ANALİZ: Suudi Arabistan ve BAE'nin dümeni başka yöne kırması ABD'ye mesaj mı?
Suudi Arabistan ve BAE, ABD'nin Körfez ülkelerinin güvenliğine yönelik sorumlulukları konusunda geri adım atmasından ve kademeli olarak bölgeden çekilmesinden memnun değil.

Oluşturma Tarihi: 2022-03-27 21:42:36

Güncelleme Tarihi: 2022-03-27 21:42:36

ABD'nin Körfez ülkelerinin güvenliğine yönelik sorumlulukları konusunda geri adım atması Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) Washington'a yönelik bazı baskı mesajları içeren hamlelerde bulunmaya sevk ediyor.

Suudi Arabistan ile BAE, Rusya-Ukrayna savaşı gölgesinde ABD'nin canını sıkacak adımlar atıyor. Bu durum Washington'u Abu Dabi ve Riyad ile ilişkisini yeniden kurmaya yönlendirirken iki Körfez ülkesinin ulusal güvenliklerini korumak için Çin ve Rusya ile yeni ittifak arayışında olması da muhtemel.

İlk bakışta Körfez ülkelerinin, İran tehdidi karşısında ABD ile güvenlik ittifakından vazgeçmesi pek olası görünmüyor. Ayrıca herhangi büyük bir ülke ile yapılacak ortaklığın bu stratejik ve tarihi ittifakın yerini tutamayacağı görülüyor.

Ancak Suudi Arabistan ile BAE bu tutumlarıyla, eğer Washington istekli değilse "bu ittifakın kader olmadığı" mesajını veriyor.

Riyad ve Abu Dabi, ABD'nin bölgeden çekilmesinden memnun değil

Öyle ki Suudi Arabistan ve BAE, ABD'nin Körfez ülkelerinin güvenliğine yönelik sorumlulukları konusunda geri adım atmasından ve Demokrat Partili Başkan Joe Biden dönemi başta olmak üzere Washington yönetiminin kademeli şekilde bölgeden çekilmesinden memnun değil.

Washington yönetiminin bölgeden çekilmesi türlü şekilde kendini gösteriyor. Yemen'deki Husilerin terör listesinden çıkarılması, BAE ve Suudi Arabistan'la önceki ABD Başkanı Donald Trump döneminde imzalanan silah anlaşmalarının askıya alınması, Yemen savaşında bu ülkelere destek verilmemesi ve ABD'nin nükleer programı konusunda İran'la yeni bir anlaşma imzalama arayışı gibi hamleler bu kapsamda görülüyor.

Abu Dabi ve Riyad, Washington ile ittifakları konusunda genelde sessiz kalmayı tercih ederken BAE'nin Washington Büyükelçisi Yusuf el-Uteybe bu sessizliği bozdu.

Uteybe, 3 Mart'taki açıklamasında, ABD ile ilişkilerinin de diğerleri gibi inişleri çıkışları olabileceğini ve bugünlerde BAE ile ABD arasındaki ilişkinin bir dayanıklılık testinden geçtiğini belirtti. Büyükelçi, bunun üstesinden gelineceğini ve ilişkilerin en iyi konuma ulaşacağını söyledi.

Bu "dayanıklılık testi" ABD'nin bazı meselelerde geri adım atana kadar Suudi Arabistan ile BAE'nin ilişkilerdeki gergin tutumu sürdürmesi olarak yorumlanıyor.

ABD'nin Körfez güvenliğine olan bağlılığını yeniden vurgulaması kapsamında Yemen savaşındaki müttefiklerini desteklemesi, Trump döneminde (2017-2020) imzalanan devasa silah anlaşmalarının yürürlüğe girmesi ve "insan hakları" kartını masaya koymaktan vazgeçmesi gibi geri adımlar sıralanıyor.

ABD'ye alışılmadık şekilde meydan okuyan Suudi Arabistan ve BAE, bu çerçevede Rusya ve Çin'le ortaklıklarını güçlendirmek için ciddi adımlar attı. Bu ilk kez olmuyor. Ancak bu durumun ABD'nin bu kez Suudi Arabistan ile BAE'nin tahammül seviyesini aşmasıyla alakalı olduğu görülüyor.

Suudi Arabistan'ın baskı kartları

Uluslararası medyada Suudi Arabistan'ın ABD'ye karşı oynadığı son karta ilişkin bazı haberler yer aldı.

The Wall Street Journal'in haberine göre Riyad ile Pekin, Suudi Arabistan'dan Çin'e petrol ihracında dolar yerine yuan kullanılması üzerinde görüşmeler yapıyor. Bu hamlenin, ABD para birimini zayıflatabileceği tahmin ediliyor.

