Dolar

35,4226

Euro

36,3212

Altın

3.063,15

Bist

9.910,61

ANALİZ: 'Batı batıyor'

Dünya siyasetindeki belirsizliklerle birlikte Batı'nın çatışma bölgelerine yönelik çözümsüz müdahaleleri sürerken Batılı kurumların içinde bulunduğu bunalım da derinleşiyor.

3 Saat Önce Güncellendi

2025-01-12 10:22:34

ANALİZ: 'Batı batıyor'

Araştırmacı yazar Abdurrahman Dilipak, dünyadaki ve bölgedeki son gelişmeleri değerlendirdiği yazısında Batı'nın kavram ve kurumlarıyla birlikte battığını ileri sürdü.

Sadece ABD'de değil, Japonya, Fransa, Kanada G. Kore'de de durum karışık. Almanya, Polonya, Vatikan, İngiltere, Avusturya, Avrupa genelindeki siyasi deprem devam ediyor. Almanya ve Fransa'daki siyasi istikrarsızlık domino etkisi yaparak çevreye yayılıyor. Avusturya Şansölyesi Karl Nehammer, hükümet kurma görüşmelerinin çökmesinin ardından istifa etti. Nehammer'in istifası sonrası Christian Stocker geçici lider olarak aday gösterildi.

Sahi o Alman dışişleri baklanı Gazze konusunda ne söyledi öyle. Bu kadın. Ne yapmak istiyor? Şam ziyaretinde keşke Almanların yaptığı Sedneya'yı gezdirselerdi bir.

Yarın Trump Ukrayna'yı kastederek bölgeden geri çekileceklerini açıklarsa, Ukrayna ve Ukrayna'nın tüm komşuları bu süreçten ciddi anlamda olumsuz etkilenirler. Böyle bir karar NATO, AB, Balkanlar ve Yunanistan'ı da derinden etkileyecektir.

Tabi o zaman, ABD'nin Ukrayna'daki Biden yönetimi tarafından inşa edilecek kimyasal silah fabrikalarının ne olacağını da görmek gerek.

Kosova-Sırbistan gerginliği hem Avrupa hem de NATO için bir endişe kaynağı oldu. AB ve NATO kendi içindeki küçük devletlerin bile sorunlarını çözmekten acze düştü. Bu arada Bosna-Hersek ile Sırp Cumhuriyeti arasındaki gerginlik bölgede tansiyonun yükselmesine yol açıyor.

Balkanlarda çatışma riski artarken, NATO ve BM, AB üyesi ülkeler ortak bir zeminde buluşma noktasında başarısız oldular. ABD seçimlerinden sonra özellikle Rusya ve Ukrayna arasındaki krizin nasıl çözüleceği ve kriz sonrası nasıl bir durumun söz konusu olacağını şimdiden ön görmek mümkün değilmiş gibi gözüküyor.

“BATI BATIYOR”

AB ülkeleri, Vatikan ve İngiltere bu halleriyle, “kendileri himmete muhtaç bir dede, nerede ki gayrıya himmet ede” örneğindeki gibi bir duruma düşmüş gözüküyorlar.

Şunu görelim: Batı kavram ve kurumları ile birlikte batıyor. Gazze olaylar ve CoVID süreci, batının öteki yüzünü dünyaya gösterdi. Hatta batılılar, içinde yaşadıkları toplumun öteki yüzünü ilk defa görmenin utancını yaşıyorlar.

Batılıların dinleri de çöktü, ideolojileri de. Artık İnsan Hakları derneklerinin, çevrecilerin çok fazla sesleri duyulmuyor. Demokrasi, Hukuk devleti, İnsan Hakları gibi sözleri pek duymuyoruz batı siyasasından, media'sından, STK'sından.

Media ve STK'nın, Akademi ve iş dünyasının uluslararası sistemin oligarklarının bu düzenin asıl sahipleri olduğu bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı.

İslam ülkelerinin yöneticilerinin ise neredeyse tamamının bu sistemin patronları olduğunu da gördük bu arada.

