Yaradanın en mükemmel şekilde yarattığı insanoğlu, dünyayı daha da çekilmez hale getirmek için elinden geleni yapıyor. Daha birkaç ay önce bin bir umutla selamladığımız 2022 yılında yeni bir dünya savaşının kapısının aralayacağını kim temenni etmiş olabilir ki? Herkesin birbirine sağlık, afiyet ve mutluluk dilediği o günlerden sonra dünyanın bilinmeze sürüklenmesinden sorumlu olanlar acaba neyi ne için yaptıklarının farkındalar mı? Tarih nice savaşların mezarlığına dönen ülkelerin mücadelesine sahne olurken, milenyum denen yüzyılda ne topun ne de tüfeğin öncelendiğini görüyoruz. Varsa yoksa psikolojik bir savaştır gidiyor. Son yüzyılda ise dünyanın iki süper gücü olan Amerika ile Rusya dişleri bilenmişler gibi birbirlerine karşı güç gösterisinde bulunuyor. Gündemin en sıcak konusu olan Ukrayna'daki gelişmeler pek de hayra alamet görünmüyor. Sınırlara dayanan dramların sorumlusunun kimler olduğu apaçık ortada iken kuzeyimizde olup bitene kulak tıkama lüksümüzün olmadığının farkındayız. İşin ekonomik boyutundan söz ederken bile ‘önce insan' demek de gerek. Daha iki hafta önce Ukrayna ile ikili ticaret hacmimizin 10 milyar dolara çıkarılması için verilen en üst düzey mesajlar savaşın gölgesinde kalan bir temenniden öteye gidemedi.
‘Savaşın galibi olmaz' derler. Yüzyıllar boyunca nice savaşa sahne olan dünyamız nice ihtiraslı liderleri de tarihin sayfalarına gömdü. Bu sefer de, adına ister süper güç densin isterse imparatorluk, insanı öncelemeyen ihtirasların zirve yaptığı gelişmelere tanık oluyoruz. Takvimleri geri doğru sardığımızda her bir günün bir savaş, yıkım ya da ölüm kokusuyla dolu geçtiğini görmek mümkün.
Sadece son 30-40 yılda güney ve doğumuzda Irak –İran, daha güneyde Filistin – İsrail, batımızda Bosna, güneyimizde Suriye derken şimdi de tam kuzeyimizde Rusya- Ukrayna savaşı ile muhatap olmak zorundayız. Bu süre içerisinde bir barış adası olarak bilinen Türkiye'yi de defalarca karıştırmak isteyenler oldu. Terör yüzünden aramızdan ayrılanların sayısı 50 bini buldu. Şehit yakını olmayan kalmadı bu topraklarda. Yine de vatan sevgimizden, milletin söz konusu vatan olunca bir bütün olması sevdasından geri kalmadığını gördük. Coğrafyamızdaki son gelişmeler bu sevdanın hep canlı kalması gerekliliğini ortaya koymuştur.
Şubatın kasvetli havasından kurtulup mart ayına selam verirken, her şeyden önce dünya için barışın gerekliliği herkes tarafından kabul görüyor. Önce barış sonra siyaset, önce barış sonra ekonomi ve yine önce barış sonra yeni bir sayfa… Buna hangi ülkenin vatandaşı olursak olalım dünya olarak hepimizin ihtiyacı var. Yoksa çocuklarımızın yarınları için ne düşünsek boşuna olur.
Ve gelelim, Ukrayna gerçeğine… İşgalin ilk saatinden bu yana kesintisin yapılan yayınlar sahadaki gidişat ile masada buluşmak için yapılan planların pek de örtüşmediğini gösteriyor. Buna rağmen iyimser beklentilerin ağır bastığı bir haftaya girmiş olduk. Konuyu ekonomi penceresinden ele alırsak; Rusya'nın Ukrayna işgalinin ardından başta ABD, İngiltere ve AB ülkeleri Rusya'ya karşı yaptırım kararlarını bir bir açıkladılar. Finans dünyasında Rusya'nın ağırlığının son 10 yılda zayıfladığını bilsek de, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yaptığı son açıklamaların birisinde, "Rusya Merkez Bankasının varlıklarını felç edeceğiz. Bu, işlemlerini donduracak, varlıklarını tasfiye etmesini imkansız hale getirecektir" demesi Rusya için gerçek savaşın yeni başladığının bir işareti olarak görülmelidir. Haber arşivlerine baktığımızda daha önce de Rusya'nın 64 önemli kurumuna yaptırım getirildiğini, AB bankalarının, Rus vatandaşlarından 100 bin avrodan daha fazla miktarda mevduat kabul etmelerini yasakladığını, dahası petrol rafinerileri için gerekli mal, hizmet ve teknolojilerin gönderilmesinin engellendiğini biliyoruz. Bu defaki yaptırımlar ise Rusya ekonomisini derinden sarsacak nitelikte bir bir hayat buluyor. Kısacası Rusya için savaş asıl şimdi başladı dersek yanılmış olmayız. En büyük ticari partneri Çin'in Rusya'yı destekler nitelikteki yaklaşımlarına rağmen Rusya'nın yalnızlığa itilmesi, dahası Rus halkının savaşı benimsemeyen tutumu Vladimir Putin'i yeni kararlar almaya zorlayacaktır. Bu yıl 70 yaşına basacak olan Putin'in zora düşmesinde siyasi olduğu kadar ekonomik yönlü dinamiklerin de rol alacağını düşünüyorum. Zira Rus bankacılık piyasasını tümüyle izole etmek gibi bir yaptırım kararı uygulanırsa, bunun faturasının ödenmesine Putin destekçisi siyasilerin nefesi yetmeye bilir. Zira Rus şirketlerinin Avrupa bankalarına olan borcu 150 milyar doları geçmiş durumda. Ayrıca gaz ticaretinin kesilmesinden doğacak zarar da cabası…
Bir savaş uğruna insanların yaşadığı dramların faturasının karşılığı rakamlarla ölçülemez olsa da Rusya ekonomisini zorlu günlerin beklediğini sadece birkaç kalemlik başlıkla özetlemeye çalıştım. Buna rağmen umutlar da tükenmiş değil. Bu hafta umutların savaşı bastıracağı günlerle geçecektir. Umarız, akıllar başa gelir masadan barışın hakim olduğu fikirlerle kalkılır ve milyonlarca Ukraynalı evlerine geri döner.