Dünyanın Geleceğinde Çin ve Biz
Ankara Yıldırım Beyazıt üniversitesi Öğretim üyesi,Prof. Dr. Seyyit Aydın (Kastamonu üniversitesi Eski Rektörü Seyit Aydın, Çin'in ekonomik yükselişi karşısında ABD'nin iktisadi çöküşle karşı karşıya olduğuna dikkat çektiği yazısında Türkiye'nin konumunu değerlendirdi.

Oluşturma Tarihi: 2023-07-20 11:02:46

Güncelleme Tarihi: 2023-07-20 11:04:50

Dünya, 21. Yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren yeniden şekillenmeye hazırlanıyor. Türkiye'nin etrafındaki coğrafya, maalesef dünyanın en sıcak bölgesi haline geldi. Suriye'deki iç savaş devam ederken, Rusya Ukrayna'yı işgal harekatı başlattı. Ukrayna'yı işgale kalkışana kadar, Rusya'nın başına geldiğinden bu yana çok akıllı siyaset takip eden bir Vladimir Putin vardı. Bütün planlarını matematik modellemelerle yapıyor; Rusya'nın politikalarını bu modellemelerin neticelerine göre hayata geçiriyordu. O sebeple hatasız çalışıyordu. Fakat ilmi esaslara göre hatasız devlet idare ederken, muhtemelen zamanla bütün kerameti kendisinde görmeye başladı. Ukrayna'dan başlayarak dünyayı işgal edebilecek gücü kendinde görme vehmine kapıldı. Tıpkı Saddam Hüseyin gibi…

Bugün artık şurası görüldü ki; Ukrayna, Rusya için ikinci Afganistan macerası olacaktır. Bu harbin ne kadar devamı edeceğini, ne kadar daha kan akacağını, kaç insanın daha canına mal olacağını bilemeyiz. Fakat şunu biliyoruz: Muharebenin sonunda Rusya parçalanacak. Rusya, 14 veya 16 ya bölünecek. Bugün Rusya hudutları içinde 85 milyon Türk nüfus var. Eğer 14'e bölünürse bir, 16'ya bölünürse birden fazla Türk devleti kurulabilir.

Rusya dışında ABD, Avrupa, Çin hattında seyreden ve Çin'in kuyumcu hassasiyeti ile işlediği ince siyaset, çok mühim neticeleri getiriyor.

ABD ve İngiliz şirketleri Çin'e taşınmaya başladı.. Avrupa, Asya-Pasifik bölgesi, Kuzey ve Güney Amerika, Orta Doğu ve Afrika'da faaliyet gösteren HSBC Grubu, dünyanın en büyük bankacılık ve finansal hizmetler kuruluşlarından biridir. İngiltere'de kayıtlı olan HSBC Holdings PLC'nin genel merkezi Londra'dadır. İşte dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan HSBC önce ABD'ye taşındı. Şimdi Çin'e taşınıyor. Çin'de ciddi bir ağırlığı var.

Çin, dünyanın en büyük güneş enerji paneli ve rüzgar enerji paneli imalatçısıdır. Ürettiklerini birçok ülkeye yüksek kârla ihraç ediyor. Dünya enerji krizine doğru giderken piyasayı istediği gibi yönlendirebilmek için gerekli altyapıyı da hazırlıyor.

Avrupa'daki son 20-30 yılda yazılım geliştirmiş teknoloji şirketlerini Çin satın alıyor. Üstelik 6-7 milyon dolar edebilecek şirketlere 40-50 milyon dolar gibi fahiş fiyatlarla alıyor. Avrupa'lılar, maliyet ve masrafları çok yüksek olduğu için bu şirketlerini elden çıkarıyor, satıyor. Bu ticarette şöyle bir yol takip ediliyor. Müşavirlik (avukatlık) şirketleri aracılığı ile iflasa yakın olan şirketler Çin'lilere haber veriliyor ve Çin şirketleri satın alıyor.

Savunma - havacılık ve feza sanayiinde vazgeçilmezi üniteler olan CNC tezgahlarının kontrol ünitelerini Almanya imal eder (Bu tezgahları, savunma sanayii projemizde kullanılmak üzere Kastamonu Üniversitesi'ne kazandırmıştık. İnşaallah çürümeye terkedilmemiştir.).

Aynı anda 5 ekseni hareket ettirebilen tezgâhlara ise simultane 5 eksen tezgâhı adı verilir. 5 eksen simultane CNC işleme tezgahlarını ve kontrol ünitelerini Almanya imal eder. Alman Siemens ve Japon Fanuc şirketleri beş eksen simultane kontrol ünitesini imal ediyorlardı. Bunlar ABD'nin ve NATO'nun kontrolündeki BAFA iznine tabidirler. Dolayısıyla bunları ABD kontrol eder.

