Sabır ve nefisle mücadele ayı olan Ramazan'a girdiğimiz günden beri bereketli olması gereken sofralarımızdan bir şeylerin eksildiğini görmek hepimizin moralini bozuyor. Düne kadar ‘ İşte şahlanan Türkiye ekonomisi' diyerek örnekler sıraladığımız bir çok sektör maalesef faiz, döviz ve enflasyon kıskacında nefeslenmeye çalışırken enflasyona yenik düşen milyonlar ceplerden eksilen paraların yerine yenisini koysa bile aynı para ile aynı hizmet ya da ürünü alamamanın stresini yaşıyor.
Sokağın sesine kulak verenin kurtarıcı olarak görüldüğü bu memleketin kaderinde sürekli yer alan enflasyonla mücadele konusunda bu defa her kesimin sınıfta kaldığını görüyoruz.
AK PARTİ'nin iktidara gelmesinde büyük rol oynayan hayat pahalılığı meselesi, aradan geçen 20 yılın sonunda AK PARTİ'nin iktidardan ayrılmasının bir bahanesi olarak görülmeye başlandı. Nitekim, sokağın sesine kulak verdiğimizde dış politika başta olmak üzere yatırımlar, her türlü mal ve hizmetin temini, terörle mücadele gibi konularda başarılı bir çizgi yakalayan iktidarın sıra ekonomi ve adalete geldiğinde aynı performansı göstermediği görüşü ağırlık kazanmaya başladı. Özellikle ekonomi konusunda uluslararası konjektörden kaynaklanan gelişmeler, pandemi ve ülkemize yönelik eski yatırım iştahının olmaması gibi gerçeklerin halkın günlük yaşamına olumsuz yansımaya başlaması iktidara olan güveni aşağı çekerken muhalefet için bulunmaz bir fırsat kapısını açmış oldu. Hal böyle iken iktidar kanadında ard arda alınan tedbirlere rağmen piyasalarda orta vadede bir şeylerin düzelebileceği kanaati de hakim olamıyor. Bunun ana sebebini yapılan açıklamaların gerçeklik payının düşük olmasına bağlıyorum.
Her zaman belirttiğim gibi kişi ne yapacaksa veya söyleyecekse önce aynanın karşısına geçip söyleyeceği söze ya da yapacağı eyleme kendisi inanmalıdır. Ondan sonra da güçlü adımlarla işinin gereğini yapmalıdır. Dahası siyasi kimliği taşıyan bir kişiyseniz samimiyetin yetersiz kalabileceği anlarla karşılaşma riskini göz alarak adım atmanız kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Konuyu bir örnekle açacak olursak; Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati'nin göreve geldiği ilk günden itibaren üstlendiği sorumluluğun fazlasıyla ağır olduğunu hepimiz biliyoruz. Sayın Berat Albayrak'tan sonra bir türlü dikiş tutturulamayan öylesine önemli bir makamın yükünü üstlenen Nebati, pratik zekası ve kısa sürede organize olma yeteneği ile konulara hakim oluverdi. Geçmiş dönemde aynı bakanlıkta bakan yardımcısı olarak görev almanın rahatlığı ile icraatlarına başlayan Bakan beyin aşırı vaatkâr yaklaşımlarının zaman zaman piyasa tarafından satın alınmadığını gözlemledik. Son günlerde yaptığı iki açıklama bu görüşümü teyit eder niteliktedir.
Bunlardan birisi enflasyonun zirve rakamlarının açıklandığı 4 Nisan gününe rastladı. Sayın Nebati, Mart 2022 enflasyon oranlarını değerlendirirken, "…Bundan sonra yapmamız gereken şey fiyatlardaki davranış bozukluğunun giderilmesiyle ve makro ekonomik göstergelerdeki iyileşmelerle yatay bir geçişten sonra daha makul bir enflasyon sarmalından çıkacağımızı döneme gireceğiz'' ifadelerini kullandı. Bu ifadeyi sokaktaki vatandaşın tam olarak anladığı kanaatinde değilim. Piyasada varsa bir davranış bozukluğu bunun kaynağı fiyat değil olsa olsa insan olur. Daha açık bir deyişle, piyasanın istikrarını bozanlar fiyatlar değil fiyat dengesizliğine neden olan faktörlerdir. Şimdi bir çok faktörü ard arda sıralasak da Türkiye'de bunlar arasında kamuoyunu rahatsız edici en önemli faktörün ‘FIRSATÇI EKONOMİSİ' olduğunu görürüz. Sayın Bakanın Ticaret ve Tarım Bakanlıklarıyla işbirliği yaparak ‘FIRSATÇI EKONOMİSİ' ile somut adım atılması yönünde yapacağı açıklamaları hasretle bekliyorum. Bu mücadeleye halkı da eklemek lazım. Yani ENFLASYONLA TOP YEKÜN MÜCADELE programı için neden bu kadar bekleniyor hâlâ anlamış değilim. Sayın Nebati'nin yine son açıklamalarında dile getirdiği, ‘Diş sıkıp az sabrederse aziz millet, sene sonunda enflasyonun makul seviyelere düşürüldüğünü görecek' ifadelerinin bırakın piyasaları kamuoyu tarafından satın alınmadığını üzülerek belirtmek istiyorum.
Enflasyonun en önemli belirleyici olan döviz kurunda serbest piyasa koşulları içerisinde istikrarı sağlama gayretini ortaya koyan Bakan Nebati ve ekibinin TENCERENİN dolması için daha fazla çalışıp kamuoyuna gerçekçi politikalar üretmeleri bu ülkenin hayrına olacaktır. Nurettin Beyin bu iradeye fazlasıyla sahip olduğundan şüphem yoktur. Ne yapıp edip yılsonunu beklemeden bu canavarı terbiye edecek adımları hep birlikte atmamızı temenni ediyorum.