Terör örgütü YPG tarafından Suriye'de 11 Haziran'da yapılması planlanan ancak dün ertelenen sözde yerel seçime ABD'nin bir desteği var mı?
Orhan: Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile terör örgütü YPG arasındaki ittifak, terör örgütü DEAŞ ile mücadele üzerinden başladı. Bu ilişki daha sonra büyük oranda askeri temel üzerinden ilerledi. Terör örgütü YPG, ABD desteğiyle kontrol altına aldığı alanlarda önce "kanton" sonrasında da “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” adları altında tek taraflı egemenlik ilanlarında bulundu. Bu süreçte ABD'nin terör örgütü YPG'ye desteği örgütün siyasi alanını da kapsamaya başladı. ABD bu çerçevede, terör örgütü YPG bölgelerinde sivil ve idari yapıların kurulmasına finansal destek verdi ve kendi kurumsal kapasitesini örgüte aktardı.
ABD'nin günümüzde Suriye'deki birinci önceliği işte bu fiili yapıya siyasi bir statü kazandırmaktır. ABD bu çerçevede bakıldığında, terör örgütü YPG'nin siyasi meşruiyet kazanma yolunda attığı her adımı özü itibarıyla destekliyor. Ancak terör örgütü YPG'nin sözde seçim hamlesinin hukuksal bir temeli olmadığı ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasını da içeren Birleşmiş Milletler'in (BM) 2254 numaralı kararına aykırı olduğu için ABD bu adımı açıkça desteklediğini ifade edemiyor.
İkincisi, böyle bir destek ABD'nin, Türkiye'ye karşı gözettiği dengenin bozulmasına ve zaten sorunlu olan ikili ilişkilerin daha da sorunlu hale gelmesine neden olacaktır. Bu da ABD'nin terör örgütü YPG üzerine yürüttüğü resmi ve fiili politikası arasında farklılık olmasına sebep oluyor. ABD'nin sözde yerel seçime ilişkin ikinci itirazı zamanlamaya ilişkin. ABD, terör örgütünün bu adımının mevcut konjonktürde Türkiye'nin baskısının artmasına neden olacağını düşünüyor.
Ayrıca ABD, son dönemde terör örgütü YPG'nin Suriye rejimiyle de müzakere yürütmesi konusunda koyduğu engeli de ortadan kaldırdı. ABD, sözde yerel seçimin yapılmasının Şam ile müzakereleri de sekteye uğratacağını düşünüyor. Bu nedenle ABD, sözde seçime özü itibarıyla karşı olmasa da seçimi zamanlama açısından uygun bulmuyor. Ancak bu konuda ülke içinde farklı düşünen kurumlar da söz konusu. Özellikle ABD Dışişleri Bakanlığı bölgesel çıkarları açısından Türkiye ile işbirliğinin önemine inanıyor ve terör örgütüne verilen desteğin bu imkanı ortadan kaldırdığını düşünüyor. Ancak Washington'un Suriye politikası büyük ölçüde Savunma Bakanlığı üzerinden yürüyor. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı'nın (CENTCOM) da terör örgütü YPG'ye dönük bakışı son derece olumlu.
Terör örgütü YPG'nin sözde yeni yasalar çıkararak bölgede idari taksimat yapması ne anlama geliyor?
Orhan: Terör örgütü YPG zaten 2014 ve 2016'da da benzer siyasi metinler yayınlamıştı. Örgüt, değişen koşullara bağlı olarak bu sözde yasalarda değişikliklere gitti. Bütün bu metinlerde ortak konu merkezden olabildiğince bağımsız bir siyasi yapının kurulmasıydı. Değişen şartlara göre terör örgütü ya ademi merkeziyetçi bir yapı önerdi ya da son sözde yasada görüldüğü gibi koşulların kendi lehine değişmesiyle beraber kendi güvenlik yapılanması ve siyasi kurumları olan Şam'dan neredeyse bağımsız bir model öne sürdü.
Dolayısıyla, terör örgütü YPG'nin nihai siyasi hedefi konusunda çok fazla değişen bir durum söz konusu değil. Örgüt baştan itibaren merkezden bağımsız bir hamleye geçmek istiyordu. Şu anda Suriye'de artık siyasi çözüm aşamasına geçildi, Ankara ile Şam arasında bir diyalog süreci başladı ve daha önemlisi ABD'nin Suriye'den çekilme tartışmaları giderek alevleniyor. Terör örgütü YPG bu değişen koşullara bağlı olarak uzun süredir peşinde koştuğu siyasi projesini hayata geçirerek bir oldu bitti yaratma, siyasi çözüm müzakerelerine dahil olma, müzakerelerde elini güçlendirme çabası içindedir. Terör örgütü açısından en büyük risk faktörü ABD'nin Suriye'den çekilmesidir. Bunun kısa vadede gerçekleşmesi söz konusu olmasa da ABD'de bu seçenek ciddi bir şekilde tartışılmaya başlandı. Daha önemlisi 2024 sonunda gerçekleşecek başkanlık seçimini eski ABD Başkanı Donald Trump kazanırsa bu olasılık daha muhtemel hale gelecektir. Terör örgütü YPG de bunu görüyor ve riskin arttığını düşünerek fiilen oluşturduğu yapıya statü kazandırmak için yeni bir siyasal süreç içine giriyor.
