Dolar

38,0580

Euro

43,2663

Altın

3.941,49

Bist

9.361,83

Dolar

38,0580

Euro

43,2663

Altın

3.941,49

Bist

9.361,83

Dolar

38,0580

Euro

43,2663

Altın

3.941,49

Bist

9.361,83

Foreign Policy analizi: 'Hamaney'in sonu Esad gibi olacak'

Amerikan Foreign Policy dergisinde yer alan bir analizde İran dini lideri Ali Hamaney ve İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (IRGC) sadık radikal kitlenin, rejime sırt dönmeye başladığı ileri sürülerek, Hamaney'in sonunun Suriye diktatörü Beşar Esad gibi olacağı yorumu yapıldı.

4 Gün Önce Güncellendi

2025-04-07 21:45:12

Foreign Policy analizi: 'Hamaney'in sonu Esad gibi olacak'

Popüler Gazete'nin Foreign Policy dergisinden aktardığı analizin, Trump'ın İran'ı açık hedef gösterdiği bir süreçte yayımlanması dikkat çekti.

Dergideki analize göre İran tarihinde ilk kez, rejim destekçilerini oluşturan "radikal muhafazakar tabanın", bir kez daha huzursuzluk patlak verirse rejimi sorgusuz sualsiz savunmaya devam edip etmeyecekleri sorusu akıllara geliyor.

Bu tür sorular, Suriye'nin devrik lideri Beşar Esad yönetimine bağlı güçlerin, moral bozukluğu ve nihayetinde silahları bırakmasının Baas rejiminin çöküşüne yol açtığını çok iyi bilen İran'ın üst düzey oligarşisinde paniğe yol açtı.

İran rejimi, iktidarı sürdürmek için 40 yıldan fazla bir süredir söz konusu seçmen grubuna güvendi.

1979'daki geniş tabanlı destekten bugün azalan tabanına kadar, İran'ın yönetici mollaları, bir zamanlar sahip olduklarını iddia ettikleri, neredeyse her sınıfın desteğini istikrarlı bir şekilde kaybetti.

Devrimin ilk 10 yılı boyunca, dönemin dini lideri Humeyni'nin, İran toplumundan tüm modern, Batılı ve İslam öncesi etkileri ortadan kaldırmayı amaçlayan "Kültür Devrimi" aracılığıyla sert İslamcı politikalarının uygulanması nedeniyle İran'daki modern sosyal sınıf yavaş yavaş kaybedildi.

Sekiz yıllık İran-Irak Savaşı'nın patlak vermesi, Humeyni'ye eski Pehlevi monarşisini devirmeye yardımcı olan laik güçleri ortadan kaldırmak için benzeri görülmemiş savaş zamanı yetkileri de sağladı.

İran toplumunda değişim ne zaman başladı?

Ancak İran toplumunda büyük değişimler devrimin 20. yılından sonra başladı.

Savaş yorgunluğu ve İran'ın genç nüfusunun artması, bir yandan orta sınıf arasında yeni bir laiklik ve liberalizm eğiliminin ortaya çıkmasına neden olurken, diğer yandan da bu durum hükümetin sert baskılarına yol açtı.

Bu baskı, 2009 yılında başkanlık seçimlerinde hile yapıldığı iddiaları ve ardından gelen protesto gösterilerinin sert bir şekilde bastırılmasıyla doruk noktasına ulaştı ve hükümet orta sınıfın tüm desteğini kaybetti.

Ardından ortaya çıkan ekonomik sorunlar, Humeyni'nin her zaman "ezilen sınıf" olarak adlandırdığı ve mollaların geleneksel destekçi tabanı olan işçi ve köylü sınıfları arasında hükümete olan desteğin ilk kez azalmasına yol açtı.

İran'da hükümetin kötü yönetimi, yaygın yolsuzluk ve uluslararası yaptırımların yol açtığı ekonomik baskılar nedeniyle halkın günlük ihtiyaçlarının karşılanamaması sokak protestolarına yol açtı.

Bu sokak gösterileri 2017 ve 2019 yıllarında daha görünür hale geldi. Bu yıllarda işçi sınıfı, hükümetin "kalesi" olarak gördüğü Meşhed ve Kum gibi şehirlerde protesto gösterilerine öncülük etti.

Özellikle Kasım 2019'da, birkaç gün içerisinde bin 500 kişinin öldürüldüğü bu protestoların Devrim Muhafızları tarafından sert bir şekilde bastırılması, rejimin tabutuna çakılan son çivi oldu ve alt sınıf kendisine sırtını döndü.

Radikal muhafazakar tabanın eğilimleri neler?

2019'dan itibaren, devrim 40 yaşına girerken, İslam Cumhuriyeti rejimi, neredeyse tamamen çok dar, katı bir ideolojik tabana bağımlı hale geldi.

Bu radikal muhafazakar tabanın desteği, rejimin öne sürdüğü bazı katı İslami politikalara dayanıyor.