Çin, evvela bu imalatı yapan küçük şirketler kurdurdu ve bu şirketleri satın aldı. Bu şekilde beş eksen simultane tezgahları ve teknolojisini almış oldu. İlk olarak Siemens'ten ayrılan yazılımcıların kurduğu Power Automation CNC Controller adlı şirketi satın almıştır. CNC lazer tezgahlar imal edip, daha sonra diğer savunma - uzay ve havacılık şirketlerinde kullanılmaya başlandı. Teknoloji şirketleri ile beraber yazılım şirketlerini de satın aldı ve kullanıyor. Burada sadece mühim bir misalin seyrini anlatmaya çalıştık. Bugün artık Çin'in sahip olmadığı bir teknoloji yoktur.

Günümüzde Dünya için tehlike teşkil edecek seviyede bir kuvvete ulaşan Çin, iktisadi kıymeti olan işleri kendine bağladı. Bu yolla yayılmacı ve işgalci politikasını hayata geçirdi. Küçük ve fakir; maden kaynaklarına sahip olan ve tarım potansiyeli mevcut ülkeleri kredilerle kendine borçlandırıyor. Birçok Afrika ve Asya memleketinde tehlikeli bir şekilde Çin hegemonyası tesis ediliyor. Ülkelerin verimli tarım arazilerine Çin el koyuyor. Yeraltı kaynaklarını kendi malı haline getiriyor. Kıymetli hammaddeleri çıkarma ve işlemeyi kendi tekeline alıyor. Mesela elektrikli araçlar için çok mühim olan pil üretimi ve pil imalatında kullanılan hammaddelerin kaynakları Çin şirketlerinin tekeline geçiyor. Çin, ülkelerin limanlarına el koyuyor.

Çin, başlangıçta çok masum ve iyi niyetli bir yardım etme edası ülkeleri kendine borçlandırıyor. Borcun yıllar içinde birikmesi, fakir ülkelerin ödeyemeyeceği bir seviyeye gelmesi neticesinde o ülkeden ya toprak alarak işgal ediyor veya liman, kıymetli yeraltı ve yerüstü kaynaklarına çok uzun müddetli el koyuyor. Bu şekilde şen'i hedeflerinin muhatabı olan ülkeler - maalesef - ekseriyetle bize kardeş ve dindaş ülkelerdir ve bizi doğrudan alakadar etmektedir.

Dünyanın bugünkü gidişatına bakıldığında yazının başında bahsettiğimiz bölünmesinden sonra ABD'nin bölünmesi ihtimal dahilindedir. Çünkü süratle Avrupa ve ABD'nin faal iktisadi kuruluşları Çin'e transfer olmaktadır. ABD, bunu Çin'in mahalli kaynaklarını ve ucuz insan gücünü kullanmak şeklinde telakki etse de ilerde bu Çin'in daha da kuvvet kazanmasına ve ABD'nin iktisaden çöküşüne sebep olabilir. ABD, cemiyet yapısı itibarı ile tek milletli bir devlet değildir. Zaten maddi menfaatlerin bağladığı çok milletli bir devlettir. Vatandaşının milli bütünlüğünü temin edecek manevi bağları yoktur. İktisadi zaaf, halk ayaklanmalarını beraberinde getirebilir. Bunun neticesinde uzun vadede ABD bölünebilir.

Böyle bir dünya konjonktüründe biz ne oluruz?

Rahmetli Bakanımız Muhterem Hasan Celal GÜZEL, 10 yıl kadar evvel ‘dünyadaki Türk nüfusunu 302 milyon 500 bin olarak tespit ettiğini' söylemişti. Bu sayı bugün muhtemelen 350 milyona yaklaşmıştır. Nüfus sayımları birçok ülkede sağlıklı yapılmasa da tahmini olarak dünyadaki Müslüman nüfus 1 milyar 800 milyona gelmiştir. Türk Birliği ve akabinde İslam Birliğinin tesis edilmesi hayal değildir. Türk ve İslam Ülkeleri er veya geç bir ve beraber olmanın zaruretini idrak edecektir. Elbette bu hususta en büyük iş ve yük Türkiye'ye düşecektir. Mevcut Devletlerimiz ve kurulması muhtemel Devletlerimizle beraber Birleşmiş Milletlerde ve diğer milletlerarası kuruluşlarda temsil sayımız az olmayacaktır. Bir ve beraber olmanın yanında Türk ve İslam Alemi olarak Çin'in ilmi ve teknolojik üstünlüğünü muhakkak yakalamaya mecburuz. İşte o zaman tarih başladığı noktaya dönecektir. Dünyanın gidişatına bakıldığında bunun mukadder olduğu görülür.