ANALİZ: Kara harekâtından önce ABD çekilir mi?
Uluslararası ilişkiler yazarı Nedret Ersanel, Türkiye'nin düzenlediği Pençe Kartal Operasyonunun ardından Suriye'nin kuzeyi ile ilgili Türkiye-ABD arasında patlak veren gerilimi ve küresel ilişkilerde göze çarpan son gelişmeleri değerlendirdi

Oluşturma Tarihi: 2022-11-30 17:41:32

Güncelleme Tarihi: 2022-11-30 17:41:32

Yeni Şafak yazarı Nedret Ersanel, "Kara harekâtı olmadan Amerika çekilir mi?" sorusunu başlığa taşıdığı yazısında dikkat çeken değelendirmelerde bulundu. Ersanel'in bugünkü yazısından önemli bir bölüm;

"AB'DEN 'ABD BİZE YARDIM ETSİN' ÇIĞLIKLARI"

Biz hava harekâtını yaparken, Astana'da Türkiye-İran-Rusya, Suriye'yi konuşuyordu. Ruslar, ‘Çin'i de aramıza alalım' teklifi getirmişler. (‘Astana'ya yeni aktör Çin', M. Güller, 26/11, Cumhuriyet.) ‘Gözlemci' statüsü ama çok dikkat çekici! Suriye denklemine 3'üncü süper gücü almak? İran, ‘tamam' demiş. Ankara, ‘bi bakayım'!..

Batı daha karışık… Şu sıralar matbuatın en favori fotoğrafı, Alman Parlamentosu'nda palto-kaşkol titreyen milletvekillerini gösteren kare. Elbette anlamlı çünkü, ‘Berlin böyleyse Avrupa'nın kalanını siz düşünün'e geliyor laf…

Bu tür haberlerin bir yerlerinde de muhakkak, “Winter is coming/Kış geliyor” göndermesi yapılıyor. Meteorolojik tesbit olmadığını biliyoruz; bir ucu ABD-Avrupa ilişkilerine dokunuyor…

Avrupa'nın bir kısmı II. Dünya Savaşı'ndan beri ABD'ye teslim olduğundan, “Avrupa küresel ligden düşüyor, ABD bize yardım etsin” çığlıkları atıyor. ‘Yeni Marshall Planı' akılları oradan. Kendisini bu duruma düşüren tam da Amerika olmasına rağmen…

Kaçıncı lige düştüğünüz de önemli.. İşte ‘The Economist' yazdı “arkası ekonomik ve siyasi çöküş” diye…

AB içinde nisbeten akıllı bir kesim de var. Faili biliyorlar. Ama korkuyorlar. Onu da ‘Politico' yazdı; “yüksek enerji fiyatları ve büyük silah satışları nedeniyle Ukrayna Savaşı'ndan en çok ABD kazandı”…

AB, Avrupa endüstrisinin Amerikalı rakipleri tarafından yok edilebileceğini düşünüyor. Ticari konularda güven krizi yaşanıyor. Transatlantik ittifakın zedelenebileceği söyleniyor. Tarihi bir kavşaktan, bir çok AB ülkesinde kamuoyunun değişmekte olduğundan bahsediliyor. Hatta, “ABD müttefikimiz değil mi” diye soruyorlar. Biz de çok sorduk. Hâlâ soranlarla uğraşıyoruz…
Bunlar olur mu, olursa ne kadar olur ayrı konu ve zamanla göreceğiz ama küresel gerilimin durmayacağından emin olabilirsiniz. Yayılacak. ABD, Ukrayna üzerinden Rusya'ya, Tayvan üzerinden Çin'e yürüdü. Şimdi de Rusya ve Çin, Küba üzerinden Amerika'ya yürüyor. Tam da, “Ekim Füze Buhranı”nın 60'ıncı yıldönümünde. İlginçtir, Küba Devlet Başkanı 27 yıl sonra Türkiye'deyken oluyor bunlar…
Belarus entrikalarına, ‘Dışişleri Bakanı'nı kim zehirledi, Lukaşenko'yu kim zehirliyor'a girmiyorum bile.