Bu politikalar arasında ahlak polisi, Direniş Ekseni ve vekil güçlere destek, Yahudilere karşı çıkma politikası ve İsrail'i yok etme sloganı, ABD'ye karşı güçlü muhalefet ve İslam Devrimi'nin temel ideolojik dayanaklarını oluşturan nükleer silah geliştirme çabaları gibi geniş bir yelpazedeki faaliyetler yer alıyor.

İran İslam Cumhuriyeti, son 40 yıldır, bu sağlam temeli daha da güçlendirmek için radikal muhafazakar destek tabanını inşa etti.

Bu topluluk, İran toplumunun daha büyük bir kesimi olan reformistlere karşı çıkıyor.

Radikal muhafazakarlar, hükümet ve devletin temel direklerini oluşturuyor. Maddi destek görüyorlar ve karşılığında hükümetin seçim mitinglerine gönüllü katılım gibi eylemlerle ideolojik bağlılıklarını ortaya koyuyorlar.

Aynı zamanda başörtüsü konusunda ahlak polisi gibi hareket ediyorlar ve halk protestoları sırasında göstericileri bastırmak için sokaklara çıkıyorlar.

En önemlisi, bu tabandaki üyeler, Devrim Muhafızları ve onun yerel milis gücü Besic'in istihdam ettiği kişiler.

Bu katı tabanı oluşturan kişi sayısına ilişkin resmi bir istatistik bulunmamakla birlikte, değerlendirmeler bunun 8 milyondan fazla kişi veya nüfusun yaklaşık %10'unu geçmediğini gösteriyor.

Bu rakam, uluslararası olarak onaylanan aşılar yerine Devrim Muhafızları Ordusu'nun yerli yapım Covid-19 aşısını olmayı kabul eden İranlıların sayısıyla da doğrulanıyor.

Radikal tabanın ihanet olarak gördüğü eylemler

Ancak geçen yıl boyunca ihanet olarak algılanan bazı eylemler, Hamaney ve Devrim Muhafızları Ordusu'nun üst düzey liderliğinin, her zaman itaatkar bir taban olarak gördüğü grubu sarstı.

Çatlaklar ilk olarak, seçim bölgesi ve yönetimi tamamen bu radikal tabana dayanan eski Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ani ölümünden sonra ortaya çıkmaya başladı.

Reisi'nin ölümünden sonra, yakın müttefiki olan Said Celili'nin onun yerine geçmesi bekleniyordu.

Bu beklenti sebepsiz değildi. Hamaney, 2019'dan bu yana rejimin her kolunda yeni nesil radikal fanatikleri güçlendirmeyi amaçlayan ideolojik bir plan başlattı.

Ancak bu kez Hamaney ve üst düzey Devrim Muhafızları liderliği, Celili'nin cumhurbaşkanı olmasını engellemek için muhtemelen müdahale etti ve bunun yerine "reformist" Mesud Pezeşkiyan göreve getirildi.

Reisi'nin ideolojik teknokratlarının kötü performansı, Donald Trump'ın Beyaz Saray'a olası dönüşü ve ABD'nin "maksimum baskı" uygulamasına yönelik hazırlıklar nedeniyle bu karar alındı.

Hamaney, sözde reformist bir kisve altında Pezişkiyan'ın Batı'yı İran'a karşı yumuşatabileceğini düşündü.

Bu karar, "Reisi'nin yolunu sürdürme" sözüne karşı ideolojik bir ihanet olarak gören radikal tabandan sert bir tepki aldı.

Öyle ki Reisi'nin ölümüne yol açan helikopter kazasının nedeni hakkında bile şüpheler ortaya atıldı ve bunun içeriden bir suikast olduğu söylentisi dolaştı.

Bir sonraki büyük darbe, Hamaney'in eski Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'i stratejik işlerden sorumlu cumhurbaşkanı yardımcısı olarak ataması için yeşil ışık yakmasıyla geldi.

Çünkü Hamaney ve Devrim Muhafızları, daha önce onun bir ABD casusu ve hain olduğunu söyledi ve hatta onu ABD tarafından öldürülen Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani'ye hakaret etmekle suçladı.

Bu anlaşmazlıklar, Hamaney yönetimindeki Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi'nin yeni kabul edilen ahlak polisliği kurallarının (başörtüsü) uygulanmasını geciktirmek için müdahale etmesiyle daha da şiddetlendi.

Bu karar, rejim liderliğine yönelik saldırıları tetikledi ve radikal taban, İslam Cumhuriyeti'nin kıdemli oligarşisini açıkça ideolojik yolsuzlukla ve İslam devriminin en temel direklerinden birini terk etmekle suçladı.

Hamas, Hizbullah ve Esad

Ancak radikal muhafazakar tabanın hayal kırıklığı sadece İran'ın iç işleriyle bağlantılı değil.