Terör örgütü YPG Suriye rejimiyle anlaşma yoluna gidebilir mi?
Orhan: Hem ABD hem de terör örgütü YPG hedeflerine ulaşmak için en nihayetinde Şam ile anlaşmak zorunda olduklarının farkında. Ancak ABD uzunca bir süredir terör örgütünün Şam ile görüşmesini engelliyordu. Zira, ABD'nin amacı Şam'a baskı kurmak, zayıflatmak ve bu şekilde terör örgütü YPG'nin projesinin masada kabul edilmesi için uygun koşulları yaratmaktı. Örneğin ABD, terör örgütü YPG'nin kontrol ettiği petrol ve doğal gaz kaynaklarını Şam'a karşı bir baskı aracı olarak kullandı. Zaman zaman bu ürünlerin satışına engel olarak rejim bölgelerinde akaryakıt krizlerini ve buna bağlı olarak ekonomik krizleri tetiklemeye çalıştı.
Ancak ifade ettiğim üzere ABD, en nihayetinde terör örgütünün Şam ile anlaşması gerektiğini biliyor. Bu durumu Suriye'den çekilme tartışmaları bağlamında düşündüğümüzde, ABD artık terör örgütü YPG ile rejimin anlaşması için zamanın geldiğini düşünüyor. Bu sebeple de, Washington son dönemde iki taraf arasındaki görüşmelere yeşil ışık yaktı.
Esasen geçmişte de Rusya arabuluculuğuyla benzer görüşmeler oluyordu. Ancak terör örgütü YPG'nin özerklik gibi maksimalist talepleri ve rejimin ise buna karşılık siyasi bütünlüğü koruma konusundaki kararlılığı tarafların ortak bir zeminde buluşmasını engellemişti. Her ne kadar günümüz itibarıyla dursa da Türkiye ile Suriye arasında 2022 sonunda başlayan diyalog süreci de hem ABD'yi hem de terör örgütünü ciddi şekilde kaygılandırdı. Bu da bir taraftan örgütü rejimle anlaşma konusunda teşvik ederken diğer taraftan da ABD'nin de Şam-YPG görüşmelerine koyduğu engeli yumuşatması sonucunu doğurdu. Ancak terör örgütü YPG'nin son sözde yasayla öne sürdüğü model geçmiş metinlere göre daha radikal ve Şam'ın böyle bir özerklik talebini kabul etmesi mümkün değil. Bu sebeple, terör örgütü YPG ve Suriye rejiminin anlaşma şansının çok az olduğunu düşünüyorum.
Sözde yerel seçim neden ertelendi?
Orhan: Terör örgütü YPG her ne kadar bir oldu bitti yaratmak istese de seçimin ertelenme kararı örgütün tek taraflı siyasi bir adım atmasının mümkün olmadığını gösteriyor. Bu sözde seçime her şeyden önce bizzat terör örgütü YPG dışı Kürt aktörler karşı çıktı. Bunun yanı sıra, terör örgütü YPG'nin kontrol ettiği bölgelerde yoğun bir Arap nüfus yaşıyor. Bölgede örgütle Arap aşiretler arasında artan bir gerilim söz konusu ve Araplar da bu sözde seçim adımına karşı çıkıyor. Bu adım Şam tarafında da rahatsızlık yarattı.
Ancak seçimin ertelenme kararının arka planında en önemli faktör Türkiye'nin ortaya koyduğu irade ve ABD nezdinde yürüttüğü diplomatik girişimlerdir. Terör örgütü YPG'nin sözde yerel seçim konusunda ısrarcı olması Türkiye'nin bölgeye dönük askeri bir hamle yapmasını beraberinde getirebilir ve örgüt bundan çekinmiş olabilir. ABD'nin de bu adıma en azından zamanlama açısından karşı olması da örgütü geri adım atmaya zorlamış olabilir. ABD, seçimlerin düzenlenmesi halinde hem terör örgütü YPG bölgelerinde iç istikrarın bozulacağını hem de başta Türkiye olmak üzere dış aktörlerin baskısının artacağını düşündüğü için seçimi desteklemedi. Bu noktada da Türkiye'nin ABD üzerinden yürüttüğü diplomatik temaslar etkili oldu.