ANALİZ: İran boşa düştü, Türkiye nasıl etkilenir?
Avrupa ülkelerinin gündeminde yabancı düşmanlığı ilk sırada. Son günlerde ise ada ülkesi İngiltere öne çıkmış durumda... AB Dönem Başkanlığını 6 aylığına devralan Macaristan Başbakanı Viktor Orban ise bu süreçte en fazla dikkat çeken isim olarak konuşuluyor...

Oluşturma Tarihi: 2024-08-09 11:53:45

Güncelleme Tarihi: 2024-08-09 12:04:56

Avrupa'da şiddeti artan yabancı düşmanlığını değerlendiren Yeni Şafak gazetesi yazarı Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, olayların kilit rolünü Viktor Orban'ın üstlendiğine işaret etti.

AVRUPA'DA YABANCI DÜŞMANLIĞI

Evvela yabancı düşmanı, sağ popülist hareketlerin Kıta Avrupasındaki seyrine bakalım. Hepsini aynı çuvala koymak yanlış olur. Fransa'daki tablo bir hayli dikkat çekici bir seyir. Marine Le Pen, partinin kurucusu olan babası Jean-Marie Le Pen'i gözünün yaşına bakmadan tasfiye etti. Jean-Marie Le Pen'in çok keskin fikirleri vardı. Marine Le Pen duruma hâkim olduktan sonra ince bir torna işlemi başlattı. Partinin suretini, vitrinini değiştirdi. Zamânında Hitler ile işbirliği yapmış olan General Pétain'ın fikirlerinden beslenen pétainistleri ve ırkçılığı ifşâ olmuş kadroları tasfiye etti. Kendisine ve partisine merkez sağ bir makyaj yaptı. Kendisi de çok sorunlu olan sözde filozof Bernard-Henry Lévy onun için “insan maskeli aşırı sağcı” ifâdesini kullandı. Daha ilginç olan son Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ardından, Nazi geçmişinin aklanmasını müdafaa eden AFD ile yollarını kesin olarak ayırdı. Doğrusu ben, “İsrail'in güvenliği için sonuna kadar çalışacağız” açıklamasını yapan Georgia Meloni ile Marine Le Pen'i; Fransa'daki Ulusal Birlik ve İtalya'daki İtalya'nın Kardeşleri Partisi'ni birbirine yakın buluyorum. Buna, çok sert söylemiyle farklı görünse de Hollanda'daki Wilders ve onun Özgürlik Partisi de dahildir. Almanya'daki AFD ve Avusturya'daki Heinz-Christian Starche'nin Özgürlük Partisi, Nazi geçmişe sâhip çıkmaları sebebiyle başka bir eksen oluşturuyorlar. Bu kamburu sırtlarından nasıl atacaklar bilemem, ama şimdilik Avrupa'da yükselen aşırı sağ popülizmin iç entegrasyonundaki biricik mâni bu.

MACARİSTAN VE ORBAN'IN KİLİT ROLÜ

Aralarındaki farklar bir tarafa, Avrupa'da aşırı sağ popülizmin yükselişinin ana eksenlerini Rusya-Ukrayna savaşına karşı çıkmak ve katıksız bir İsrâil desteği ve Müslüman düşmanlığı meydana getiriyor. İlk eksen Rusya'nın çok işine geliyor. Rusya, mevcut iktidarların Rusya karşıtlığının panzehirini bu hareketlerin yükselişinde görüyor. Bu hareketlere el altından destek vermesinin, kendi reelpolitik'i açısından son derecede anlaşılır olduğunu söyleyebiliriz. Burada Macaristan ve Orban'ın Avrupa'da yükselen aşırı sağ popülizmin orkestrasyonunda son derecede kilit bir rol üstlendiğini teslim etmemiz gerekiyor. Temmuz ayının başlarında Orban ile Le Pen, Avrupa Parlamentosu'nda ittifak ettiklerini açıkladılar. AB müesses nizamı ile biteviye kavga hâlinde olan ve mesele çıkaran Orban, Macaristan'da yapılan Filistin destek mitinglerini şiddetle tel'in etti ve uluslararası terörizme destek olarak nitelendirdi. Orban, takip ettiği mekik diplomasisi ile orkestrasyon işini kıtalar arası bir hüviyete kavuşturuyor. AB'nin müesses nizam partilerinin önümüzdeki senelerde mukadder olan çöpleşmesi ve aşırı sağ hakimiyetine kavuşmasını istediği bir Avrupa'yı Trump'lı bir ABD ile bütünleştirecek bir proje için çalışıyor.

İNGİLTERE FARKI

Bunlar yaşanırken Ada Avrupası'nda durum sakin görünüyordu. Kıta Avrupası'nda yer yer yabancılara, bilhassa Müslümanlara karşı saldırı haberlerine alışkındık. Gelin görün ki en büyük patlama hiç beklenmedik yerden Ada'dan geldi. Aslında Ada tarihini bilenler buna çok şaşırmadı. Kıt'a tantanayı sever. Çok defa tantana işi boğar. Lâkin işini hakkını her dâim Ada verir. Reform UK ve onun lideri Nigel Farange'ın ismini yeni yeni duymaya başladık. Halbuki bu sürecin derinliklerinde başka şeyler yatıyor. İngilizlerin en büyük mahareti kendisini saklamak ve başka göstermektir. Meselâ II. Umûmî Harp evvelinde Ada'nın siyâsetinde yükselen Britanya Faşist Birliği Partisi ve Oswald Mosley'in ismine pek tesâdüf edilmez. Bu parti eğer 1940'da güç belâ kapatılmasaydı arkasındaki çok güçlü bir destekle iktidara yürüyordu. Hâsılı Ada'da Farange'ın yükselişinin bir tesâdüf olmadığını, Ada'nın düşkün ve lümpen orta sınıfları arasında Mosley'in hayâletinin eksilmediğini, Farange'ın Mosley'in reenkarnasyonu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

İRAN BOŞA DÜŞTÜ, TÜRKİYE NASIL ETKİLENİR?

Şimdi bu meselenin bizdeki akisleri üzerinde duralım. Avrupa ve ABD'nin müesses nizamlarından Türkiye için hayır gelmeyeceği gün gibi âşikâr. Mevcut hükûmet Batı müesses nizâmından ümidi kesti. Buna mukâbil hükümeti destekleyen bir kısım gazeteciler arasında Batı müesses nizâmına karşı gelişen ve aşırı sağ popülizmin yükselişinden medet uman, Trump ve Orban gibilere sempati gösteren ucuzcu, basitçi bir sempatiden bahsedebiliriz. Denize düşenin yılana sarılmasından, ileride de Türkiye'nin başına çok iş aşmaya namzet bir durumdan başka bir şey değil bu. (Orban'ın Türk Devletleri Teşkilâtı'nda boy göstermesi, yeni oluşumun Türk Birliği'ni kolonize etmek sevdasından başka bir şey değil. Orban burada yine orkestrasyonu yapan kilit şahsiyet).

Eğer ABD ve AB müesses nizâmının yerini bu oluşumlar alırsa, Rusya-ABD-AB-İsrail entegrasyonunu kâmilen tamamlanacak demektir. Bunun coğrafyamızda Arap-İsrail ittifâkına eklemlenmesi işten bile değildir. Bu zincirleme reaksiyonun İran'dan sonra Türkiye'yi de boşa düşürüp hedef hâline getireceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Biz şimdiden söylemiş olalım..