ANALİZ: Venezuela'da iç savaş manzarası ve talan
Venezuela'daki son seçimleri kazanan Nicolas Maduro, sandık sonuçlarına itiraz eden muhalefet ve şiddetli protestolar karşısında zor günler geçiriyor.

Oluşturma Tarihi: 2024-08-15 21:33:15

Güncelleme Tarihi: 2024-08-15 21:43:25

Yeni Şafak gazetesi yazarı Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, ülkedeki refahın çeşitli popülist çıkışlarla (yerlici, dinî ve millî) çöküş sürecine girdiğine dikkat çekti.

Öğün, Venezuela'daki siyasi krizle birlikte Latin Amerika solunun içinde bulunduğu durumu değerlendirirken, dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip ülkede iç talan gerçekleştiğini vurguladı.

PETROL ZENGİNİ VENEZUELA

Küreselleşme söyleminin, artı kabak tadı veren güzellemelerine inat, sınırlar yıkılmıyor. Tam aksine, dünya her geçen gün biraz daha küçülüyor ve daralıyor. 90'ların tatlı rüyası büyük bir kâbusa dönüşüyor.

Eğer sansasyonel bir şeyler olmazsa Latin Amerika'da olup bitenleri bilmeden haftalar, aylar geçirmemiz işten bile değil. Son seçimlerin akabinde yaşananlar üzerinden Venezuela kopuk kopuk da olsa gündemimize girdi.

Bu devleti daha çok mütevvefa Chavez ve onun halefi olan Maduro ile tanıyoruz. Venezuela'nın petrol kaynakları açısından çok bereketli olduğunu da bilmeyen yoktur. Nihayet, kaynakları bu kadar zengin olmakla beraber Venezuela halkının olağanüstü bir fakirlik yaşadıklarından da haberdarız. Bunun sebebi olarak, ne Chavez ne de Maduro'dan haz eden başta ABD olmak üzere Batı'nın ambargolarını görüyoruz.

Biz de burada benzer baskılara muhatap olduğumuz için, Chavez ve Maduro'ya karşı sempati duyanlarımız azımsanmayacak kadar çoktur.

VENEZUELA SEÇİMLERİNE GÖLGE DÜŞTÜ

Ertuğrul dizisini çok seven ve kaçırmadan izleyen Maduro, Türk kamuoyonun indinde ayrıca da sempati puanlarını arttırıyor. Nihâyet Erdoğan-Maduro dostluğu da sempati hanesini büyütüyor. Hem Chavez hem de Maduro iktidarına karşı ABD'nin tezgâhladığı kirli başkaldırı ve darbe teşebbüslerine karşı Türk siyaset sınıfı ve halkının ekseriyeti Venezuela'ya her defasında destek verdi. Ama bugünlerde yaşananlar hayli bulanık manzaralar ortaya koyuyor.

Venezuela seçimlerinde Maduro'nun rakibi olan diğer aday Edmundo Gonzales'in Amerikancı komprador bir siyasetin adayı olduğunu söylemek mâlumu ilâm olur. Maduro seçimi %51 ile kazandığını iddia etti. Gelin görün ki bu defa seçime gölge düştü.

VENEZUELA'DA İÇ SAVAŞ MANZARASI

Maduro “zaferini” ispatlayacak tutanakları ilân etmekten kaçınıyor. Seçimi %70 ile kazandığını iddia eden muhalefet ise kıyameti koparmakta. Sokaklar karıştı. Maduro buna mukâbil, taraftarlarını ve devlet şiddetini devreye soktu. Hasılı tam bir iç savaş manzarası ile karşı karşıyayız. Yakın bir vadede Venezuela'da suların durulmayacağını düşünebiliriz. Ama daha dikkat çekici olan, bugüne kadar kendi aralarında antiemperyalist bir dayanışma geliştirmiş olan Latin Amerika solunun bu gelişme karşısında ciddî bir kriz yaşamasıdır.

LATİN AMERİKA SOLUNDA BÖLÜNME

Şili ve Brezilya'da iktidarda olan sol liderler, Gabriel Boric ve Lula de Silva, Maduro'yu şiddetle eleştirdi. Peru, Uruguay ve Ekvador da bu kervana katıldılar. Aslında bu, zincirin bir başka bir halkasıydı. Venezuela hadiseleri, Brezilya ve Nikaragua ve onların her ikisi de solcu olduğunu iddia eden liderleri Lula ile Ortega arasında gerilen ve nihâyet kopan ilişkilerin arkasından geldi. Latin Amerika solunun, tıpkı zamanında I. ve II. Enternasyonalde yaşandığı üzere bir bölünmeye evrildiği iddia edilebilir. Hâsılı, bugün Latin Amerika'da bir tarafta demokratik zorunlulukları (imperatives), diğer tarafta tarihsel zorunlukları önceleyenler kümeleşiyor.