"HAREKÂT AMERİKA'YA KARŞI YAPILIYOR GİBİ..."

Türkiye kaosun ‘ortasında' pırlanta gibi ama etrafımızı da görüyorsunuz işte…

Yunanistan-ABD ilişkilerinin bize yansıyan yüzünü herkes biliyor artık. Bir de Atina'nın içi var. Hükümetin yaygın biçimde kritik kişilerin telefonlarını dinleme skandalı hem Amerika'nın işi şansa bırakmayacağına hem de hükümeti eğreti tutacağına işaret sayılmalı.

İran.. Sıra dışı olaylar yaşanıyor. Uzun yazdık evvelce (19/11) uzatmayayım ama; bir yandan İran Dini Lideri Hamaney'in yeğeni tutuklanırken, öte yandan Tahran-tam da bizim kara harekâtıyla aynı zamana denk gelecekmiş gibi görünen-Irak'ın kuzeyine yönelik bir askeri hamle yapacak gibi…

Eh, güney sınırımıza gelmişken…

Hava harekâtını takiben kara operasyonunun da başlayacağına ilişkin resmi söylem, bağlı olarak kamuoyunun beklentisi aynı oranda yükselerek sürüyor…

Sonuncusu Cumhurbaşkanı'nın Bakanlar Kurulu ardından söyledikleri; “İsim değişikliği oyunlarıyla tescilli terör örgütünü destekleyenlerin riyakârlıklarına tahammül etmek zorunda değiliz. Bize demokrasi, hak, özgürlük nutukları çekenlerin önce kendi ülkelerindeki teröristlere ve destekçilerine bakmaları gerekiyor. Küresel güvenlik mimarisini kökünden değiştirecek hadiseler yaşadığımız bir dönemde Türkiye, maruz kaldığı sayısız haksızlığa ve ambargoya rağmen kendi ihtiyaçlarını karşılayacak seviyeye gelmiştir. Artık ülkemizi içi de altı da boş tehditlerle, diplomatik, ekonomik, askeri alanlarda kendi çıkarlarına aykırı pozisyonlara zorlamaya kimsenin gücü yetmeyecektir”…

Harekât Amerika'ya yapılıyor gibi değil mi?

Bir askerî eylemin gelişini ilanen söylemenin-üstelik, “bir gece ‘ansızın' gelebiliriz” hücum düsturumuzken-iki nedeni olabilir…

Birincisi, çatışmaya girmeden istediğinize ulaşabileceğinizi düşünüyorsunuzdur. İki, geleceğimizi biliyor olmalarının fark etmeyeceği, sonucu değiştirecek bir karşılık geliştiremeyeceklerini, ellerinin dar kaldığını hesaplamışsınızdır…

Türk planında ikisi de var. İkisi de doğru…

Peki Türkiye ne istiyor? 30 Km derinliğinde güvenlik şeridi. Yani, ABD ve Rusya'ya, ‘sözünüzü tutun' diyor. Ama daha çok Amerika'ya. Nereden anlıyoruz? A) Resmi söylemlerin gizli öznelerinden, b) onlar da üzerine alınıyor. ABD Büyükelçisi'nin Savunma Bakanı Akar'ı ziyaretinde konuşulanlardan çok hızlı haber alan kimi köşeler, “Amerikalılar, Türkiye'nin kara harekâtı yapmasına gerek kalmadan PYD-YPG güçlerini 30 kilometrenin altına çekmeyi öneriyorlar” yazmıştı.

Eğer doğru ise, neredeyse geri sayımın başladığı böylesi anda, “adı verilen hedef coğrafyalarda” hareketlilik gerekir. Bakalım, görelim.

Türkiye söyleyeceğini söyledi zaten; “Hiç kimse Türkiye'nin güvenlik ve huzur çemberini genişletme amaçlı askerî harekâtlarından rahatsız olmasın”…