Bununla birlikte gazetenin haberinde, bu adımın petrol ihracatının tamamını değil sadece bir kısmını kapsadığı ifade ediliyor. Yani Riyad, Washington ile tüm ilişkisini koparmak istemiyor, ABD'ye uluslararası duruşuna saygı duyması ve "stratejik" ortaklığının gereklerini yerine getirmesi için baskı yapıyor.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in Riyad'a muhtemel ziyareti, Washington'a karşı diğer bir baskı mesajı olabilir. Bu mesaj, her uzaklaşmada Suudi Arabistan'ın Çin'e yakınlaştığını ifade ediyor.

Bu yakınlaşma, CNN televizyonunun haberine göre, Suudi Arabistan'ın Çin'in desteğiyle balistik füze üretim tesisleri inşası gibi iki ülke arasındaki askeri iş birliğiyle de gözler önüne seriliyor.

The Guardian gazetesinin haberine göre ise Suudi Arabistan ve BAE, ABD Başkanı'nın "Rusya'ya en üst düzeyde ekonomik baskı uygulamak için" kendilerini petrol üretimini artırmaya ikna etme girişimine de direndi.

Rusya-Ukrayna savaşının yansımaları nedeniyle petrol fiyatlarının 100 doların üzerine çıkması, muhtemelen yalnızca ABD vatandaşına değil kasım ayında yapılacak ara seçimlerde Demokrat Partinin Kongrenin iki kanadında çoğunluğu elinde tutma planlarına da zarar verecek.

Suudi Arabistan'ın Rusya'nın da taraflarından biri olduğu OPEC+ anlaşmasına bağlı kalmasını, Başkan Biden ve liderliğini yaptığı Demokrat Parti üzerinde bir baskı unsuru haline getiren de bu.

BAE, ABD limanından uzaklaşıyor

Abu Dabi'nin tutumu, Riyad'dan pek farklı olmadı hatta bazı durumlarda daha da netti. BM Güvenlik Konseyinde geçici üye olan BAE'nin Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasını kınamak için hazırlanan karar tasarısı oylamasında iki kez çekimser kalması bunun örneklerindendi.

BAE, BM Genel Kurulunda ise bu kararın lehine oy kullandı ancak bu da Rusya ile ilişkilerini etkilemedi.

BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid, 17 Mart'ta Moskova'yı ziyaret etti. Bin Zayid Rus mevkidaşı Sergey Lavrov tarafından sıcak karşılandı ve ülkesinin enerji alanında Moskova ile iş birliğini geliştirme arzusunu dile getirdi.

Bu ziyaretten bir gün sonra Beşşar Esed BAE'ye giderek Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid Al Nahyan ve Dubai Emiri Şeyh Muhammed bin Raşid Al Maktum ile bir araya geldi. Bu da ayrıca 2020'den bu yana Esed'e yaptırımlar uygulayan Washington'a karşı bir meydan okuma anlamına geliyordu ve ABD Dışişleri Bakanlığını "Esed'i meşrulaştırmaya yönelik bu açık girişim karşısındaki hayal kırıklığı ve endişesini" ifade etmeye sevk etti.

BAE-Rusya iş birliği yeni değil. İlişkiler, iki ülkenin Libya'nın doğusundaki silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'i özellikle Trablus saldırılarında (2019-2020) desteklediği zaman ilan edilmemiş bir ittifak noktasına ulaştı.

BM Güvenlik Konseyi, 28 Şubat'ta gerçekleştirilen toplantıda Yemen'deki Husileri ilk kez "terör örgütü" olarak tanımlamış, örgüte yönelik uluslararası silah ambargosunu uzatmıştı. Diplomatik olarak Rusya, İran'ın en büyük destekçisi olmasına rağmen bu kararda BAE'nin tutumuna destek verdi. ABD medyasına göre, BAE, Rusya'nın bu tutumunun karşılığını Ukrayna saldırısını kınamaktan kaçınarak ödedi.

BAE, ABD'den F-35 savaş uçağı satın alma planında hayal kırıklığına uğramasının ardından Çin'den silah almaya yöneldi. Abu Dabi, sadece Wing Loong tipi insansız hava araçları satın almakla kalmadı, şubat ayında 12 adet L-15 yeni nesil eğitim ve hafif taarruz uçağı tedarik edeceğini de duyurdu.

İki ülke ABD'den bağımsız pozisyon alabileceklerini gösterdi

Washington, Suudi Arabistan ve BAE'ye ortaklarını çeşitlendirmelerinden başka seçenek bırakmadı. Söz konusu iki ülke son aylarda ABD içinde dahi etkili bazı kozlara sahip oldu.

Riyad ve Abu Dabi, Afganistan'dan kaotik bir şekilde çekilmesinden bu yana uluslararası arenada etkisi azalan ABD'den bağımsız pozisyon alabileceklerini gösterdi.

Mustapha Dalaa, Halime Afra Aksoy, Safiye Karabacak-AA