgasıyla karşılaştılar. Dahası, yeni sömürgeciliğin gadrine uğrayan topluluklar, “efendilerini”, Avrupa dışında yükselen yeni güçlerle işbirliği yaparak topraklarından sürmeye başladılar.

AB'NİN TRUMP VE UKRAYNA ŞAŞKINLIĞI

Ekonomik kriz, zaten aşınmış olan toplumsal bağları iyiden iyiye kopardı; kurumlar da işlemez hale geldi. Bunun alâmeti, siyasal kadrolarının son derecede vasıfsız kadrolarca ele geçirilmiş olmasıdır. Nihayet, ABD'nin askerî şemsiyesi altında yaşamaya alışmış, neredeyse savaşmayı unutmuş olan Avrupa toplumları ilk şamarı Trump'dan yediler. Akabinde ise Rusya-Ukrayna savaşını kucaklarında buldular. Hâlâ bunun şaşkınlığını yaşıyorlar.

DARMADAĞIN AVRUPA MANZARASI

Hülâsa edecek olursak; bozulmuş toplumsal bağlar, işlemez olan kurumlar ve demode olmuş ekonomik yapıların krizi, genişlemenin doğurduğu mâliyet artışları ve uyumsuzluklar, sömürgelerde yaşanan kayıplar ve demografik baskılar ve savaş birleşerek Avrupa'yı kıskaca aldı.. Sonuncu dinamik, kuruluşunda ABD baskısını bertaraf etmeyi hedefleyen AB'yi varlık sebebinden etti ve altından kalkamayacağı bir NATO baskısına muhatap kıldı. Bugün artık darmadağın bir AB manzarası ile karşı karşıyayız. Kendilerine göre yaklaşan Rus tehdidini ensesinde hisseden Baltık devletleri; İsveç, Finlandiya, Estonya, Letonya ve Litvanya AB'yi savaşa çekiyor. AB'nin Karadeniz'e bakan yüzü olan Romanya ve Bulgaristan ve Akdeniz'e bakan yüzü, Yunanistan onlara destek veriyor. Orta Avrupa bölünmüş durumda. Çekya Baltık'a destek verirken, Macaristan ve Slovenya buna karşı çıkıyor. Aslında bu grubun patronajını Birleşik Krallık devletinin yaptığını unutmamak gerekiyor. Liz Truss'un itirafında bahsi geçen sessiz ve derin İngiliz devleti bu.

ALMANYA VE FRANSA'NIN RUSYA ÇIKIŞI

Esas mühim olan AB'nin Almanya ve Fransa ayağında olup bitenler. Almanya Baltık, Karadeniz ve Akdeniz AB'sinin hırslı siyasetlerini kontrol altında tutmaya çalışıyor. Kongreden Ukrayna yardımını çıkaramayan ve kamuoyunun tepkilerini çeken Biden hükûmetinin işleri savsaklamasından da istifade ediyorlar. Ama Almanya'nın çok sıkışmış olduğunu kabûl etmek lâzım. Muhtemelen şu aralar Merkel ve Schroeder gibiler yatmadan evvel mum yakıp Trump için dua ediyorlardır. Ama son zamanlarda Macron liderliğinde Fransa'nın başlattığı ataklar çok daha dikkat çekiyor. Fransa, başlardaki itidâlli diyemeyeceğim ama mırın kırınlı siyasetlerinden hızla sıyrılıyor. En az Birleşik Krallık kadar ateşin bir yaklaşım sergilemeye başladı. Macron, eğer Rusya Odesa ve Kiev'e saldıracak olursa, Fransa'nın Ukrayna'ya gövdesiyle müdâhil olacağının ısrarlı beyanatlarını veriyor. Yapar mı, bilemem. Ama görünen bir şey var: Fransa'nın koyulaşan Rusya husûmetinin esas sebebi, Rusya'nın Afrika'da kendisini dışlayan siyâsetlere askerî olarak kol kanat germesi. Fransa Rusya'yı her taraftan kuşatan bir atak içinde. Ermenistan'a verdiği destek tam da bunu ortaya koyuyor. Ama burada bir taşla iki kuş vurmanın derdinde. Çünkü Türkiye, Fransa'yı Afrika'da zora sokan diğer bir kuvvet. Nitekim, Almanya hava savunma sistemine Türkiye'yi dâhil ederken, Macron Rusya karşıtı bloka Türkiye'nin dahil olmasını istemiyor. Fransa'nın elinin uzandığı diğer yerler Moğolistan ve Kazakistan.. Hâsılı Fransa gemi azıya almış vaziyette ve tıpkı Birleşik Krallık gibi Almanya'yı zorluyor ve bilvesile AB tahtını onun elinden almaya çalışıyor. Garip olan Macron'a en büyük itirâzın aşırı sağından gelmesi. Tıpkı Almanya'da AFD gibi RN de Macron'a karşı çıkıyor. Jordan Bella'nın son açıklamaları tam da buna işâret ediyor. Aşırı sağ savaş karşıtı, merkez sağ ise savaş çığlıkları atıyor.

Bir garip dünya, bir garip Avrupa…

Haber Ara