DIŞ TALAN-İÇ TALAN VE REFAH

Venezüela'da yaşananlar bana daha kapsamlı bazı şeyleri düşündürüyor. Doğrusu çok sıkıştırılsam ve bana târihi bir kelimeye indirgemem istense, buna talan demeye çekinmezdim. İster zırâi, ister sınâî zeminde olsun tarih artık değerin talanlarından oluşuyor. Medenî örüntü ve iddialar ise bunu dolayımlayan, hassas tornalardan geçirerek teşkilatlandırıp meşrûlaştıran incelikleri ortaya koyuyor. Talanı, maddî bir değerlendirmeyle medenî bir örüntü olarak gördüğümü ve onun en kaba formu olan kaba bir çapulculuk ve yağmacılıktan ayırdığıma işâret etmeliyim. Medeniyetlerin başarısını ise dış talan - iç talan arasındaki ilişkilere borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Eğer bir topluluk, diğerlerini sindirip dış talan fırsatlarını ele geçirebilirse, talan denkleminde iç talanının payını düşürebilir. Bu da dış talandan elde edilen artığın içerideki bölüşüme aktarılması sayesinde sağlanır. Neticede medeniyet inşâsının kapısı açılır ve topluluk içindeki gerilimler yok olmasa bile görece azalır ve yatışır.. Modern dünyâda bunun karşılığı refahtır.

Refah bir toplumsal başarı olmaktan ziyâde kapitalist-sömürgeci ilişkilerin, yani dünyadan artık çekmek kudretinin ve imtiyâzının fonksiyonudur. Bu sebeple ne müreffeh toplumların medeniyet iddiası ne de bundan nasibini alamamış toplumların entelijensiyalarının medeniyet arzu ve özlemi inandırıcıdır.

DIŞ TALAN VE REFAHIN ÇÖKÜŞÜ

Dışarıdaki talan ise ilânihâye devâm edemez. Buna talanın paradoksu da denilebilir. Talanın bir muhasebesi vardır. Belli bir yayılım düzleminde dış talanın mâliyetleri ile getirileri arasındaki makas bir aşamadan sonra ikincisi lehine açılır. Emperyalizmin, mâliyetleri tahammülfersa hâle gelen sömürgeciliğin yerini alması aslında pansuman bir tedâvidir. Eğer dış talanın paradoksu işlerse medeniyet hızla çöküşe geçer ve medenî-müreffeh topluluklar hızla kaosa sürüklenir ve çözülür. Bugün Batı'nın yaşadığı da budur. (Birleşik Krallık'da son yaşananlar bunun hatırı sayılır malzemesini veriyor).

Talan karşıtı hareketlerin ise tuhaf bir mukadderatı vardır. Bunları sömürgecilik karşıtı süreçlerden başlayarak tâkip edebiliriz. Askerî ve siyâsal düzlemlerde kazanılmış olan istiklâller kendilerini behemahâl medenî dünyânın ablukası altında bulurlar.

İÇ TALAN: YERLİCİ-DİNİ-MİLLİ POPÜLİZM

Bu hareketler dış talana esaslı bir tepki koymakla, yâni başlangıçta ahlâkî bir zeminden hareket eder. Gelin görün ki, dış talandan büyük bir pay elde etmiş ve gelişim dinamiklerini tekellerine almış olan medenî dünya karşısında açıklarını kapatmak için iç talandan başka müracaat edebilecekleri başka bir kaynak yoktur. İç talanı çok defa bürokrasiler ve onlarla beraber hareket eden yerli oligarklar yürütür. Yerlici, dinî ve millî söylemlerle donanmış olan popülizm ise iç talanın hegemonik çerçevesini oluşturur. Bunun solcu ve sağcı tematikler üzerinden yürütülmesi son kertede hiç mühim değildir. Yaşananların neticesinin çürüme olması mukadderdir. Ahlâki ve haklı zeminlerde yeşeren sistem karşıtı hareketler arasında çürümenin her nev'iyle defter kapatmayan ve dükkân teslim etmeyen yoktur. Heyhat, Chavez'den Maduro'ya Venezüela'nın serencâmı tam da bu şablona oturuyor.