Ankara bugüne kadar hep, uluslararası sistem içinde, güç dengesi içinde aktif denge politikası izlemeye çalıştı. “Mavi boncuk politikası” ile buraya kadar geldiler. Politik pragmatizm sonuçta oportünizmin bataklığında bizi kendi başımıza bıraktı.

Peki bundan sonra ne olacak? Trump Gazze'yi cezalandırmaya kalkarsa ne yapacağız? Bugüne kadar hep NATO'nun en sadık üyesi olduk da ABD NATO ile yollarını ayıracak olursa, biz kimin yanında olacağız. İsrail gelip-gidip Suriye'yi vuruyor. Suriye'yi savunmak için milletlerarası bir savunma gücü ile Şam yönetimini destekleyecek miyiz!

“KUTSAL ŞİA DEVLETİ”

Ya da ABD ve İsrail İran'a saldırırsa, biz nerede duracağız? Tamam İran'da da onların güçlü dostları var da, bu onların İran'a saldırmayacakları anlamına gelmez.

Peki Azerbaycan birleşecek olursa, biz nerede duracağız, ne yapacağız. Biliyorsunuz bugün Azerbaycan'da da gizli bir CHABAT var, orada İsrail'in bir askeri üssü var. Eğer ABD ve İsrail İran'a Şahın oğlunu getirecek olurlarsa bizim söyleyecek bir sözümüz olmayacak mı?

ABD, İran konusunda ayrıca Yeni İran rejimi laik olacağı için Irak topraklarında, Arap Şia'sının desteğinde Necef/Kerbela bölgesinde “Kutsal bir Şia devleti” fikri var. Ankara bu konuda ne yapacak? Sorun sadece Kürt sorunu ya da Kerkük-Türkmen sorunu değil. Ve bu konu SDG ve PYD konusunda İŞİD, HTŞ konusundan daha az önemli bir konu değil.

Onun için ABD, burayı hemen bırakıp gitmeyecek. Bölgede artık çift vatandaşlık sahibi, her din ve etnik gruptan ciddi bir askeri, siyasi gücü var. Ayrıca Green kartlı ciddi bir lejyona sahip. Onun dışında ciddi bir istihbarat gücüne sahip. Desteklediği paramiliter grublar ve mafyöz grublar, aşiretler var. BlackWater de burada. Buradaki hükümetler ve onların muhalifleri içinde ciddi müttefikleri var.

Trump sonrasını düşünürken, bu konuyu bütünleşik olarak, her yönü ile, ihtimal, maliyet ve riskleri ile birlikte düşünmek gerek. Bunun için “efradına cami, ağyarına mani” bir bakış açısı gerekli.

Yani bu işler, Bahçeli'nin Apo'ya çağrısı, Erdoğan'ın desteği, DEM'in devreye girmesi ile başlayıp sonuçlanacak konular değil.

Teşhis doğru değilse, tedavi olamaz. Tezahürleri gidermeye yönelik operasyonlar ve algı yönetimi ile zevahir kurtarılıyormuş gibi gösterilse bile, sorun daha şiddetli bir şekilde beklenmedik bir zamanda yeniden ortaya çıkar.

Şark cephesinde de Garp cephesinde de dünden bugüne yeni bir durum yok. Yarın ne olur, onu öbür gün göreceğiz.

Bu süreçte değişen şartlara uyum performansı yüksek olmayanlar elenecekler. Dinozorların yok oluşu da böyle oldu. Çalkantılı bir döneme giriyoruz, “kemerleri bağlayın”. Bu arda dünyanın hiçbir yerinde güvenli bir liman yok! Bundan sonra her şey mümkün'. Eğer bugün birtakım olaylar olmuyorsa, bilinsin ki bu dehşet dengesinin büyüklüğündendir. Çünkü kimse galibi olmayacak bir savaşın tarafı olmak istemiyor. Yoksa bugün yeni bir dünya savaşı için 1. ve 2. Dünya savaşından daha fazla sebep var ve ülkeler dünden daha barışçı değil.

Kaynak: elipshaber

SON VİDEO HABER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İbrahim Tatlıses ile 'Urfalıyam ezelden' türküsünü okudu

Haber Ara