İsrail'in, Direniş Ekseni olan Hamas'a yönelik saldırıları, Hizbullah'a büyük darbe vurması ve üst düzey Hizbullah ve Devrim Muhafızları komutanlarını öldürmesi de radikal tabanı öfkelendirdi.

Hatta Devrim Muhafızları oligarşisinin ideolojik bağlılığını ve liderliğin İsrail'e saldırma konusundaki tereddüdünü açıkça sorgulamaya başladılar ve hepsinin İsrail istihbarat servisleriyle işbirliği yaptıklarını öne sürdüler.

İranlı komutanların her zaman övündüğü füzeler ve SİHA'ların kullanılmaması, rejimin "Devrim Muhafızları'nın yetenekleri" hakkındaki propagandasına her zaman inanan radikal tabanı daha da hayal kırıklığına uğrattı.

Ancak bardağı taşıran son damla, Suriye'deki Esad rejiminin çöküşü oldu.

Esad'ın düşüşü, Hamaney ve kıdemli Devrim Muhafızları oligarşisine karşı olan öfkeyi daha da alevlendirdi.

Birçoğu gönüllü olarak Suriye'deki muhalif gruplara karşı savaşan radikal taban için, Hamaney'in bir kenarda durup Esad rejiminin düşmesini izlemesi başka bir ihanet olarak görüldü.

Bunun nedeni, radikal tabana sürekli olarak Suriye'yi korumanın sadece Esed'i değil, Şii mezhebini ve "kutsal Şii türbelerini" korumakla ilgili olduğunun söylenmiş olmasıydı.

Süleymani'nin intikamı alınmadı

Şimdi ise bu radikal taban, rejim liderliğinin, ABD başkanlığının ilk döneminde Süleymani suikastını emreden Trump ile müzakerelere açık olduğunun sinyalini vermesinden dolayı öfkeli.

Süleymani'nin ölümünden sonra, Hamaney ve Devrim Muhafızları komutanları "intikam" almaya ve Trump'ı ve saldırıda yer alan diğer herkesi öldürmeye yemin etti.

Rejimin Süleymani'nin katiliyle el sıkışmayı düşünme ihtimali, bu radikal grubu daha da öfkelendirdi.

İdeolojik radikal taban kitlesindeki bu öfkenin, rejim için derin etkileri olması muhtemel

Hamaney ve Devrim Muhafızları da, İran'daki diğer demografik gruplardan daha fazla, radikal tabanın uzaklaşmasının rejimin varlığını tehlikeye attığının tamamen farkında.

Çünkü rejimin "piyade askerlerini" oluşturan bu küçük ama ideolojik olarak önemli seçmen kitlesinin üyeleri, rejim karşıtı protestolar her patlak verdiğinde İranlıları bastırdı.

Hamaney ve Devrim Muhafızları'nın bu varoluşsal krizi düzeltmeye çalışmak için pek seçeneği yok.

Radikal muhafazakar tabanın desteğini yeniden kazanmak için yurt içi ve yurtdışında ideolojik politikalarını canlandırmaktan başka yolları yok.

Ancak Hamaney, Trump yönetiminin "İran'ın silahlı milislerini finanse etme yeteneğini kısıtlamak" için rejime azami baskıyı yeniden uygulamakta vakit kaybetmemesi nedeniyle Orta Doğu'da manevra yapacak çok az alanının olacağını biliyor.

İsrail Başbakanı Binamin Netanyahu da, İsrail'in oturup Tahran'ın Hamas, Hizbullah ve Husiler gibi grupları yeniden silahlandırmasına izin vermeyeceğini açıkça belirtti.

Hamaney'in radikal tabanın ihtiyaçlarını karşılamak için sınırlı seçenekleri olması, muhtemelen bunları içeride karşılamaya çalışacağı anlamına geliyor.

Örneğin Hamaney son konuşmasında, Trump ile görüşmeyi reddederek birçok kişiyi şaşırttı.

Ancak bu tek başına bu seçmen kitlesini tatmin etmeyecektir. Yurt içinde, desteği yeniden kazanmak için Hamaney'in İslamcı ideolojik politikaların dayatılmasını, özellikle de ahlak polisliğini yoğunlaştırması gerekecektir.

Elbette bu, Hamaney için tehlikeli bir oyun, çünkü bu daha geniş halk kitleleri arasında bir tepkiye yol açacak ve rejime karşı tekrar kitlesel bir ayaklanma olasılığını artıracaktır.

Bu da Hamaney için paradoks oluşturuyor. Yani ideolojik politikalardan geri adım atıp, radikal piyadelerini kaybetme riskini göze almak ya da bu politikaları yoğunlaştırarak kitlesel protestolara neden olmak.

Her iki senaryo da İslam Cumhuriyeti için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor ve bu da Hamaney'in Esad ile aynı kaderi yaşamasına neden olabilir.

Kaynak: popülergazete

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara